Bölgede ağırlığı bulunan İslami kesimin HÜDA PAR olarak siyaset sahnesine çıkması, totocu mantıkla ele alınan klasik seçim denklemlerini hayli etkilemiş görünüyor.
Denklemleri etkileyecek diğer bir faktör de kuşkusuz BDP`nin HDP`leşmeye doğru adım atması olmuştur.
Kürt bölgesi dışında kalan diğer bölgelerde her yelpazeden siyasi partiler güçlüklerle karşılaşmadan kendilerini ifade edebilirken, seçmen kitlesini etkilemek amacıyla her türlü yöntemleri kullanmakta herhangi bir engelleyici tutumla karşılaşmazken Kürt illerinde siyaset yapmak sadece belli başlı kesimlerin tekeline bırakılmıştı.
Kürt bölgesinde güçlü olduğu yerler BDP tarafından parsellenirken güç yetiremediği yerlerde ise AK Parti`nin etkisi hissedilmekteydi. AK Parti dışında kalan Ankara merkezli partiler geleneksel politik reflekslerin sonucu olarak Kürt bölgesinde karşılık bulamazken, bölge gerçekliğini esas alan siyasi faaliyetler ise BDP geleneğinin mafyavari baskılarıyla karşı karşıya kalmaktaydı. Hal böyle olunca Kürt bölgesini diğer bölgelerden ayıran özel konumundan dolayı olması gereken farklı siyasi renkler de toplumsal bir açılım yapacak mecralar bulamamaktaydılar.
Türkiye`de vesayet sisteminin diri olduğu dönemlerde siyasi partiler üzerinde açıkça hissedilen baskı, vesayetin gerilemesiyle beraber eskiye oranla daha özgür çalışma koşullarına dönüşürken bu durum Kürt illerinde orantısız bir şekilde işletilerek sürdürülmeye çalışıldı. Bunun sonucunda ortaya çıkan tablo şu oldu: Türkler üzerindeki vesayetin baskıcı hisleri geriletilirken Kürtlerde tam tersine yerel bazda sinsi bir örgüt vesayeti tesis edilerek Türk vesayet geleneğine olan özenti tüm çıplaklığıyla ortaya konulmaya çalışıldı. Ankara merkezli bakış açısı daha özgürlükçü söylemler geliştirirken, oluşturulmaya çalışılan Kürt vesayeti Ankara`nın 1930`lu yıllarının tektipleştirici esaret politikalarından rol çalmaya yoğunlaştı.
Kürt vesayetine özenenlerin bu gerici tavrının muhakkak bir takım gerekçeleri vardı. İdeolojik saplantı, vesayete çıkan kapıyı aralamada önemli bir etken idi. Otuz yıla yakın süren şiddet ortamının ortaklarından birisi olarak bir şiddet mahkûmiyetinin şekillenmesi artık tüm gelişmelerin şiddet mantığıyla ele alınması gibi bir durum meydana getirdi ki ideolojik bağnazlıkla harmanlanan şiddet kutsaması, baskıcı vesayet kültürünün mayası niteliğine dönüşmüştü. Yılların devlet şiddetini, baskısını dile getirerek eleştiren, hatta bunun için şiddet ortaklığına adım atanların belli bir süre sonra “düşmanına” benzemek için çırpınmaya başlaması, maktulün celladına âşık olması gibi bir durum oluşturmuştu. Türkiye`nin batısı vesayetin kâbuslarından yavaş yavaş silkinirken aynı silkiniş hayallerini taşıyan Kürt halkı ise bu kez yerel dinamiklerden beslenerek gelişen kendi vesayetçisinin pençesine düşüyordu.
