İnsanımızı büyük ölçüde özünden koparan, kendine yabancılaştıran ve kulluk bilincinin uzaklarına fırlatan tehlikeli hastalıklardan biridir gaflet. Değersiz şeylere bağlanmaya ve hayat sermayesini boş vadilerde tüketmeye neden olan bu öldürücü hastalığın Mü`minlerin hayatında yer alması faciayı daha vahim hale getirmektedir.
İnsandaki gafletin temeli ve onun farklı yansımaları, Allah Teâlâ`nın unutulması ve varlık hakikatinden habersizce yaşamaktan kaynaklanmaktadır. Bu kötü ve zararlı sıfat, insanın heva ve hevese gönül vermesine, eğlence ve zevk verici şeylere dalmasına ve Allah Teâlâ`nın yasakladığı şeylerden lezzet almasına yol açar. Oysa insanın Allah Teâlâ`ya, Allah Teâla`nın yarattıklarına ve kendisine karşı sorumluluğunun bilincinde olması, gaflet ve delaletten kurtulup izzete kavuşmanın biricik yoludur. Allah Teâlâ`dan habersiz yaşama ya da hayatın içindeyken Allah Teala`yı hesaba katmama ve gönlü değersiz şeylerle meşgul etme insan hayatının gaflet dalgaları arasında tükenip yok olmasına sebep olmaktadır.
Bilimsel ve tarihi veriler hiçbir dönemde insanın günümüzde olduğu kadar gaflete teslim olmadığını ortaya koymaktadır. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyanın cazibelerine dalma, mal ve mülk sahibi olmak için yapılan çırpınmalar, haram ve helal gözetmeden servet elde etme uğruna ortaya konan lakaytlıklar, insanı doğruya ve hakikate davet eden Kur`anî ve Sünnetî çağrıları önemsememe, zahiri olarak güzel görünen ancak özünde bundan yoksun olan cazibelerle meşguliyet, uzun boylu arzu ve istekler zincirine takılıp esir hale gelmek, çirkin sözlerin söylendiği veya zarar verici ve onur kırıcı şakaların yapıldığı günah mahfillerinde bulunmak, ibadetlerde gevşeklik ve meyilsizlik gafletin varlığının nişaneleridir. Eğer gaflet, habersiz olma, gururlanma, kendine tapınma, basiretsizlik ve kalbin ölmesi olarak nitelendirilirse, insana bilinç kazandıran, Allah Teala`ya çağıran, söylem ve davranışlarda ölçülü davranmaya yol açan ya da toplum içinde basiretli yaşamaya sebebiyet veren etkenler gafletten uzaklaştıran amillerden sayılırlar. Allah Teala`yı yad etme ve zikretme insan varlığının gafletten uzaklaşmasının en etkili yoludur. Zira Allah Teala`yı zikretmek nurdur. Nur ile karanlık ve aydınlık ile gaflet hiçbir şekilde birlikte bulunmazlar.
Bilindiği gibi Allah Teala`yı yad etmek, söz ve davranışlarımıza dikkat edip bilinçli hareket etmek düşüncenin ve bakışın aydınlanmasıdır. Gafletin yok edilmesinin en büyük anahtarı olan Kur`an–ı Kerim bunu açık şekilde ortaya koymaktadır:
“Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım…” (Bakara 152)
“…Rabbini çokça zikret ve akşam sabah O`nu tesbih et.” (Al–i İmran 41),
“Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret. Gaflete kapılanlardan olma.” (A`raf 205)
Namazlarda hassasiyet ve vaktinde eda etme Müslümanın ibadete özellikle de namaza olan sevgi ve ünsiyetinin göstergesidir. Bu duyarlılık, Allah Teâla`nın lütfundan esen rahmet esintisinin gaflet tozlarını süpürüp atmasına, insanın kulluk bilinci kazanmasına ve basirete ulaşmasına yol açar.
Gece yarıları ya da sabahın erken saatleri gibi bazı özel vakitlerde elleri semaya kaldırıp duaya durmak ve istiğfarda bulunmak gafletten kurtulmanın ve Allah Teala`ya yönelmenin en uygun yoludur. Bundan dolayı Allah Teala kullarına bu yüce emri vermekte ve şöyle buyurmaktadır:
“Ey kavmim, Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O`na tevbe edin. Üstünüze gökten sağanak (yağmurlar, bol nimetler) yağdırsın ve gücünüze güç katsın. Suçlu–günahkarlar olarak yüz çevirmeyin.” (Hud 52)
“Dedim ki: Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır.” (Nuh, 10)
Takva, gafletten kurtulmanın ve saadete ulaşmanın sigortasıdır. Korkma, sakınma ve korunma anlamlarına gelen takva Mü`minin gaflet gibi öldürücü hastalıklardan koruyan en güçlü zırhtır.
Sürekli ölümü hatırlama ve gelişmeler karşısında bilinçli davranıp İslami hassasiyetlerle hareket etme gafletten zarar görmeyi önleyen diğer faktörlerdir. Bu alanda büyük eserler vermiş ulemanın tecrübelerine bakıldığında insanı fazilete götüren zühdle, Allah Teala`ya en güzel şekilde ibadetin ve tefekkürün en uygununun ölümü hatırlamayla oluştuğunu ortaya koymuşlardır. Bu, azla yetinerek ve her durumda Allah Teala`ya şükrederek yaşamaya ve hayattan lezzet almaya sebebiyet verir. Diğer bir ifadeyle ölümü hatırlama, insanı gaflete sürükleyen esaret zincirlerinden kurtulup rahat ve sade hayata yönlendirir. Böylece insan dünyanın ikamet yeri olmadığına, sadece kısa süreli bir uğrak yeri olduğuna inanır. Çünkü dünya gemisi içerisinde birer yolcu olan biz insanlar ikamet yerimizi tayin edecek iradeye sahip değiliz.