Geçen haftaki yazımızda “Açılım süreci” boyunca hükümetin izlediği politikalardaki eksiklik ve yanlışlıklara dair bazı tespitlerde bulunmuş, başarısızlığın altında yatan en  büyük nedenin, Türküyle Kürdüyle tüm Müslüman halkları bir arada tutan İslami anlayışın ötelenmeye devam edilmesinin sorunun nihai çözümünün önündeki en ciddi engel olduğunu belirtmiştik.

 

Ayrıca gerek bölgedeki ve gerekse diğer İslami çevre ve şahsiyetlerin hazırladıkları raporlar ya da sundukları kimi önerilerin dikkate alınmadığından hareketle sürecin akamete uğratılmasındaki etkilerine değinmiştik.

Nitekim bölgede faal durumda olan İslami çevrelerden Mustazaf-Der`in de sürece katkı sunmak amacıyla bir rapor hazırlayarak hükümet yetkililerine verdiğini belirtip bu yazımızda, sözkonusu raporda geçen sorunlar ve çözüm önerilerine yer vereceğimizi belirtmiştik.

Rapor, meselenin tarihsel sürecine açıklık getiren tespit ve açıklamalarla başlayan uzunca bir metinden oluşmaktadır. En sonda ise cumhuriyetin kuruluşuyla baş gösterip günümüze kadar sarkan sorunları maddeler halinde sıralayarak çözüm konusunda da pratik bazı öneriler yine maddeler halinde ortaya koymuştur.

Raporun özü Kürt sorunu etrafında şekillenmekle beraber dini alanda yaşanan sorunlarla beraber bir bütün olarak yaşanan sorunlar ele alınmış, Müslüman bir halk olarak Kürtlerin sorunlarının çözüm yolunun her iki alanda eşzamanlı olarak yapılacak iyileştirmelerle sorunların büyük oranda aşılabileceği tespitine yer vermiştir.

Tarihsel süreç içerisinde büyüyerek günümüze sarkan Kürt sorununun bir anda çözümünün kolay olmayacağı gerçeğine değinilmekle beraber mevcut sorunlar şu ana başlıklar altında raporda yer almıştır:

1- Anayasa sorunu,

a) Anayasal vatandaşlıkta Türk etnik kimliğine vurgu yapılması (1982 Anayasası, mad. 66)

b) Eğitimde Türkçe dışındaki bir dille eğitim yapılamaması (1982 Anayasası, mad. 42)

2–Laiklik sorunu, 

a) Tevhid–i Tedrisat kanunuyla medreselerin kapatılması, bu nedenle dini öğrenimin yasaklanması,

b) Kur`an-ı Kerim öğrenme ve öğretmenin önünde engellerin bulunması, Kur`an kurslarına yönelik kısıtlayıcı engellerin bulunması, kurslara katılma yaşının ilköğretimi bitirmiş olma şartına bağlanmış olması,

3–Eğitim sorunu,

a) Okula yeni başlayan bir çocuğun ilk üç yılını dil öğrenmeye vermesi, yarım yamalak öğrendiği Türkçe ile batıdaki akranlarına göre çok geride kalması

b) Başörtü yasağının varlığı yüzünden Kürt halkının kızlarını okutmak istememesi

c) Karma eğitim yüzünden halkın büyük çoğunluğunun kızlarını okula göndermek istememesi

d) Okullaşma oranının düşük olması, aynı derslikte beş sınıfın aynı öğretmen tarafından birlikte öğrenim görmesi, öğretmen azlığı vs.

4–Asimilasyon sorunu,

a) Kürt çocuklarına Kürtçe adların verilmesinin yasaklanması,

b) Coğrafik yer isimlerinin Kürtçe adlarının değiştirilerek Türkçe garip adlar verilmesi,

c) Yıllarca Kürt halkının varlığının inkar edilerek Kürt isminin dağ Türklerinin buzlaşmış karda yürürken çıkardıkları ‘Kart–kurt` sesinden dolayı verildiği tezinin savunulması… Şu an Kürtlerin varlığı kabul edilmişse bile, Kürtlere sırf bundan dolayı yaşatılan zulüm ve oluşan travmadan dolayı özür dilenmemiş olması,

5–Ekonomik geri kalmışlık sorunu,

6–Kürt bölgelerinde yol, su, elektrik gibi altyapı sorunları,

7–Geçici köy koruculuğu sorunu,

8–Güvenlik gerekçesiyle boşaltılan köyler sorunu,

9–Siyasi temsiliyet sorunu,

10–Türk ırkçılığına tepki olarak çıkan Kürt ırkçılığı sorunu,

11–Türk ve Kürt halkları arasında yaşatılan bunalımların oluşturduğu anlayış sorunu...

