Emperyalist ve siyonistlerin kumanda merkezinde oturup dizany etmeye çalıştıkları dünya siyasetinde ciddi bir dönüşüm yaşanıyor. Bir asırdan fazla süren baskı, sindirme ve kâbustan sonra ayağa kalkan Ortadoğu ve Kuzey Afrika halkları tarihin seyrini değiştiriyor. Diktatörlerle idare edilen seküler rejimlerin hiçbir çıkış yolu bırakmadıkları, ibadetlerini hatta nefeslerini bile kontrollerine aldıkları Müslüman halklar zulme başkaldırıyor, iradelerini yansıtma imkânı bulunca ait oldukları rengi göstermekten geri kalmıyorlar. Yaşanan bu hakikatler kimi zaman Batılılar tarafından da itiraf ediliyor.

 

Woodrow Wilson araştırma merkezi konuyla ilgili şu açıklamalara yer vermektedir: “İnsanların ihtiyaçlarını İslami grupların temin etmesi ve hükümetlerin çöküşü, kilit bir güç olarak İslam`ın dünya siyasetindeki yerinin muhkem hale gelmesine neden oldu.”

 

Wilson araştırma merkezi, Amerika istihbarat kaynaklarının açıklamalarına dayandırdığı açıklamasında gelecekte İslami hareketlerin siyasette daha fazla etkin rol alacaklarını ifade edip şunları dile getirmektedir: “Amerika Milli istihbarat konseyinin hazırladığı rapora göre gelecekte İslamcılar birçok alanda olduğu gibi ekonomi alanında da etkinlik sağlayacaklar.”

 

Yakından tanık olduğumuz, birçok araştırma şirketinin itiraf ettiği gibi İslam, gelecekte dünya siyasetinde büyük nüfuza sahip olacak. Ortadoğu`da şekillenen siyasi yapı gelişmekte olan toplumsal yapının paralelinde sorumluluklar üstlenen ve etkinlik sağlayabilen yeni nesillerin yetişmesine öncülük edecek. Söz konusu açıklamanın devamında, yeryüzündeki ekonomik sistemlerin başarılı çalışmalar sergilememesi durumunda İslami grupların Batı sisteminin dışındaki bir sistemle halkın önüne çıkıp mahbubiyetlerini kazanabilecekleri dile getirilmektedir.

 

Batının benzersiz olduğunu iddia ettiği ekonomik ve siyasi sistem ve hiçbir zaman oluşturulamadığı sosyal adalet ciddi sarsıntılar geçiriyor. Ortadoğu halklarının başına diktiği diktatör rejimlerden kimi yıkılırken, kimileri de büyük sıkıntılarla boğuşuyor. Batı medeniyetinin kendilerine zarardan başka bir şey vermediğini anlayan Müslüman halkların ait oldukları yere yönelmeleri İslami kökenli siyasi akımlara siyaset arenasında boy gösterme imkânı veriyor.

Son yıllarda bütün İslam coğrafyasında İslami grup ve akımlar önemli faaliyetlere imza atmakta ve halkların yoğun teveccühüne mazhar olmaktadır.

 

Gazze`de Hamas`ın hâkimiyeti, Mısır, Tunus ve Fas`ta İslami partilerin iktidara gelişi, Libya`da İslami akımların yükselişi, Ürdün, Bahreyn ve Kuveyt`te İslami grupların önünü çektiği protestolar ve Suriye`de rejime karşı mücadele eden İslami gruplar İslam coğrafyasının siyasetinin İslami renk almaya başladığını ortaya koymaktadır.

 

Mısır`da İhvan ve diğer İslami gruplar tarafından kurulan müesseseler vasıtasıyla yoksullara yiyecek yardımında bulunulması ve çok sayıda insana iş imkânı sağlanması gibi çabalar halk arasında ciddi nüfuz oluşturmalarına neden oldu. İhvan`ın hükümete gelişiyle bu çabalar daha sistemli hale gelecek ve halk katmanları arasında yaygınlık kazanacak. Aynı gelişmeler başka alanlarda da yaşanacak. Bütün bunlar İslami kesimlerin nüfuzlarını arttıracağı anlamına gelmektedir.

 

İslam coğrafyasının siyasetine yansıyan İslam`ın rengi gün geçtikçe daha etkin ve koyu hale gelmektedir. Henüz siyasete ilk adımların atıldığı Tunus`taki İslami kesimler zamanla meşruiyetlerini ispatlayacak ve halkla daha fazla bütünleşecekler.

 

Irak`ta emperyalist güçlerin işgalinden sonra kendilerine yakın birileri iktidara getirildiyse de, İslam dünyasına paralel olarak İslami parti ve gruplar gün geçtikçe güç kazanıp etkin hale gelmektedir.

 

Türkiye`de kurucularını siyasi geçmişleriyle değerlendiren halk, İslami gördüğü Ak Partiyi üç dönemdir destekleyip iktidara taşıdı. Oysa Ak Partinin yöneticileri, her defasında muhafazakar demokrat bir parti olduklarını dile getirmekte, uygulamalarıyla da bunu ispatlamaktadırlar. Okullarda tesettür yasağının yönetmelikle resmileştirilmesi, kamusal alan uydurmalarıyla tesettürlü kadınların çalışmalarına ve milletvekili seçilmelerine getirilen yasağın devam etmesi, İslami STK`ların baskı altında tutulması, faaliyetlerinin engellenmesi ve zindanlara doldurulan yönetici ve üyeleriyle iktidar partisinin İslami bir renk taşımadığı, uygulamalarıyla kimi zaman Müslümanlara zarar verdiği ortaya çıkmaktadır.

 

Siyaset sahnesine yeni yeni adım atan Hür Dava Partisi yöneticileri, ülke siyasetine İslami renk katmak istediklerini ileri sürmektedirler. İslami ideallere sahip olduklarını açıklayıp bir yenilik ve halkın gönlünden kopan bir umut olarak siyaset sahnesindeki yerlerini alacaklarını dile getiriyorlar. Hür Dava Partisinin siyasi faaliyete başlamasıyla, temsil edilmeyen büyük bir kitlenin inancını yansıtan bir partiyle kendisini ifade imkânı bulacağını ve bu partinin siyasi arenada zamanla ciddi bir etkinlik kazanacağını ortaya koymaktadır.

 

Diktatörlüklerin ve istibdat rejimlerinin yıkıldığı, emperyalist ve siyonist güçlerin her geçen gün daha fazla kan kaybettiği Ortadoğu`nun siyaseti günden güne İslamileşiyor. Emperyalist ve Siyonist güçlerin baskı, oyun ve entrikalarına rağmen Müslüman Ortadoğu halkları İslam`dan başkasını tercih etmediklerini büyük bedeller ödeyerek ortaya koyuyor. Bu güçlerin bayatlamış oyunları bundan böyle ciddi bir uyanış yaşayan Müslüman halkları engelleyemeyecek ve Allah`ın izniyle doğacak güneş İslam`ın güneşi olacaktır.

 

Meryem BAŞAK