8 Mart 1857 tarihinde ABD`nin New-York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başlar. Polisin işçilere saldırması ve işçileri fabrikaya kilitlemesi ve ardından çıkan yangın sonucunda çoğu kadın olmak üzere 129 kişi öldü.
 
Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 1910 yılında 8 Mart 1857 yılında ölen işçilerin anısına 8 Mart`ın "Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanması önerisini getirdi ve öneri mecliste oybirliği ile kabul edildi. Daha sonraları 6 Aralık 1977 tarihinde BM`ler Genel Kurulu 8 Mart`ın "Dünya Kadınlar Günü” olarak kutlanmasını kabul etti. Ülkemizde ise 1921 yılında kutlanmaya başlandı.
 
20. yüzyıla kadar kadına hiçbir kıymet vermeyen batı, tekstil fabrikasında ölen 129 kişiden sonra mecburiyetten kadınlara belli haklar vermeye karar verir. Bu kararı almaya batıya mecbur eden sebep ise ölen 129 kişinin cenaze törenine yüz binden fazla insanın katılmasıdır. Allah-u Alem, şayet batıda böylesine bir olay yaşanmış olmasaydı belki de kadınlar hala eskiden olduğu gibi sadece cinsel arzuları tatmin etmek için kullanılacak ve kendilerine hiçbir kıymet verilmeyecekti.
Günümüz dünyasında kadınlara İslam`ın verdiği önemi veren hiçbir düşünce veya ideoloji yoktur, olmayacaktır da…
Kadınlar bugün sosyal hayatın içerisine itildikçe yalnızlaşmakta, yalnızlaştıkça da ezilmektedir. İslam`ın öngördüğü gibi kadına gereken önemi vermeyen toplumlar kadını bugün rahatlıkla reklam malzemesi haline getirebilmektedir.
 
Reklamı yapılan ürünle alakası olsun olmasın her reklamda, alış-veriş yapmak için gittiğiniz her alış-veriş merkezinde, okullarda, hastanelerde, pazarlarda… Velhasıl her yerde kadının dişiliği kullanılmaktadır ve kadın sadece bir reklam aracı haline getirilmektedir.
 
Elbette kadın sosyal hayattan soyutlanamaz. Ama siz kadınları sosyal hayatın bütün alanlarında sınırlandırmadan serbest bırakıp, çalışma olanaklarını İslam`a ve kadının fiziki yapısına uygun ayarlamazsanız, kadını reklam aracı olmaktan kurtaramazsınız.
 
 
İslam`ın bin dört yüz yıl önce kadına verdiği değeri bugün sözde çağdaş olduğunu iddia eden toplumlar verememektedir. Kadının fıtratına aykırı olan her türlü fiili kadına meşru olarak görüp bunu kadına ve onun fıtratına dayatmaya çalışırsanız "annelik” gibi kutsal bir vazifesi olan kadınlar, annelik yerine kariyer peşinde koşarlar. Bu kariyer hırsı ise kadını kadınlıktan çıkarıp fıtratına aykırı her türlü fiili yerine getirmesini sağlar. Fıtratına rağmen hareket eden kadın ise her türlü ideolojilerin ilk hedefi haline gelir.

İslam dininde kadın erkeğe emanet edilmiştir.
 
Fıtratı gereği kendini korumakta zorluklar yaşayan kadının en büyük desteği emanet edildiği erkeklerdir. İslam dışındaki bütün ideolojiler kadınların bu zayıf noktasını bildiklerinden dolayı kadının bu zayıflığını kendi heva ve hevesine göre kullanmaktan geri durmamaktadır.
 
Peygamber Efendimiz (sav), 1. İnsan Hakları Beyannamesi konumunda olan veda hutbesinde şöyle buyurmaktadır:
"Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hu¬susta Allah`tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hak¬kınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır…”
 
Peygamber Efendimizin veda hutbesinde kadınların hakları hakkında söylediği bu söz bugün hiçbir insan hakları veya kadın hakları beyannamesinde yer almamaktadır.
Kadın hakları ile ilgili algılar farklı olduğundan dolayı kimileri İslam`ın kadına değer vermediğini iddia etmektedir. Onların kadın haklarından anladıkları şey, kadının fıtratı gereği korunması değil kadının her türlü reklam malzemesi olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır.
 
Özellikle son yıllarda Kürd Kadınlarını 8 Mart Dünya Kadınlar günü ile aldatan BDP ve malum çevreler, astıkları afişlerle, yaptıkları konuşmalarla kadın vücudunun özgür olduğunu ileri sürerek Kürd halkını tesettürsüzlüğe teşvik ederek meydanlara dökmektedir. 8 Mart etkinliklerinin göründüğü gibi masum olmadığını yapılan etkinliklerde dile getirilen sözlerden anlamak hiçte zor değildir.
 
İslam`ın bin dört yüz yıl önce kadına vermiş olduğu hakları hiçbir düşüncenin veremediğine/vermediğine aynelyakin şahit olmaktayız. Bu nedenle 8 Mart Dünya kadınlar günü safsatasıyla kadınlara sözde haklar tanıdığını iddia edenler aslında kadınları fıtratından uzaklaştırarak ezmektedirler.
 
"Ey Allah`ın Resulü! Seni ancak diri diri toprağa gömülen kızlar anlar”
 
Dua ile vesselam…