Sorunların önemli bir bölümünü bu şekilde sıralayan rapor, şu ara değerlendirmeyle devam etmektedir:

“Böylesine devasa bir sorunun çözülmesi, ancak devletin tüm birimlerinde oluşacak güçlü bir irade ve kamuoyunun büyük desteğiyle mümkün olabilir. Bununla beraber oluşan hava ve beklenti, bu sorunun çözümünde geri dönülmez bir yola girildiğini göstermektedir. Bundan dolayı, bu süreçte hakkaniyete uygun ve herkes tarafından rahatlıkla kabul edilebilecek çözümler üretilmesi lazımdır.

Bu sorun artık tamamıyla çözülüp gündemden çıkarılması lazımdır. Siyasi kaygılar, bölünme paranoyası, anayasanın değişmez ilkeleri gibi bahanelerle getirilecek yarım yamalak çözümler, bu sorunu daha da büyütecek ve içinden çıkılmaz bir hale getirecektir. Türkiye`de yaşayan herkesin yüzde yüz kabul edebileceği bir çözüm mümkün olmadığına göre, en azından Kürtlerin tamamına yakını ve Türk halkının da büyük çoğunluğunun kabul edebileceği çözümler geliştirmek zaruridir.

Bize göre Kürt sorunu, her milletin doğal olarak sahip olduğu hakların, Kürt Halkına iadesiyle çözüme kavuşacak bir sorundur. Her milletin özgürce ve hiçbir engelle karşılaşmadan kullandığı haklar, özgürlükler ve değerler, Kürt halkından da esirgenmemelidir.

Bu itibarla aşağıda sıralayacağımız önerilerde ifade ettiğimiz hak ve özgürlüklerin verilmesi, ‘Kürt Sorunu` diye adlandırılan sorunu kökünden olmasa da, büyük oranda çözecektir. Bunlar:

1–Anayasanın 66. Maddesinde Türk etnik kimliğine vurgu yapan vatandaşlık tanımı değiştirilmeli ve herkesin kabul edebileceği, hiçbir halkın dışlanmışlık hissine kapılmayacağı bir üst kimlik tanımlaması getirilmelidir. Bize göre üst kimlik için Türkiye`de yaşayan bütün halkların yapısına en uygun tanım, “İslam”a vurgu yapan tanımlama olmalıdır.

2–Anayasa`nın 42. Maddesi değiştirilerek Anadilde eğitim yapılmasının önündeki engel kaldırılmalıdır.

3–Kürt bölgelerinde eğitimle ilgili altyapı sorunları acilen giderilmeli, buradaki öğrencilerle batıdaki öğrenciler arasında fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Üniversiteye girişlerde, bölge öğrencilerine ek puanlar verilerek pozitif ayrımcılık yapılmalıdır.

4–Kürt dilinin ve kültürünün araştırılması ve geliştirilmesinin önündeki bütün engeller kaldırılmalı, Kürt dili ve kültürü araştırma merkezleri ve Kürt Enstitüleri kurulmalı ve desteklenmelidir.

5–Türkçe bilmeyen vatandaşların kamusal hizmetlerden tam olarak istifade edebilmesi amacıyla Kürtçenin eğitim, sağlık, adalet gibi alanlarda kullanımı için gerekli altyapı oluşturulmalıdır.

6–Kürtçe radyo–televizyon yayınının önündeki tüm hukuksal ve bürokratik engel ve sınırlamalar kaldırılmalıdır.

7–Siyasi temsiliyetin sağlanması için baraj sorunu ortadan kaldırılmalı, komünizmi savunan partilerin kurulmasına izin verildiği gibi, İslam`ı savunan partilerin kurulmasına da izin verilmelidir.

8–Değiştirilen coğrafik yer adları geri iade edilmelidir.

9–Kürt bölgelerinde yol, su, elektrik, hastane gibi altyapı ve sağlık hizmetleri süratle tamamlanmalıdır.

10–Kürt bölgelerindeki ekonomik geri kalmışlığın giderilmesi için herkesin istifade edeceği adil ve hakkaniyete uygun yatırımlar ve teşvikler yapılmalıdır.

11–Milli gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi için, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinin diğer bölgelerle arasındaki uçurum giderilinceye kadar söz konusu bölgelere pozitif ayrımcılık yapılmalıdır.

12–Cumhuriyetten başlayarak Kürtlere yapılan zulüm, katliam, asimilâsyon ve inkâr politikasına karşı devlet Kürtlerden özür dilemeli ve mağdurlara maddi ve manevi tazminatları verilerek katliamlara uğrayanlara itibarları iade edilmelidir.

13–Okullarda okutulan andımız kaldırılmalı ve ilköğretim kitaplarında ayırımcılığa dayalı bütün ifade, program ve yaklaşımlar gözden geçirilerek çıkarılmalıdır.

14–Bölge illerinin çeşitli noktalarına ve yüksek yerlerine yazılan; “Ne mutlu Türküm diyene”, “Her Türk asker doğar”, “Bir Türk dünyaya bedeldir” vs. gibi sözler kaldırılmalıdır.

15–Kürt halkının hafızasında kötü izlenim bırakmış olan kişilerin isimlerinin verildiği okul, sokak, cadde, mahalle vs. gibi yerlerin isimleri değiştirilmelidir.