Kürt bölgesi için bir kısır döngüye dönüşen bu vaziyeti sürdürülebilir hale getiren en büyük etken şiddet ve çatışma kültürünün devam arzusu olsa da diğer bir sebep de üçüncü bir taraf olarak beliren İslami kesimin bugüne kadar siyasi alana inmemiş olmasıydı. Çünkü yerel vesayet kültürünün bir ayağı şiddet sarmalından beslenerek palazlansa da diğer önemli ayağı, siyaset alanının tamamen vesayet özlemcilerine bırakılmasındandı. Neticede şiddet kültürü, kısır döngüyü beraberinde getirse de siyasi alandaki boşluk, kısır döngünün bir tür “zafer” edasına sokulmasını beraberinde getirmekteydi. Dolayısıyla oluşan bu döngü, bölgedeki farklı dinamiklerin sahaya çıkmasına mani teşkil ederken siyasetteki akış da bir türlü olağan mecrada değil, olağan dışı mecralarda yön bulabiliyordu. Bu olağan dışı siyasi akış görünürde BDP ile AK Parti rekabetini beraberinde getirse de aslında iki parti de bu “tatlı rekabetten” memnundu. BDP, AK Parti karşıtlığı üzerinden bölgede prim yaparken AK Parti de BDP karşıtlığı üzerinden hem bölgedeki oyların önemli bir bölümünü alıyor, hem de batıda bu rekabetin sonucu olarak oy potansiyelini artırıyordu.
Ancak HÜDA PAR`ın siyasi hayata atılmasıyla beraber bu döngü artık sürdürülebilir olmaktan çıkmak üzeredir. Kısa vadede olmazsa bile orta ve uzun vadede bölgesel vesayet ve iki partinin “tatlı rekabeti”nde alışılagelen kural önemli oranda işlevini yitirecek gibi görünüyor. BDP`nin HDP`leşme serüveniyle beraber kısır döngü krizinin büyük oranda kırılması ve bunun sonucunda da siyasi yaşamın farklı unsurlarla beraber daha da çeşitlenmesi sonucu ortaya çıkacaktır.
Çözüm süreci denen olgunun kesintiye uğramadan sürmesi halinde bölge siyasetinin daha da renklenmesi bekleniyor. HDP`leşme sürecinin kemale ermesiyle beraber BDP baskısı altındaki seküler milliyetçilik tekelinin kırılması, farklı alternatiflerin siyasal mecrada daha fazla görünür hale gelmesini sağlayabilecektir.
Ama her hâlükârda HÜDA PAR olgusunun sahaya çıkması, bölge siyasetini tekelleştiren yerel vesayetin çatlamasını beraberinde getirmiştir. HÜDA PAR olgusu, vesayet çatlamasını bekleyen farklı kulvarlardaki yapıların da siyaset alanına daha hızlı adımlar atmasına yol açacaktır.
Bir yönüyle dış etkenleri diğer yönüyle derin etkenleri bir tarafa bırakırsak son dönemde bölgede HÜDA PAR temsilciliklerine ve aynı kulvardaki İslami sivil toplum kuruluşlarına yönelen çok sayıda çeteci saldırının gerçekleştirilmesinin en önemli nedenlerinden birisi de işte yukarıda dile getirdiğimiz vesayet çatlamasının vesayetçilerde oluşturduğu karın ağrısındandır.
Yerel vesayetin tatlı rantına alışan tekelci grubun vesayet çemberini çatlatacak girişimlerden duyduğu panik, vesayetçilerin değişmez karakteri olan saldırma ve yıldırma taktikleriyle karşılık bulmaktadır. Hatta bu tür taktikleri, “Türk balyozculuğunun Kürt versiyonu” olarak da adlandırmak mümkündür.
Bu paniktir ki diğer partiler açısından son derece normal olan Başbakan`la görüşmek bile HÜDA PAR için muazzam komploların dile getirilmesine sebep olmaktadır. Bundan sonra da ne tür panik ataklar sergilenir bilinmez ama sergilenen ve sergilenecek olan tüm paniklemeler HÜDA PAR`ın henüz test edilmeyen gücünden ziyade, halkın hissiyatıyla örtüşen söylem ve taşıdığı misyonundan duyulan korkudur.
Söylemleriyle ve temsil ettiği misyonuyla HÜDA PAR, yeni olması hasebiyle yakın dönemde hedefine ulaşamasa bile geleceğe damgasını vuracak bir partidir. Yakın döneme dair bölgenin siyaset aynasında kendilerini görseler bile orta ve uzun vadeyi kapsayan siyaset aynasına bakanların HÜDA PAR`ı görmeleri, panik politikasına yönelen ruh hallerini de ortaya koymaktadır.