Tarih kitaplarında geçen tesettürsüzlüğün felaketiyle ilgili ibretlik bir hikâyeyi anlatmak istiyorum.
Bu tarihi hikâye, zaman, ortam ve şartlar değiştiği halde tesettürsüzlüğün yol açtığı yıkımın koca tevhid ordusunu nasıl da dize getirdiğini anlatan ibretlik bir tabloyu içermektedir.
Zalimlere karşı yaptığı mücadelelerde tedrici olarak zaferler kazanan Hz. Musa (as) adalet ve tevhid bayrağını yeryüzünün farklı alanlarına dikerek ilerliyordu. Tevhid inancının ve adaletin daha fazla yaygınlaşması için yoğun bir çabanın içindeydi. O günlerde Antakya şehrinde yoğun bir nüfus yaşadığı halde buradaki halka zalim bir hükümdar hükmediyordu. Hz. Musa ise burayı zalim hükümdarın elinden kurtarıp Antakya`nın tepelerine tevhid bayrağını dikmek için harekete geçti.
Hz. Musa`nın ordusunun Antakya`ya doğru ilerlediğini haber alan hükümdar çareler aramaya başladı. Hükümdarın yakınları Antakya`nın en meşhur bilgini ve din âlimi olan Bel`am-i Baura`nın huzuruna çıktılar. Kendisinin Allah katında makbul bir insan olduğunu, Hz. Musa (as) ve ordusuna bedduada bulunmasını istediler. Başlangıçta bu teklifi kabul etmedi. Ancak nefis ve makam sevgisi onu bu teklifi kabule yönlendirdi. Merkebine binip, Antakya`nın yakınındaki yüksekçe tepeye yöneldi. Buradan Hz. Musa`nın ordusunu görecek, bedduada bulunup Allah Teâlâ`nın bu orduya bela vermesi için dua edecekti. Bütün ısrarlarına rağmen bir noktada duran merkebi daha fazla ileri gitmedi. Yüksek dağa merkepsiz çıkmanın zor olduğunu bildiğinden epey yüklendi. Biraz fazla dövünce oracıkta düşen merkebi öldü. Yürüyerek dağın başına çıkmak zorunda kaldı. Ancak burada İsm-i Azam`ı dile getirip beddua etmek istediyse de, aklına gelmedi. Her gün dilinin ucunda bulunan bu duayı unutmasına bir anlam veremedi. Tevhid düşmanlarının menfaati için hak ve adalet diliyle çabaladığından Allah Teâlâ duayı unutturdu. Belam, bunca zahmetinin böyle bir neticeyle son bulmasına epeyce içerlemişti. Nefsi, haram olduğunu bildiği halde başka şeylere yönlendirdi.
Kendisini yenilmiş kabul edip dağdan aşağı indi. Halkın içinde büyük itibarı vardı. Yenilgi ruhunu aşma ve yıpranmış gururunu kurtarmanın çarelerini aradı. Hz. Musa`nın ordusunu yenilgiye uğratmak ve Antakya`yı yenilgiden kurtarmak için halka ilginç bir yöntem tavsiye etti. İlginç olan bugünkü müstekbirlerin halkları yenmek için kullandığı yönteminin aynısını teklif ediyordu.
Halkı bir meydana toplayan Belam, Hz. Musa`nın ordusuna yenilmemek için herkesin fedakârlık yapması gerektiğini, bunun da tek yolunun genç kızların ve kadınların tesettürlerini çıkarmaları olduğunu söyledi. Ardından da kadınların ve kızların süslenip cezbedici hale gelmelerini istedi. Bundan sonraki aşamada ise ellerine bazı değerli mallar alıp Hz. Musa`nın ordusuna doğru hareket etmelerini, ordunun içine dalıp bu malları askerlere satmalarını söyledi. Hareketleriyle askerleri cezbetmelerini, onların nefsanî isteklerini geri çevirmemelerini istedi.
Halk önce bu zor isteğe direnmeye çalıştı. Hükümdar yakınlarının, yenilgiden kurtulmanın başka yolu olmadığını ileri sürmesiyle halk, bu isteği kabul etmek zorunda kaldı. Hz. Musa`nın ordusundan imanları zayıf olan askerler bedenlerinin büyük bir kısmı açık olan süslü kadınları görünce şaşırdılar. Süslü açık kadınların cazibesine kapıldılar. Hz. Musa (as)`ın bu ahlaksızlığın önünü alma çabaları bir yere kadar etkili olduysa da tamamıyla netice veremedi. Ordunun içine fitne girmişti. Bu arada yanına bedeninin bir kısmı açık olan genç bir kızı alan ordu komutanlarından biri Hz. Musa`nın huzuruna çıkıp: “Biliyorum ki bu kızla birlikte olmamın haram olduğunu söyleyeceksin. Oysa yemin ederim ki sen ne dersen de beni yolumdan döndüremeyeceksin” deyip kızla birlikte çadırına kapandı.
Bu felaketten sonra Hz. Musa (as)`ın yoğun çabalarına rağmen ordu toparlanamadı. Bu ahlaksızca davranışlardan dolayı ordunun içinde bulaşıcı hastalıklar baş göstermeye başladı. Rivayetlere göre bu bulaşıcı hastalıklar neticesinde 20 bin civarında asker hayatını kaybetti.
Antakya kadınlarının tesettürü bir tarafa bırakışı, ahlaksızca hareketleri ve askerlerin önemli bir kısmını baştan çıkarmaları neticesinde Tevhid ordusunun saflarında büyük sarsıntılar ve parçalanmalar meydana gelmişti. Bu orduyla hiçbir işin yapılamayacağına hükmeden Hz. Musa (as) geri dönmek zorunda kaldı.
Görüldüğü gibi tesettürsüzlük felaketi başından beri insanlığın önündeki en büyük facia olarak durmaktadır. İnsanların fıtratlarından koparılmasına, Allah`ın aziz peygamberlerinden birinin bütün çabalarına rağmen koca bir ordunun dize getirilmesine yol açacak kadar yıkımlara yol açabilmektedir. Bu tarihi hikâyeden anlıyoruz ki, İslam toplumlarının büyük felaketlerden kurtulması, muhkem ve sağlam bir olgunluğa erişmesi için tesettürün korunması, toplumların kültür ve geleneği haline gelmesi gerekir.