16–Boşaltılan köylere dönüşün sağlanması ve dönülen köylerde insanî bir yaşamın tesis edilmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

17–Geçici Köy koruculuğu sistemi lâğvedilmeli, ancak yeni sosyal mağduriyetlerin yaşanmaması için görevine son verilen korucuların diğer kamu görevlerine atanmasına imkân tanınmalıdır.

18–Laikliğin, İslam`a düşmanlıkta bir silah olarak kullanılmasından vazgeçilmeli, herkesin dilediği kıyafetle okula gidebilmesinin önü açılmalıdır.

19–Dini eğitim kurumları olan medreselerin resmi eğitim kurumları olarak faaliyet göstermelerine izin verilmeli ve bu anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır. YÖK, bu kurumlardan mezun olanların icazelerini İlâhiyat diplomalarına denk kabul etmelidir.

20–Kur`an kurslarının önündeki her türlü engel kaldırılmalıdır.

21–Kürt bölgelerindeki okullarda karma eğitime son verilmeli veya isteğe bağlı bırakılmalıdır.

22–Eğitim ve öğretimde, kamu kurum ve kuruluşlarında İslamî kılık kıyafetlere getirilen yasaklar kaldırılmalıdır.

23–Kürt halkının dini ve ahlâkî yönden bozulmasının önüne geçmek için faaliyet gösteren İslamî dernek ve sivil toplum kuruluşlarına getirilen kısıtlayıcı engeller kaldırılmalı ve faaliyetlerini daha geniş bir sahada yapabilmelerine imkân tanınmalıdır.

24–Kürt halkının gönlünde önemli bir yere sahip olan Şeyh Said ve Bediüzzaman Said–i Nursi`nin medfun bulundukları yerler açıklanmalı ve itibarları iade edilerek hak ettikleri saygı gösterilmelidir.

25–Bediüzzüman Said–i Nursi`nin bölge halkının geri kalmışlık sorununun giderilmesi için geliştirdiği “Medresetü`z–Zehra” projesi, devlet desteğiyle hayata geçirilmelidir.

26–İran, Irak, Suriye ve İran Kürtleri arasında kültürel kaynaşmanın sağlanması için sınırlarda vizesiz geçiş için düzenleme yapılmalıdır.

27–Ayırımsız, siyasî genel bir af ilan edilmelidir.

Açılım sürecinin başında hazırlanan söz konusu raporda yer alan bazı sorunların çözümünde hükümet tarafından bazı olumlu atılımlar gerçekleştirildi. Kimi sorunların çözümü konusunda da tüm beklentiler yeni oluşturulması öngörülen anayasaya endekslenmiş durumdadır.

Bundan sonra, yeniden başlayan çatışma süreci de göz önünde bulundurulduğunda hükümetin sorunları çözmede muhataplık meselesine esir düşmeden sorunların üstesinden gelip gelmeyeceği, merak konusu olmaya devam ediyor.

Ama geri dönüşü olmayan bir yola giren çözüm süreci velevki sabote edilmek istense bile bu durum geri adım atmaya gerekçe teşkil etmeyecek duruma gelmiştir.

Nitekim açılım sürecinin başında yazılan raporun sonuç bölümü de bu gerçeğe işaret eden şu sonuç değerlendirmesiyle son bulmaktadır:

“Sorunun çözüm sürecinde birçok engelin olması işin doğası gereğidir. Birçok aktörün içinde bulunduğu, bu sorunun sürmesini kendi siyasî ve ideolojik rantları için bir gereklilik görenlerin azımsanmayacak kadar fazla ve çeşitli olduğu, siyaset içinde ve toplumsal tabanda beklenmeyen dirençlerin olabileceği ve provokatif eylemlerle sürecin baltalanmaya çalışılacağı böyle bir sorunu çözmek kolay değildir.

Bununla birlikte bütün engel ve dirençlere rağmen sorunun çözülmesi bir gerekliliktir. Bu sorun, Türkiye`nin karşı karşıya bulunduğu en büyük sorundur. Oluşan büyük beklentilere rağmen çözülmediği ve geri adım atıldığı takdirde, bu sorun daha da büyüyecek ve daha büyük olaylara sebebiyet verecektir.

Bu işin kökten çözümü, ancak İslam gölgesinde üretilecek çözümlerle mümkündür. İslamî bir anlayış ve perspektifin sistem içindeki tüm kurum ve kuruluşlarda yerleşmesi, Türkiye`de kangren halini almış tüm sorunları çözeceği gibi, yeni sorunların üretilmesine de engel olacaktır.

Sözünü ettiğimiz çözüm şu an itibarîyle tümüyle yapılamasa bile, en azından yapılacakların başında, İslam dairesi içinde, Allah`ın ‘Ayet` olarak tanımlayarak bir kişiye ve bir halka verdiği tüm hakların önündeki engellerin kaldırılması gelmelidir. Bu engellerin kaldırılması, sorunun çözümü için bir başlangıç olacaktır.”