Hasip Bey! Siz Kürt medreselerinde okuyan, kendi zamanının tanınan bir aliminin oğlusunuz. Rahmetli babanız Molla Ahmed`e, Allah merhametiyle muamele etsin.

Fakat her ne hikmetse, böyle bir mollanın çocukları, yani siz ve kardeşleriniz genellikle solcu olarak yetiştiniz.  Sizin aranızda namaz kılan tek Şeyhmus abiniz bile, yıllarca evinde Ecevit`in fotoğrafıyla uyudu. Halkçı olarak bilinen Ecevit`e olan sevgisi, Kürtlere ihanet ettiği düşüncesiyle, evindeki siyah-beyaz o fotoğrafı, tuvalete asmayı düşünecek kadar nefrete dönüştü. O halkçı zihniyete sahip, namaz kılan-camiye giden biri olmasına rağmen, diğer kardeşleri, dolayısıyla siz ve bizzat çocukları solcu oldular.

Sizin amcanız Molla Hüseyin, ilerlemiş yaşına rağmen, hala İslami düşünceye sahip çıkan, bu yola sıkı sıkıya bağlı olan bir zattır. Bu şahıs rahmetli babanızın başına gelen evlatlarının gayri İslami hayatlarının aksine, hemen hemen tüm çocuklarını medreselerde okuttu. Şu an her birisi ya bir camide ya da toplum nezdinde tedris işi ile uğraşıyorlar. Her ne kadar suya sabuna dokunmuyorlarsa da minberlerden hakkı tavsiye ediyorlar. Bu mollalar İdil gibi bir ortamda, kolay kolay söylenmeye cesaret edilmeyecek sözleri, minberden halka açık bir şekilde söylemeyi, Hz. Peygamber`in “Zalimin huzurunda hakkı söylemeyi” tavsiye eden hadislerinin gereğini yapıyorlar.

Aslında sizin ailenizin yapısında da gerçeği olduğu gibi dile getirmek vardır. Zalimane davranışlar karşısında susmayarak, gerçeği söyleme alışkanlığınızdan ötürü de solcu zihniyete kaymış olabilirsiniz. Çünkü sizlerin yetiştiği ortamda, rejimin zalimane tutumlarına karşı gelmenin belki de tek yolu solculuktan geçiyordu. Bu anlamda kardeşiniz Ubeydullah Kaplan, 12 Eylül öncesinin en hızlı solcularındandı.

Fakat işin garip tarafı böyle bir Molla`nın çocukları olarak, İslami düşünceyle aranıza koyduğunuz mesafedir. Şu an HDP milletvekilleri arasında yapılan sınıflamada laik/seküler grubun içinde yer alıyorsunuz. Daha önceki CHP geçmişinizi de biliyorum. Kanaatimce en önemli özelliğiniz, yukarıda belirttiğim amca çocuklarınız gibi doğrucu, tepkisel ve gerçekleri bağırarak anlatmanızdır.

Bu yapınızdan dolayı size birkaç soru sorsam, acaba kalkıp medyanın önünde veya bırakın medyayı, halkın huzurunda gerçekleri söyleyecek misiniz?

Örneğin siz İdil`de avukatlık yaparken neden memleketinizi terk edip, İstanbul`a yerleştiniz? Akrabalarınız ve aşiretiniz, arabanızın önüne geçip tekerleklerin patinaj yapma pahasına, İdil`den bir çeşit kaçmaya benzer gidişinizin esas sebebi neydi? Örneğin çıkıp mertçe bu bilgiyi seçmenlerinizle paylaşabilir misiniz?

Hemen herkesin bildiği ve dile getirdiği şeyi söyleyeyim. Hasip Kaplan, PKK ile girdiği fikir ayrılıklarından dolayı İdil`den kaçtı deniliyor. Bu bir iddia. Fakat aslını anlatmak, ama tevilsiz bir şekilde herhalde size düşer.

Bir şey daha söyleyeyim. PKK ile girdiğiniz ihtilaflardan bir tanesi, PKK-Hizbullah çatışması mıydı? Çünkü PKK`nin ilk katlettiği kişiler, yani Fake Sabri ve Hayriye sizin köylülerinizdi ve aynı aşirete mensuptunuz. Bu insanların toplum içinde ne kadar saygın kişiler olduğunu birinci elden çok iyi biliyordunuz. Bu fikirlerinizi birkaç yerde dile getirdiniz. Günahsız bu insanların katlini, hem de bir ailenin yok edilmesi şeklinde gelişen olayları hazmedemediğiniz her hâlükârda belli oluyordu. Bununla ilgili PKK ile bir cedelleşmeye girdiniz mi?

Veya şöyle söyleyeyim. Siz, PKK`nin İdil`de saldırmaya başladığı o ilk günlerdeki düşüncenizi kamuoyuyla paylaşın. Yorumsuz ve yalın olarak PKK`nin o zamanki kararı hakkında ne düşünüyordunuz?

İdil`den ayrılma sebebinin ikinci iddiasını da söyleyeyim. Siz ısrarla CHP`den aday olmak istediğiniz halde, PKK`nin bunu zorla engellediği ve bu baskının da etkisiyle İdil`den ayrılma kararı verdiğiniz belirtiliyor. Siz buna dair bir açıklama yapacak mısınız?

Durum bu olduğu halde, İstanbul`a gittikten sonra yakalanan PKK lideri Abdullah Öcalan`a neden avukatlık yaptınız? Avukatlık yaptığınız esnada, siz bu savunma seanslarını, birazcık sistem ile hesaplaşmaya çevirmek istediğiniz halde, Abdullah Öcalan`dan bu tavrı görmediniz. O zaman yakın çevrenize; “Ben bu adamı anlamıyorum, ne yapmaya çalıştığını bilmiyorum” şeklinde, Abdullah Öcalan`ın mahkemedeki teslimiyetçi tavrını eleştirdiniz mi?

Dedim ya, siz aile olarak düşüncelerinizi sesli olarak dile getiriyorsunuz. Mecliste de bu tavrınızı devam ettiriyorsunuz. Bu tavrınızı yukarıdaki sorular ile ilgili de devam ettirecek misiniz? Yoksa PKK haksız da olsa, zalim de olsa bendendir diye susacak mısınız?