Çözüm süreci” dendi, pembe tablolar çizildi, “çok güzel şeyler olacak” dendi. Kan akmayacak, karşılıklı silahlı/terör faaliyetleri duracak, bölge halkı rahat bir nefes alacak dendi.

Gelinen nokta ise tek kelimeyle “Rezalet!”

PKK, “Terör örgütünden” modern “Hamidiye alaylarına” terfi etti. “Önderlik”, yaptığı çözümlemelerle “Türk-İslam faşisti” oluverdi.

Devlet, üstesinden gelemediği “güvenlik zafiyetini” PKK`ye devretti, PKK ise gördüğü devlet himayesi sayesinde bazen Jitem bazen de modern korucu şekline bürünüverdi.

Eskiden TSK`ya atfen söylenen “milletimizin göz bebeği” sıfatı artık lisan-ı hal ile PKK`ye layık görülmeye başlandı.

İddia ediyorum; bugün herhangi bir güç bölgede devlete bir taş atmaya kalkarsa karşısında PKK`yi bulur; PKK`ye bir taş atan olursa karşısında devleti/hükümeti bulur.

Devlet/hükümet sadece tek bir konuda PKK`den şikayetçidir, o da zaman zaman Kalekol inşaatlarına yönelik düzenlenen taciz atışları… Düne kadar Kürt halkına karşı konumlanan devlet aklı, bugün bu rolünü tamamen PKK`ye devretmiş bulunmaktadır.

Şu hale bakın; PKK tıpkı eskiden Jitem katillerinin ya da koruculuk sistemini zırh olarak kullanan kimi aşiretlerin yaptığı adice, alçakça eylem yöntemlerine yönelmiş durumda; Devlet/hükümet ise bu durumu “çözüm süreciyle sağlanan başarı” şeklinde yansıtmaktadır.

Türkiye`de bir ilk olsa da küçücük çocukları dağa kaçırılan anneler perişan durumda, aylardır süren eylemler yapmakta, çocuklarını geri istemektedir. PKK ve yandaş kurumları, devlete duydukları özgüvenin etkisiyle mağdur ailelere “moruk” muamelesi yaparken, devlet denen meçhul, bırakın ailelerin dertlerini dinlemeyi, kamuoyuna yansıtmamak için tüm etki gücünü sonuna kadar kullanmaktadır.

“Dicle kenarında bir kuzuyu kurt kapsa bundan ben mesulum” diyen Başbakan`ın iktidarında bırakın “kuzu”ları, devlet desteğini arkasına alan kurtlar resmen ve alenen çocuk kaçırmakta, ama nedense kuzu mesuliyetini taşıyan Başbakan, çocukların mesuliyetinden resmen kaçınmaktadır.

Çözümü rezalete dönüştürmeyi başaran hükümet yetkilisine “Kaçırılan çocuklarla” ilgili soru soruluyor, verilen tek cevap, adeta “bilgimiz dahilindedir” dercesine “Teşekkür” mesajı oluveriyor.

Neler oluyor? Kim kimi güdüyor?

Öcalan`ı kim “Hocaefendilik” makamına oturtuyor?

Düne kadar “Terör örgütü” olan PKK`ye neyin karşılığında kol kanat geriliyor?

Öcalan neyin karşılığında “Türk-İslam sentezinin” imamlığına atanıyor?

Jitem`in uygulamaları neyin karşılığında PKK`ye tevdi ediliyor?

Koruculuk sistemi tartışılırken PKK aşiretine neyin karşılığında koruculuk kadrosu veriliyor?

Devlet nezdinde PKK`yi bu kadar değerli kılan şey nedir?

PKK nezdinde “Mustafa Kemal`in askerleri” olmak neden bu kadar kıymetli hale geliverdi?

Hizbullah`a saldırılıyor; saldıran PKK, kollayan devlet!

Gün ortası yollar kesiliyor; yapan PKK, kollayan devlet!

Çocuklar neredeyse merasimlerle dağlara kaçırılıyor; yapan PKK, teşekkür eden devlet!

