Halepçe, katliam yapılmadan önce yaklaşık yetmiş bin nüfusa sahip bir şehirdi. İran sınırına 40 km uzaklıkta bulunan Halepçe, Güneydoğu Kürdistan`da bulunuyordu. Halkın tamamına yakınını dindar Kürdler oluşturuyordu. 

İran devrimi bütün Müslümanları etkisi altına aldığı gibi Halepçe`de yaşayan Müslüman Kürdleri de etkisi altına almıştı. Halepçe halkı dindar olmasından dolayı Irak`ın kukla lideri Saddam Hüseyin`den ziyade İran`a destek veriyordu.

Irak-İran savaşı, 22 Eylül 1980`de Irak uçaklarının İran`a hücum etmesiyle başlıyor ve akabinde Irak, İran topraklarına giriyor.

Batılıların Saddam Hüseyin`i desteklemesi, Saddam`ın iştahını kabartmış olacak ki, savaş sekiz yıl devam ediyor. İran`ın İslamî devrimini hazmedemeyen Batılı devletler, Saddam Hüseyin`e olan desteklerini her platformda dile getiriyor, her türlü desteği Saddam`dan esirgemeyen batılılar, en gelişmiş silahlarla Saddam Hüseyin`den yana tavır alıyor.

Günümüzde olduğu gibi İslam inkılâbından sonra yalnız bırakılmaya çalışılan İran, devrimin hemen akabinde gerçekleşen bu savaş neticesinde maddi birçok sıkıntıya maruz kalıyor. Bunun yanında bu savaş toplamda 400.000 insanın hayatını kaybetmesi ile neticeleniyor.

İslam ümmeti daha öncelerde de toplu katliamlara maruz kalmıştır. Bosna Hersek, Çeçenistan, Afganistan, Irak, Türkiye, Kürdistan ve adını burada zikredemediğimiz onlarca ülkede Müslümanlara yönelik toplu katliamlar gerçekleştirmiştir.

Kısa bir mukaddimeden sonra Halepçe katliamına gelecek olursak;

Halepçe katliamını diğer katliamlardan ayıran en büyük özellik, dindar Kürtlerin takınmış oldukları izzetli duruştur. Bu izzetli duruş neticesinde ise yaklaşık 20.000 insanın Şehit olması yatıyor. Halepçe de yaşanan vahşeti hiçbir kelime tam olarak anlatamamaktadır. Adına vahşet, adına katliam demek Halepçe`yi anlamak için yeterli olmamaktadır.

Halepçe`nin ümmetin kalbinde derin yaraların oluşturulmasının sebebi ise atılan sinir ve siyanit gazlarının etkisiyle iç solunum sistemleri tahrip olan Kürd halkının tamamının gazın atıldığı andaki hallerinde şehit olmalarıdır.

Kundaktaki bebekten, kaçmaya takati olmayan yaşlılara varan bütün insanların masum bir şekilde canlarını vermesidir. Tarlalarında çalışan, kucağındaki bebeği emziren, torununu kurtarmaya çalışırken kapının önünde can veren, sofra başında ailece yemek yiyen, namaz kılarken şehadet şerbetini içen ve en nihayetinde İslam`a ve Müslümanlara verdikleri destekten ötürü mazlum bir şekilde katledilen 20.000 can…

Tarihin kara sayfalarından bir sayfadır Halepçe katliamı… Tarih iki sınıf insanı zikreder hep, biz bu katliamda iki sınıf insandan da bahsedeceğiz. Saddam gibi batılı devletlerin kuklası haline gelmiş bir zalimin, Batının emelleri doğrultusunda hareket edip binlerce insanın katledilmesine sebep olanlar, öteki tarafta ise onurlu ve izzetli bir duruş sergileyip katledilmeyi göze alarak tavrını İslam`dan ve Müslümanlardan yana kullanan Halepçe halkı…

Kürdistan`ın kaderi midir bilinmez, zulümler katliamlar hep onların hanesine "bir” fazla yazıldı. Mamıkî, Amed, Çêwlîk, Tuşba, Cezîra Botan, Zilan, Nûsêybîn ve Halepçe… Katliamlar, sürgünler, darağaçları ve inkâr politikaları hep Müslüman Kürd halkını buldu. Bu katliamlar yaşanırken bütün İslam âlemi Kürdlere karşı üç maymunu oynamayı tercih etti. 

Bütün bu inkâr politikalarına ve katliamlara rağmen dininden/diyanetinden taviz vermeyen Kürd halkı onurlu bir direniş gösterip mevcudiyetini muhafaza etmeyi başardı. Halepçe`yi anlamak için önce Kürdleri tanıyıp anlamak lazımdır. Kürdleri anlamayan Halepçe`yi de anlamaz katliamı da…

Katliamda Türkiye`nin de Parmağı Var


Çetin Yetkin ve Şevket Okant imzalı 17 Nisan 1988 tarihli Hürriyet gazetesinin manşetinde Halepçe katliamında kullanılan kimyasal maddelerin Türkiye üzerinden Irak`a gönderildiği ileri sürülüyor. Bu iddia daha sonraları yapılan araştırmalar ile kanıtlanıyordu.

İsviçre, Belçika ve Almanya gibi Avrupa ülkelerinde üretilen ve deniz yoluyla Mersin Limanı`na getirilen kimyasal maddeler burada Türk firmaları tarafından etiketlenerek Irak`a gönderiliyor. Haberde kimyasal maddelere etiketini vurup Irak`a tırlarla gönderen firmalar haberde tek tek zikrediliyor.

Türkiye`nin batılı devletlerin emellerine hizmet etmesi ne ilktir ne de son olacak gibi…

Halepçe katliamında batılı devletlerin emellerine göre hizmet eden yöneticiler bir bir gün yüzüne çıkıyor, Üstad`ın tabiri ile "iç, dışa çevriliyordu.” Zahirde Müslüman olup, batînen Batıya muhabbet besleyen bütün idareciler ortaya çıkmaya başlamıştı. 

Halepçe`nin o izzetli duruşuna tahammül edemeyenler Batılı devletlerin oyununa gelmiş ve "Kardeş Katliamına” imza atmışlardır. Tarih kardeş katliamını gerçekleştirenleri ve bu katliamda parmağı olanları unutmayacaktır. 

"Sakın Allah`ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma!”