Şahıs veya kurum olarak herhangi birilerini özel olarak konu edinmek istemiyorum. Ama Kürt CHP`sinin barajı aşmak uğruna bazı kesimlerin kapısını çalmak yönünde sergilediği tutum, ki bu tutumun ilkesel değil, popülist bir yaklaşım olduğunu en iyi onlar bilir, bu kesimleri cuş-u huruşa getirmiş durumda.

Kapılarının çalınması, seçim dönemi ve dolayısıyla baraj fobisinden kaynaklandığı ortadayken bu denli havalara girmek, vaziyeti haklılıklarının ispatı ve ağanın artık kendileri gibi düşünmeye başladığını ahaliyle paylaşma sevdasına girişmek, kusura bakmayın ama, ancak marabalık psikolojisiyle açıklanabilecek bir duruma tekabül etmektedir.

Beğenilsin ya da beğenilmesin bazı ilkeleriniz, sıklıkla vurguladığınız milli-dini söylemleriniz, olmazsa olmazlarınız tabiî ki olabilir, olmalıdır da. Lakin “ilkelerin” ilkesel mi, yoksa dönemsel/geçici/rantsal mı olduğu hususu, ilkesellik ile savrulma arasındaki ince çizgiyi ele vermesi açısından oldukça önemlidir.

Her platformda sıklıkla dile getirdiğiniz “vazgeçilemez” ilkelerinizi/söylemlerinizi “barajın serin sularına” gömmek uğruna bir tarafa bırakırken sizlere yöneleceğini düşündüğünüz olası “ilkesellik” eleştirilerini göğüsleme çabalarınız anlaşılabilir. Ama olası eleştirileri halüsinasyona vardırmak adına bir de “diğer taraflara” saldırı metaına dönüştürmek, hele hele işi abartıdan da öteye taşıyarak “Dünyayı ben yarattım” pozlarına bürünmek… Yok yok, kesinlikle sağlıklı bir ruh halinin ürünü olmasa gerek.

Yukarda değindik, ilkesellik ile savrulma arasında ince bir çizgi vardır diye. Küçümseme olarak algılanmasın, evvela bir hamsi ile dev bir köpek balığı arasında bir “ittifak”, bir anlaşma yapılabilir. Ama dev köpek balığının yırtıcılığına rağmen böyle bir “ittifak” ya da anlaşmada hamsinin ilkelerinin korunduğunu, dolayısıyla köpek balığının ittifak ya da anlaşmanın değerine inanmaya başladığını söylemek, hatta durumu hamsinin ilkeselliği ile köpek balığının değerli kuşatıcılığına indirgemek… Yok yok, mantık sınırlarını o kadar da tahrip etmeye hiç gerek yok.

İyi de, velev ki karşıdaki yırtıcı köpek balığı bile olsun. Ne yani “ittifak” kurulamaz mı? İttifak, ilhak, infilak zaten Türkiye siyasetinin kemikleşmiş tarzlarından değil midir, derseniz? Eyvallah!

Canı isteyen herkes, istediği kesimlerle pekala ittifak yapabilir, yapılan ittifaklar üzerinden davullu zurnalı eğlenceler de düzenleyebilir, istediği gibi bunun propagandasını da yapabilir. Ama bunu İslamilikten de ödün vermeden “Kurdi” olmanın zirvesi, Kürdistani olmanın arş-ı alası olarak lanse etmekten hareketle, karşı tarafları “Armudun sapı, üzümün çöpü” kabilinden sığ eleştirilerle taçlandırmaya kalkarsanız… Yok yok, bu, marabanın ağaya gizli aşkı olsa gerek!

Hep şu söylenir; AKP zaten faşist! HÜDA PAR mı, bak bak Türk İslamcısıyla zaten içli dışlı. İbrahim`in rolünü oynadığınızı sanırsınız, oysa Nemrud`un bir “Merhaba”sıyla ateşe odun taşımaya yeltenirseniz… Yok yok, bu şekilde Nemrud`u Kurdileştirmiş olamazsınız.

