"Ey Âdemoğulları, biz sizin çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve size ‘süs kazandıracak bir giyim` indirdik (var ettik). Takva ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha hayırlıdır. Bu, Allah`ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.” (Araf Suresi 26)
Ayette giysinin insan için taşıdığı ehemmiyet ve hedefler zikredilmektedir. Allah Teala`nın yarattığı örtü, beşerin fıtri temayülüne verilen en uygun cevaptır. Bazı müfessirler insan bedeninin örtünmesinden bahsederken, Allah Teala`nın yağmur yağdırıp yerden pamukları yetiştirdiğini, yine yağmurlar vasıtasıyla tabiatı yeşerterek hayvanları geliştirdiğini, insanların pamuk ve hayvanlardan elde ettiklerini işleyip kendileri için giyim elde ettiklerini, insanın bunlarla bedenini örttüğünü, insan ruhunun ise takva elbisesiyle örtündüğünü ayeti zikrederek açıklarlar.
Kur`anı Kerim, çıplaklığı ve örtünmemeyi şeytanın insan yoluna yerleştirdiği bir tuzak olarak nitelendirmekte, bunun beşerin fıtratına aykırı olduğunu zikredip insanları bu tür tuzaklara düşmekten kaçınmaya çağırmaktadır: “Ey Âdemoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın…” (A`raf Suresi 27)
İnsanın örtünmesinin her şeyden önce insanın fıtratı gereği olduğunu en bariz şekilde Hz. Adem ve Hz. Havva`nın hayat hikayesinden anlıyoruz. Kur`an-ı Kerim`de Hz. Adem ve Havva`nın hayatı anlatırken şu noktaya değinilir:
“…Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar…” (Araf Suresi 22)
Ayeti kerimeden anlaşıldığına göre yasaklanmış ağaçtan yemeden önce Adem ile Havva`nın bedenleri örtülüydü. O ağaçtan yiyince elbiselerinin kaybolması üzerine kendilerini örtmek için çabalamaya başlarlar. Örtüsüzlüğün verdiği rahatsızlığı gidermek amacıyla çıplak yerlerini örtmek için cennet yapraklarıyla bedenlerini örtmeye çalışırlar.
Etraflarında kimseler bulunmadığı halde çıplaklıktan bu derece rahatsız olmaları ve utanç duymaları, yapraklarla süratli bir şekilde bedenlerini örtmeye çalışmaları, Allah Teala`nın, vahiy meleğinin veya vahyin hiçbir emri ya da eğitimi olmaksızın böyle bir çabanın içerisinde olmaları, bunun için birinin diğerini uyarmasının da söz konusu olmaması tesettürün insan fıtratının bir gereği olduğunu göstermektedir. Bu da örtünün herhangi bir medeniyet tarafından geliştirilmediğini, ilk yaratılan insanlarla birlikte diğer bir tabirle ilk insanların fıtratlarında bulunan bir özellik olduğunu ortaya koymaktadır.
Hz. Adem ve Havva`nın hayat hikayesi anlatılırken tesettürün fıtri oluşuna Tevrat`ta da işaret edilir: “Kadın, o ağacın yemek için iyi olduğunu görünce, güzelliği ve tatlı oluşundan dolayı meyvelerinden birini yemek için kopardı, kocasına verdi ve kendisi de yedi. O esnada her ikisinin gözleri açıldı ve çıplak olduklarını anladılar. İncir yapraklarını birbirlerine ekleyip oluşturdukları giysiyle kendilerini örttüler.”
Devamında ise şunlara yer verilir:
“Adem eşine Havva ismini taktı. Zira o bütün yaşayanların annesidir. Allah deriden Adem ve Havva için elbise yarattı ve onları giydirdi." (Tevrat, Tekvin, 3. Bab, 6-8. Ayet, 20-21) Buradaki ibarelerde Hz. Adem ve Hz. Havva`nın elbiselerinin bulunmadığını, yasaklanmış ağaçtan yedikten sonra gözlerinin açıldığını, o esnada çıplak olduklarını anladıklarını, derhal harekete geçip ağaç yapraklarıyla bedenlerini örttüklerinı, sonra da Allah Teala`nın onlar için deriden elbise verdiği anlatılır. Müslüman yazarlardan biri Tevrat`ın bu metnini zikrettikten sonra şunları dile getirir:
“Adem, çıplaklığından dolayı utanma hissine kapılınca incir ağacı yapraklarından tutun da Allah`ın hediyesi deriden giyime kadar mümkün olan bütün vesilelerle bedenini örttü. İnsanoğlu bugüne kadar bunların tümünden istifade etti. Havva`nın kızları ise bütün yaşayanların annesi Havva`yı izlediler ve tarih boyunca bedenlerini örtmek için farklı örtü türlerini kullandılar”
Kadın ve erkeğin bedenini örten tesettür insan fıtratının gereği ve varlığının tamamlayıcısı olurken, insanları fıtratlarından koparmak için çabalayanlar, bedenleri cezp ediciliğe uygun yaratılan kadını fıtratından uzaklaştırıp tesettüründen koparmak için büyük oyunlar oynarken bu uğurda büyük sermayeler dökmektedirler.
Oysa Kur`an, insanları Allah Teala`nın yarattığı fıtrat üzerine yaşamaya çağırmakta, fıtratlarına uymayan bütün kalıplardan sıyrılmalarını ve fıtrat çizgisinde yaşamalarını istemektedir. Fıtrattan kopuş felaket kapılarını aralayıp insanlığı yok ederken İslam, ne pahasına olursa olsun Müslümanları fıtratları üzere yaşamaya davet etmektedir. Müslüman kadınların Allah Teala`nın fıtratlarının gereği ve hayatlarının vazgeçilmezi olarak yarattığı tesettüre sıkıca sarılmaları ve bedenlerini kamil şekilde örtmeleri gerekir.