Adı Hasan, sıfatı “gazeteci!”. Gördüğü işlev ise bambaşka. Bir “gazeteci”den daha ziyade “etki ajanı”, nüfuz casusu, misyon adamı, hatta getir-götür işlerine bakan “özel yetkili postacı” kimliğiyle anılır durumda.
Konjonktüre göre “barış - savaş” sözcüklerine takla attırıp yer değiştirtse de, Kürtleri çatıştırmaya ayarlı tipik Türk Solcusunun klasik bir versiyonu olduğu her halinden belli.
“Ezilen Kürt profili” üzerinden önce “Kürt anası” gibi ağıt yakarken ortaya çıktı, malum çevrelerin gönüllerinde taht kurdu, şimdilerde ise cepheden cepheye, mevziden mevziye, dağ ile ova arasında mekik dokumaya, en son da “hendeklerde” boy gösterdi.
Önce “Barış süreci” üzerinden iyi bir girizgah yaptı. Ardından dağ yoluna koyuldu. Herkes “sürece katkı sunan Hasan Abi” diye bakmaya başlamışken, Hasan, neredeyse “Hasenat” muamelesine tabi tutulacakken bu Hasan başka Hasan olmaya başladı. “Hasenat” zannedilen Hasan, kıvrak bir manevrayla “Seyyiat” olmaya başladı. Kandil`le yatıp Rojava ile kalkmaya başladı. Birgün sınır dışına çekilen “gerilla” oldu, başka gün “gerillayı teftiş eden komutan” olarak karşımıza çıktı.
Önce herkes “barış” diyordu, “çözüm” diyordu. Kandil`den, dağdan, bağdan, ovadan, siyasi versiyonlardan “barış-çözüm” şarkıları yükseliyordu. İlk dalga heyecan geride kalırken sadece Hasan değil, Hasangillerin tümü “gerilla gazeteciliğine” soyundu. Hava değişti, çözümü sabote etmek isteyen “Şahin kanatlar” türemeye başladı. Hasangiller uçtukça “şahinler” daha fazla kanatlanmaya başlandı.
Gün geçmiyor ki Kandil şeflerinden birisi çıkıp da namlunun ucunu göstermesin, “bu şartlarda süreç devam edemez” deyip en başta “muhalif Kürtlere” mesaj yollamasın. Barzani ve KDP`si ise şu sıralar “barışın önünde” birinci tehdit faktörü!!!
PKK tehditler savurunca Hasan Cemal; Hasan Cemal yazınca PKK akıllara geliyor. Rojava sınırına “hendek” kazılmış, yutar mı bunu ihanetin Hasan Abisi! Hasan, hendek üzerinden uzun atlama yapınca Kandil`den “Hain Barzani” naraları yükseliyor; Barzani ve KDP`si çatışmayla tehdit edilince Hasan Cemal, üzerinde göbek attığı hendek çukurunu “haklı gerekçe” diye işaret ediyor. Kim kimin konuşma-yazma-tehdit metnini hazırlıyor? PKK mi Hasan Cemal`e dublör oluyor; Hasan mı PKK`nin suflörü, artık ayırt edilemiyor!
“Barış” misyonuyla dağlara vuran Hasan, bakın geçen yıl “çözüme” sert çıkıp kendisine de sert sözlerle yüklenen Bahçeli`ye hangi salvoları yollamıştı:
“Hey sen!
Demokratik açılımı “Türkiye`nin temeline dinamit koymak” diye niteleyen...
Farkında değil misin yoksa?
Savaş değil barış isteniyor. Yoksa sen farkında değil misin, neye karşı çıktığının?.. Kan mı aksın? Ölüm haberleri mi gelsin? Gözyaşı mı aksın?
İstediğin bu mu?”
Herhalde bugün için Bahçeli ile yaşansaydı bu polemik, karşılıklı salvolar tersyüz olurdu. Zaten Kemalist Türk Solu her daim tersyüz sözler ve tavırlarla “Kemalist nifakın” tipik uygulayıcıları olmamışlar mıdır? Aydınlıkçılar, Perinçekler dün bu nifakçı geleneği kurumsallaştırmışken, Hasangiller neden kurumsallaşmaya çomak soksunlar ki?!