Eğri otursak da doğru konuşalım. HÜDA PAR, Türk, Arap vs herhangi bir İslami camiayla oturup konuştuğunda… “Bak bak, dememiş miydik” diye söze başlar, Öcalan`a rağmen dünyayı kurtarmaya yeltenirsiniz. Nitekim son Çalıştay, dünyayı kurtarma duygularına yine doping etkisi yapmaya başlamadı mı?

Tamam, eleştirebilirsiniz. Hatta gerektiği takdirde bazı şeyleri eleştirmek hobiniz değil, boynunuzun borcu olmalı. Ama…

Uğruna cuş-u huruşa geldiğiniz cenahı ıskalarsanız…

LGBT çalıştaylarından tutun, tescilli Kürt düşmanları olan tedhişçi Türk Solu`nun gönlünü kazanma manevralarına kadar her yıl düzinelerce “devrimci dayanışma” çalıştayları, konferansları, panelleri düzenlenince “Kurdi ilkeleriniz” tatile mi çıkıyor?

Elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün. Kürt CHP`si, bırakın toplumsal veya Kurdi karşılığını, insani karşılığı bile olmayan LGBT`ye verdiği değerin kaçta kaçını size veriyor?

“Samanlık Devrimcilerine” verdiği kıymetin kaçta kaçını “Geweri Devrimcilerinize” vermektedir?

“İslami ilkelerinizi” bir tarafa bırakıyorum. MİT-İmralı ortak operasyonunun başarılı sonucu olarak“Türkiye partisi” olma heveslerinin yüzde kaçı “ilkelerinizden” olan “Kürdistani zemin ya da Kurdilik” ile bağdaşmaktadır?

İçinizde farklı düşünenler olduğunu biliyoruz. Ama kendini onlara en yakın gören içinizden herhangi birini alın ve içlerindeki sizce düşünceleriyle en itici olan herhangi bir Türk Solcusu tiplemesiyle kıyaslayın. Onlar açısından hanginiz daha kıymetlisiniz?

Şimdiye kadar içinizden onlara en yakın duranlar da dahil, hanginiz bir LGBT`li kadar değer gördünüz onların gözünde?

Tekrar ediyorum, “ittifakınıza” karşı değilim. Sadece ittifak üzerinden “Operasyonel Kurdiliğe” soyunurken başkalarını değersizleştirme çabalarınızı sorguluyorum.

Sizlere yönelen “ittifak iltifatları” seçimden seçime ise, ki öyledir, AKP ile ilişkili olan Kürtlere yönelen ithamlarınız bu durumda sizlerin onlarla ilişkisi için de geçerli olmuyor mu?

“İttifak” seramonisinden sonra “ilkelere dayalı” söylemleriniz neredeyse tersyüz olmaya başladı. Peki ama, bir de ağanın söylemlerine bakın. Değişen bir şey görüyor musunuz?

Hem “barajın” tartışmaların merkezinde olduğu bu seçim sürecinde kapınızı bu kez üç tık değil, beş tık ile tıklamalarının özel sebepleri sizce de malum iken, bunca gürültü çıkarmanın, meseleyi salt “Kurdiliğe” indirgemenin, “Kurdilik” üzerinden zılgıtlar çalmanın, başka kesimleri kendinizce kavramsal aforoza tabi tutmanın mantıklı bir izahatı kalır mı ki?

