Zor bir zamanda gözlerini dünyaya açıyor çocuklarımız. Küçücük yavruların alınlarındaki masumiyet damarları ilk bakışta ele veriyor kendini. Günahsız ve temiz fıtratları, uygun bir yaşam alanı istercesine haykırıyor.
Bu güzellikte bahşeden Allah Teâlâ, küçücük yavruların günahlarla yüzleşmeden tertemiz ortamlarda büyütülmesini istiyor. Oysa büyük bir kirliliğe maruz kalan ortamlarda yaşamak zorunda kalan çocuklarımız, büyüdükçe masumiyet yüklü çehrelerini yitiriyorlar.
Toplum, bize ait olmayan kültürün ve yaşam biçiminin etkisiyle her gün biraz daha özünden uzaklaşıyor. Aynı idealler etrafında bir araya gelip kenetlenmiş ve değerlerine sıkıca sarılmış insanların yerini, menfaatlerinin ardına düşen, daha fazla tüketen ve daha fazlasına sahip olmak için çırpınan insanlar alıyor. Değerler bir bir yok edilirken, İslami olmayan hayat şekli, dinine bağlı olan aileleri bile ciddi şekilde tehdit ediyor.
İçimizdeki dünya hırsından kurtulabilir ve Müslümanlar olarak ortamımızı uygun hale getirebilirsek, gidişatı değiştirme imkânını yakalayabiliriz. Nitekim Mekke`de tebliğine başlayan Hz. Resul-i Ekrem Alehisselatu Vesselam bunu yapmamış mıydı? Maddi hesaplarla mümkün görülmeyeni gerçekleştirmiş, cehaletin önüne büyük bir set çekmiş, günahın içinde boğulan bir toplumdan tertemiz bir toplum inşa etmişti. Belki Onun Allah Teâlâ`nın peygamberi olduğu, kimsenin kendisini Hz. Resul-i Ekrem Alehisselatu Vesselam ile kıyaslamaması gerektiği söylenebilir. Evet, o Allah Teâlâ`nın peygamberiydi, insanlarla uğraşma ve onları etkilemeyi çok iyi biliyordu. Ancak bize, bunun yol ve yöntemini bildiren koca bir miras bıraktı.
Nefse hoş gelen ve cezp ediciliği epeyce yüksek olan Batılı hayat tarzı, aile ortamlarımızı etkilemede büyük nüfuz gücüne sahiptir. İletişim araçları bir taraftan hayatımızı kolaylaştırırken, diğer taraftan bu araçlar üzerinden Batılı hayat tarzını sevdirmeye çalışırlar. Çocuklarımızın tertemiz zihinlerini gözlerimizin önünde kirletirler. Çocuklara yönelik hazırlanan sıradan bir animasyon filminin bile bu kirlilikte büyük paya sahip olduğu, tesirinin düşünülenden çok daha fazla olduğu, bilim adamları tarafından dile getirilmektedir.
O halde İslam`a aykırı olan hayat şekliyle dört tarafımızın kuşatıldığı, her şeyimizin tehlikede olduğu bu ortamda çocuklarımızı nasıl muhafaza edebiliriz?
Hiçbirimizin vazgeçme ve teslim olma gibi bir lüksü yoktur. Mücadele dünyasında toplumu düzeltme imkânımız bulunmazsa bile en azından evlatlarımızı kurtarmaktan ve İslami ahlak üzere yetiştirmekten sorumluyuz. Örneğin devlet, okullarda tesettürü yasaklamış diye kız çocuklarımızı tesettürden arındırarak okula gönderemeyiz. Her şeyden önce Allah Teala`ya karşı sorumlu olduğumuzu, yaptıklarımızın hesabının Allah Teala tarafından sorulacağını unutmamalıyız. Allah Teala`nın huzuruna “devlet böyle istiyordu” bahanesiyle çıkamayız.
Toplumu değiştirme ve dönüştürme güç ve imkânımız bulunmayabilir. Ancak sıkıntı ve zorlukları bulunsa da ailemizde İslami bir hayat oluşturma imkanımız vardır.
Her şeyden önce anne ve babalar el ele verip, evlerini salih ortamlar haline getirmelidir. Hem kendilerinin hem de çocuklarının yaşam alanı olan evlerde İslami hayatın hakim olması, çocukların bu ortamda bilinçli bir eğitime tabi tutulması ve İslam`ın uygun gördüğü şekilde yetiştirilmesi zahmetli olsa da mümkündür. Etrafımızda bunu yapan numuneler her zaman vardır.
Bu tür ailelerde ciddi bir kontrol mekanizması kurulmalıdır. Öncelikle çocukların ahlakını etkileyip tahribata yol açan televizyon kanallarının hiçbirine geçit verilmemelidir. Çocuk eline kumandayı alıp televizyonu açtığı zaman, temiz zihnine çarpan kirli dalgalarla karşılaşmamalıdır. Televizyonlar ailenin İslami eğitim çabalarını bozan değil, katkı sağlayan ve yetişmesinde yardımcı olan unsurlar olmalıdır. Sadece İslami birkaç sitenin açılabileceği, gerisinin kapalı olduğu bir sistem varsa internetten istifade edilmeli, aksi takdirde internete de geçit verilmemelidir.
Çocuklarımızın okumasını istediğimiz kitapları önce kendimiz okumalı, uygunsa ellerine vermeliyiz. İzleyecekleri filmleri önce kendimiz izlemeli, zararlı bir şey yoksa izlemelerine izin vermeliyiz. Özellikle Batılılar tarafından çocuklara yönelik üretilmiş, zahiren hiçbir sakıncası görünmeyen çizgi filmler, animasyonlar ve diğer filmlerden bütünüyle kaçınmalıyız. Bir hedef doğrultusunda hazırlanmayanlar olsa da çoğunun hazırlanmasında hedef sahibi oldukları, çocukların zihinlerine nüfuz edip bozmayı amaçladıkları unutulmamalıdır.
Her zaman olduğu gibi, bazıları çocukların mahrum bırakılmaması ve baskı altında tutulmaması gerektiği teranelerini dillendirecekler. Bütün bunlara pirim vermemeli ve kulaklarımızı kapatmalıyız. Bunları yaparken her şeyden önce Allah Teala`nın bizi sorumlu tuttuğu mükellefiyetlerimizi yerine getirdiğimizi unutmamalıyız. Zira Allah Teâlâ bizi uyarıyor “Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.”