Sahi dün Bahçeli`ye hitaben “Kan mı aksın? Ölüm haberleri mi gelsin? Gözyaşı mı aksın?
İstediğin bu mu?” diye hitap eden Hasangiller, neden bugün Rojava`da “hendek” üzerinden “devrim” naralarını kan-barut kokusuyla, gözyaşlarıyla süslemek peşindedirler? Neler değişti de Hasangiller namlulara, yalanlara, iftiralara tapma ihtiyacı hissetti?
Aslına bakılırsa çok şey değişti. En önemlisi de Suriye üzerinden bölgesel ittifaklar sekteye uğradı. ABD-israil-Suudi ekseni ile Türkiye`nin arası bozuldu, ilişkiler kopma, hatta hesaplaşma noktasına geldi. Suriye`de Hasangillerin desteklediği “dostlar grubu” hayattayken PKK ile “süreç” başladı, ABD destekledi. ABD`nin desteklediği bir süreç Hasangilleri “barış güvercini” yapmaya yeterli değil miydi?
Hesap bozuldu, ittifak dağıldı, Suriye`de herkes “kendi grubuyla” kendi bildiğini okumaya başladı. Türkiye ile ABD ters düşünce de “Güvercin Hasangiller” kafesten uçup “şahin Hasangiller” olmaya, yırtıcı özelliklerini sergilemeye başladı.
Tam da bu hengamede Barzani ve KDP`si Türkiye`den yana tavır sergilemezler mi? Barzani, Diyarbakır`a kadar gelip Erdoğan`la “barış pozları” vermesin mi? PKK`yi yeniden harekete geçirmenin planları yapılırken Barzani, şahinlerin gözünde “ölümcül hata” yapmasın mı? Türkiye ile petrol anlaşması yapıp kendi ayakları üzerinde durmayı denemesin mi?
Kaçar mı bu, azmanların gözünden? Affederler mi bunu nüfuz casusları, etki ajanları? Kaçırırlar mı bu fırsatı Hasangiller familyası? Es geçerler mi bunu CIA`nın, Mossad`ın, eski derin devlet artıkları sözde gazeteci kırmaları? Bakın gazete köşelerine… İlk etapta Tayyip Erdoğan`ı bölgesel lider diye takdim edip ittifak kırılmalarından sonra “diktatör” diye lanse edenlere azıcık dikkat edin. Hepsi de “Paralele” paralel uzanan CIA bağlantılı eski Kemalist-Sol, yeni liberal takımı değil midirler?
Plan belli! Türkiye`ye had bildirilecek, Barzani ve KDP`si de işlediği “büyük günahın” ateşinde yanacak. Hangi araçla bu had bildirmenin gerçekleştirilmek istendiği ise gayet açık. Şu anda Rojava ve “sürecin artık ilerlemeyeceği” şarkısını koro halinde seslendirenlerin terennüm ettikleri “kopyala-yapıştır” sözler, bu anlamda yürütülen kampanyalar tek bir adresi gösteriyor: P-K-K!
PKK ile iki şey yapılmak isteniyor
PKK ile yapılmak istenenler gayet açık. Türkiye ile ateşkes sürecinin bozularak çatışmaların yeniden başlatılması. Böyle bir durumda eski çatışma dönemlerine oranla daha başka neler yapılabilir, onun hesapları yapılıyor. Belki de Kuzey Kürdistan`ın fiili anlamda Rojavalaştırılması üzerinde ciddi planlamalar yapılıyor.