“Katil Barzani” efsanesi oluşturuluyor; yapan PKK, kollayan devlet!

Rojava`da Kürtler baskı, şiddet ve her türlü zorbalığa uğruyor; yapan PKK, kollayan, işbirliği geliştiren devlet!

Madem bu kadar birbirinizle kanka olacaktınız, o halde ne diye yıllarca danışıklı kanlı çatışmalara tutuştunuz?

Madem bu kadar birbirinize hasret kalmıştınız, madem eski Ankara-Tuzluçayır günlerinizi özlemiştiniz, neden bunca insanın kanını, canını heder ettiniz?

Süreç, “çözüm süreci!”

Bu süreç sayesinde bir kez daha anlaşıldı ki, sizin nazarınızda;

En iyi Kürt, Pilot Necatilere minnet borcunu ödeyen Kürttür!

En iyi Kürt, dağa kaçırılıp ölen, öldürülen, infaz edilen Kürttür!

En iyi Kürt, Dicle kenarında kurtlar tarafından kapılan Kürttür!

En iyi Kürt, yollarına mayınlar döşenerek ölen Kürttür!

En iyi Kürt, evleri, köyleri yakılarak perişan edilen Kürttür!

En iyi Kürt, Kuzey`de, Güney`de, Güney Batı`da tetikçilik yapacak Kürttür!

En iyi Kürt, anası ağlayan Kürttür!

En iyi Kürt, “Demokratik Kürttür!”

En iyi Kürt, Öcalan tarafından yaratıldığına inanan Kürttür!

En iyi Kürt, “Rezaleti” çözüm olarak belleyen Kürttür!

En iyi Kürt, mimarın elinde eğilip bükülebilen Kürttür!

İçerde “Paralel hikayelerle” millet uyutulurken, her gün  “A ha buraya da sızmışlar” masallarıyla kamuoyunun dikkatleri başka taraflara çekilirken Suriye topraklarına gömülen “devlet onuru” Rojava üzerinden, üstelik PKK eliyle kurtarılmaya çalışılıyor. PKK ise Kuzey`de kaybettiği “onur davasını” aldığı taşeronluk sayesinde kazanacağına inanıyor.

Dün bölgesel faktörlerin hiç birini hesaba katmadan Suriye üzerinden “onur patlaması” yapacağına inanan devlet/hükümet, bugün aynı basit hesabı bu kez çok amatörce PKK üzerinden Rojava`da denemeye kalkışıyor.

Suriye`yi kazanacağım derken tüm Arap dünyasını kaybeden devlet/hükümet, bula bula elinde hiçbir işlev sergileyemeyen üç beş derme çatma örgütçük buluverdi.

Bugün Rojava`yı kazanıp onurumu kurtaracağım derken PKK`ye sarılan devlet, yine hiçbir faktörün hesabını yapmıyor. Suriye`yi yedirmeyenlerin Rojava`yı asla ve asla yedirmeyeceğini herhalde öngöremeyecek kadar siyasi körlük yaşıyor.

Dün hiçbir faktörün hesabını yapmayan Türkiye`ye sığınarak Suriye`nin hakimi olacağına inanan ÖSO, bugün resmen “Acıların çocuğu”nu oynuyor. PKK, devletin/hükümetin paçasına tutunarak yanılsama dolu kısa süreli “kazanımların” sarhoşluğuyla ikinci ÖSO vakasına doğru hızlı adımlarla ilerliyor.

Abdullah, “taç giyip hükümdar olma” hevesleri kurarken “Demokratik nifakın” göğsünde biriktirdiği aşırı kindarlığın kendisine ne şekilde faturalandırılacağını şimdilik hesaba katmıyor. Üstelik MİT destekli saldırgan üslubuyla bir yandan nifak dalgalarıyla boğuşurken bir yandan da tıpkı selefi eski Abdullah gibi “Medine`ye bir varalım, şerefli olanımız şerefli olmayanları kovacaktır” tadında “demokratik mesajlar” vermekten geri durmuyor.