Çok iyi bilmektesiniz ki, Türk CHP`sinin “Sağ`a” dümen kırmasının nedeni ne ise, size biçilen “baraj” selamının değeri de odur. “İttifak” falan tabii ki sizin tercihiniz, ama keklik muamelesine tabi tutulduğunuzu bilin. Hatta mesele, çantalarındaki keklik değil, çantadakileri kullanarak sizin üzerinizden kimi dindar insanları keklik niyetine avlamak istemeleridir. İsterseniz önceki dönem münferit keklik örneklerine bakabilirsiniz. Kaldı ki bu “ittifak” süreci “Kurdi ittifakla” ilişkili değildir. Buna “Kurdi ittifak” derseniz, CHP`nin “Sağ`a” dümen kırmasını da “Turki ittifak” olarak görmeniz gerekecek, ki CHP`ninki bu şekilde herhalde adlandırılamaz.

Ayrıca Kürt CHP`sinin sizin üzerinizden “baraj atlama” hesabı yaptığını da sanmayın. Siz de  bu ittifakla baraj atlamada bir basamak olabileceğinizi düşünmeyin. Neden mi? Münferit tercihleri istisna sayarsak şayet, içinizden kaç kişi önceki seçimlerde, özellikle de genel seçim ve hatta CB seçimlerinde Kürt CHP`si dışında bir tercihte bulundunuz? Zaten kendisine oy verdiğiniz Kürt CHP`sinin bu durumun farkında olarak sizle “ittifak” yapmasının algı operasyonu dışında somut bir değeri kalıyor mu?

Kürt CHP`si için baraj meselesinde dananın kuyruğunun kopacağı yer, çokça eleştirdiğiniz “Turki zemin” ve tabii ki Türk Solu ve Türk CHP`sinin Alevi uzantıları olacaktır. Barajın aşılmasında, daha çok Türk Solu ve CHP`den koparılabilecek Alevi kesimin oyları belirleyici olacaktır. Küçümsemek için söylemiyorum ama, sizin siyasal yöneliminiz, sadece geçmiş dönemin tekrarı olacak ve Kürt CHP`sinin baraj sorununa çok da derman olmayacaktır. Yok diyorsanız, o halde önümüzdeki günlerde belli olacak olan seçilebilir vekillik kontenjanında Türk Solu ve Türk Alevi kesimlere uygulanacak “pozitif ayırımcılıkla” kendinizi bir mukayese etmenizi öneririm.

Tüm meselenin Kurdilikten uzak, “baraj” etrafında döndüğünü hepimiz biliyoruz. Kürt CHP`sinde görülen telaşın aynısı, Türk CHP`sinde de görülüyor. Tüm hesaplar seçilebilecek kimi partilerin vekil sayısı üzerine kurulu ve nihai hedef de Tayyip Erdoğan`ın öngördüğü Anayasa değişikliği üzerine kurulu.

Paralel Yapı`nın nerede kimi destekleyeceği veya kimi nerede neden destekleyeceği stratejisini göz önüne alırsanız, zannederim ki meseleyi kör ulusalcı kuramlar zemininden bağımsız olarak devrede olan “Ortak Üst Akıl” ölçüsünden de görebileceksiniz. Belki de asıl püf noktası da aslında burada yatmaktadır.

***

İbrahim ile Nemrud “Kardeş Kavgası mı” Yaptı?

Yaygın kanaate göre Hz. İbrahim Kürt imiş! Şayet bu doğruysa, o zaman Nemrud`un da Kürt olması önünde hiçbir engel yok. Olmamalı.

O halde;

Nemrud ile İbrahim, iki Kürt olarak tutuştukları kavgayı nasıl izah edeceğiz?

Kürtler arası “Kardeş kavgası” olarak mı adlandıracağız?!

“Kardeş kavgası” olarak değerlendirsek;

Bazen elimize balta alıp “İbrahim kardeşle” beraber Nemrud`un puthanesine dalsak,

Bazen de “Nemrud kardeşin” harladığı ateşe odun taşısak!

Olmadıysa;

Hem Nemrud`un ilahlık taslamalarını, hem de İbrahim`in puthaneye dalışını “brakuji” kapsamına alıp ikisini de mahkum etsek!

Off! Kafam karıştı… İçinden çıkamadım!