Hasangillerin son Rojava ayininde Hizbullah için “özel” bir başlık açılmış olmasının gerekçesini de aslında burada aramak gerek. PKK`ye gaz basan bu ahlaksız klik, Kuzey Kürdistan`ın fiili olarak Rojavalaştırılması karşısında Hizbullah`ı ciddi bir engel olarak görüyorlar. Dolayısıyla Hasan Cemal denen CIA kırmasının Rojava üzerinden Hizbullah için özel bir başlık açması oldukça manidar. Hasangiller ve bu familyaya eklemlenen PKK içindeki etkili bazı klikler, derin devlet, jitem ve bilumum istihbarat kurumlarının vakti zamanında işledikleri tüm insanlık dışı uygulamalarını temize çıkarmak adına sadece Hizbullah`ı ön plana çıkarmaları, aynı zamanda PKK`nin korku ve endişelerini de deşerek hedef göstermeleri dikkatlerden kaçmayan kirli bir gelenek halini almış durumdadır. Hasan Cemal`in Rojava üzerinden Hizbullah için özel bir başlık açması da hem hedef gösterme hem de eski derin devlet bağlantılı çeteleri temize çıkarma çabasının tipik bir örneğidir.
(Bu arada benim gibi masa başı yazbozla uğraşan birisi bile Hasan Cemal`in adrese teslim mesajını bu şekilde okuduysa, kim bilir Hizbullah daha neler okumuştur, onu da en iyi bilebilecek olan Hasan Cemal`in kendisidir.)
PKK ile yapılmak istenen ikinci durum ise Güney Kürdistan`la ilgilidir, daha doğrusu Barzani ve KDP`si ile ilgilidir.
Açıkça söyleyelim; PKK üzerinden malum çevreler Barzani ve KDP`ye açıkça meydan okumaktadırlar. Barzani ve KDP çevrelerinin son dönem yükselen “Bağımsızlık” söylemleri bir yönüyle merkezi yönetimle yaşanan sorunlarla ilgili olsa da, diğer yönüyle PKK ve Güney Kürdistan içerisinde erimeye uğrama tehlikesi yaşayan KDP`ye rakip grupların PKK ile eşgüdüm içerisinde Barzani`yi etkisizleştirme planlarını boşa çıkarmaya yönelik bir adımdır.
Türkiye`de nasıl ki AKP`siz bir Türkiye, olmazsa Erdoğansız bir AKP isteniyorsa, aynı durum Güney Kürdistan`da Barzani-KDP için de geçerlidir. Türkiye planlamasında kullanılan yapı nasıl ki ortadaysa Güney Kürdistan için aynı işlev, yerel grupların etkisiz kalması nedeniyle PKK`ye verilmiştir.
MİT destekli İmralı faktörünün aşılamaması nedeniyle PKK, Türkiye`deki “paralel” çıkışa gerekli desteği sunamadı. Şu anda ise hendek üzerinden PKK ve Rojava nezdinde Barzani karşıtı kampanya PKK`nin etkilediği alanlarda ciddi bir infiale dönüştürülmek istenmektedir. PKK`nin şu an angaje olduğu “birinci düşman” Barzani ve KDP`si olmuştur. Bu da Kürt grup ve partilerine saldırıp Kürt halkını mağdur etmeyi bir görev bilen PKK misyonuyla birebir örtüşmektedir.
Barzani`nin bir ilke olarak ortaya koyduğu “Kürdün Kürdü katlettiği dönem geride kalmıştır” sözü, baronların dayatmalarıyla PKK tarafından boşa çıkarılma ihtimaliyle karşı karşıya gelmiştir. Oluşturulan Barzani-KDP karşıtı ölümcül kampanya karşısında açıkçası KDP`nin artık sessiz kalma lüksü de gün geçtikçe azalmaktadır.
Yani baron baskısı ve sahadaki Hasangillerin marifetleri ile PKK`nin Güney Kürdistan`a saldırtılması olasılığı giderek yükselmektedir.
Bu tehlikeye karşı kazılan hendek ise baronların dayatması ve Hasangillerin katkısı ile Güney Kürdistan`a saldırı için ekstra bir gerekçeye dönüştürülmek istenmektedir.
Öyle anlaşılıyor ki şu “hendek” hikayesinden petrolden daha değerli şeyler çıkarılmak istenmektedir. Daha fazlası için hendeğe çakılan kazıkları, hasseten Hasangilleri iyice izleyin.