Dünya emel ve arzuların yurdudur. Büyük arzu ve istekler insanın olgunlaşmamış düşüncelerinin eseridir. Bu, insanı hayatın gerçekleri üzerine düşünmekten alıkoyar ve arzularına ulaşma yolunda birçok sıkıntıyla karşı karşıya getirir. Akıllı insan, ulaşılması için ömür sermayesinin feda edilmesini bir bedel olarak isteyen arzulara ve ulaşılamayan ümitlere karşı dikkatli ve hesaplıdır. Kendisini ebedi saadetten mahrum bırakmaz ve asıl sorumluluğundan bigâne kalmaz. Zira işleri telafi için bugünün yarınının olmayabileceği gerçeğini göz ününde bulundurur. Bunlardan dolayı ömür sermayesini yalancı arzuların ardında heba etmez. Zira bu arzular gerçekleşse dahi, çok sınırlı ve çabuk sona erecek ve ölümün gelip çatmasıyla tümünün çadırlarının direkleri sökülecek. Bilinçli insan, kısa olan ömrü boyunca ahiretinin hesabını yapar ve orayı hazırlamaya çalışır. Çünkü hakiki güzelliklerin yeri ahiret yurdudur. Bu gerçeği açık ifadelerle dile getiren birçok ayeti kerime insanların dikkatlerini çekmeye çalışırlar:

“Nefsanî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Hâlbuki varılacak güzel yer, Allah`ın katındadır.” (Al-i İmran 14)

“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttakî olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hâla akıl erdiremiyor musunuz?” (En`am 32)

Hz. Resul-i Ekrem (sav) birçok hadisinde dünyaya yatırım yapılmaması gerektiğini ifade eder:

İbn-i Mes`ud (ra) anlatıyor: “Resulullah (Aleyhissalatu Vesselam)`in yanına girmiştim. Onu bir hasır örgünün üzerinde uyumuş buldum. Hasır, (vücudunun açık olan) yan taraflarında izler bırakmıştı. “Ey Allah`ın Resulü dedim, sana bir yaygı te`min etsek de hasırın üstüne sersek, onun sertliğine karşı sizi korusa!” “Ben kim, dünya kim. Dünya ile benim misalim, bir ağacın altında gölgelenip sonra terk edip giden yolcunun misali gibidir.” (Tirmizi, 44)

Sehl İbnu Sa`d (ra) anlatıyor: “Resulullah (Aleyhissalatu Vesselam) buyurdular ki: “Eğer dünya Allah nazarında sivrisineğin kanadı kadar bir değer taşısaydı tek bir kâfire ondan bir yudum su içirmezdi.” (Tirmizi zuhd 13, İbni Mace Zühd 11)

Allah Teâlâ tarafından mü`minlere takdir edilen sıkıntı ve zorluklar, insanı Allah Teâla`ya doğru giden mesirden götüren sürücü hükmündedir. Zira Allah Teâlâ`nın insan varlığı ve hayatı için beyan ettiği hedeflere vardırmak ve en iyi derecelere ulaştırmak için çabalarlar.

Allah Teâlâ`nın bütün takdirleri ve tedbirleri yüksek hedefler ulaşılması içindir. Özellikle de insan hayatında meydana gelen ve çoğu zaman dengesini altüst eden hayır ve şerler, keder ve sevinçler bir bütün olarak kemal derecesine ulaştıracak koltuk değnekleridir. Allah Teâlâ`nın insanı tabi tuttuğu imtihanın tahakkuku için sevinç ve lezzetlerle acı ve sıkıntılar iç içe ve birlikte olmalı ki imtihan vesilesine dönüşebilsinler. İnsan hayatta karşılaştığı sıkıntı ve zorluklara karşı sabır gömleğini giyerek ve direnerek durmalı ki tabi tutulduğu zor imtihanı başarıyla verebilsin. Öyleyse dünyevi hayatta tatlılar ile lezzetler, sıkıntılar ile acılar iç içedir. Tek bir hedef yani Allah Teala`ya hakkıyla kulluk doğrultusunda insanı harekete geçiren yoldaki işaretler görevi görürler.

Dünya, sakinleri için her zaman sıkıntı ve zorlukları barındıran mekândır. Burada sıkıntı ve zorluk çekmeden refaha ve lezzetlere ulaşılamaz. Sıkıntısı olmayan ve yüzüne zamanın zorluklarının dokunmadığı kimseler yoktur. Oysa ahiret huzur ve refah yeridir. Bütün çabalar burayı elde etme adına harekete geçirilmelidir.

Aslında insanın karşılaştığı zorlukların ve acıların çoğu yine kendi yaptıklarının eseridir. İnsan kimi zaman amelleriyle acıların oluşması için zemin hazırlar. Ancak karşılaşılan acı ve kederlerin bir kısmı, bu dünyanın tabii ve olağan halleridir.

Hz. Ali (ra)`ın dünya hayatıyla ilgili her biri ayrı bir ders niteliği taşıyan beyanları vardır:

Hz. Ali (ra) konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulunur: “Dünya evini nasıl vasıflandırayım ki? Başlangıcı zorluk ve sıkıntı, sonu ise yokluktur. Dünyanın helali için hesap, haramı için ise azap vardır. Zengin olan, tuzağına düşer. Fakir ise üzülür. Dünya için çalışan ondan uzak dursun. Zira basiret gözüyle bakanlar, bilinçlice yaklaşırlar. Ancak, göz dikenin gönlünü kör eder dünya.”

Hz. Ali (ra) yine diğer bir ifadesinde şunları dile getirir: “Dünya arkasını dönmüş gidiyor, ahiret ise yönelmiş geliyor. Bunlardan her ikisinin de kendine has evlatları var. Sizler ahiretin evlatları olun. Sakın dünyanın evlatları olmayın. Zira bugün amel var hesap yok, yarın ise hesap var amel yok.” (Buhari)