İslam ümmetinin fertleri olarak dünyanın dörtte birini oluşturan bu muazzam kitlenin içler acısı hali yüreğimizi acıtıyor. Onlarca yıldır her gün Müslüman kanı akıtılıyor. Kadınlarımız, çocuklarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz katlediliyor. Kimse zalimlerin, işgalcilerin ve katillerin önüne çıkıp “artık yeter” diyemiyor. Darbe yiyen ve akıtılan kanlar Müslümanların olduğundan her şey tabii ve normalmiş gibi aktarılıyor. Siyonistler tarafından bir haftalık bombardıman neticesinde Gazze yerle bir edilirken ve çok sayıda insan hayatını kaybederken İslam ülkeleri cılız seslerin dışında ciddi bir tepki göstermediler.

Siyonistlerin ve emperyalistlerin silah fabrikaları İslam ümmetini kontrolde tutmak ve Müslümanları birbirlerine kırdırmak amacıyla kitle imha silahları üretmeye devam ediyor. Kimliksiz ve gayretsizlerin elinde bulunan ümmetin petrol kaynakları siyonistlerin ve emperyalistlerin fabrika bacalarını tüttürüp onların halklarına müreffeh hayat sunuyor. Müslümanlara yönelik inşa edilen fabrikalarda ise nesillerini yok edecek öldürücü silahlar üretiliyor.
 
Emperyalistlerin gönüllü uşaklığını yürüten bazı Ortadoğu ülkelerinin yöneticileri Filistin halkının Siyonistlere karşı yürüttüğü direnişi kırmak için ellerine tutuşturulan kirli dolarlarla direnişçileri avlamaya çalışıyorlar.
 
Durum bu kadar vahimken yerimizde oturup gelişmeleri seyretme lüksüne sahip değiliz. İslam ümmetinin yaşadığı sıkıntılardan rahatsızlık duyan Müslümanların vazifesi çare üretmek, iki asırdır devam eden sıkıntılı dönemi aşmanın yollarını aramaktır.
 
İslam dünyasının kabuğunu kırması, fikir ve düşünce açısından kendisini yenilemesi ve emperyalist güçlerin hegemonyasından kurtulması için bir ömür çabalayan Cemalettin Afgani`nin “Müslüman Milletler Birliği” projesinin, parçalara bölünmüş, bir şekilde emperyalist güçlerin kontrolünde bulunan ülkelerle gerçekleştirilmesi mümkün görünmüyor. Ancak, İslam dünyasında öne çıkmış ve rüştünü ispat etmiş İslami hareketler İslam ümmetinin birleşmesinin ilk adımlarını atabilirler. Yüzeysel bir bakışla ele alındıklarında çoğunun ittifak için epeyce müsait olduğu görülür. Zaten İslami hareketlerin ortak hedefi Müslümanların onurlu bir şekilde ve özgürce yaşamalarının sağlanmasıdır. Aynı zamanda bunların tümü Kudüs`ü ortak dava olarak kabul etmektedir. Müştereklerden istifade ederek ittifak kurmaları ve birlikte hareket etmeleri zor değildir. Başka konular bir araya gelmelerini sağlayamazsa da Kudüs`ün kurtuluşu tek başına ittifak zemini oluşturacak yeterliliğe sahiptir. Bağımsız hiçbir İslami hareket, Kudüs`ün kurtuluşu için yapılacak çağrıları geri çevirmeyecektir.
 
Zararlarına olacağı ve hesaplarını bozacağı için böylesi bir oluşum öncelikle emperyalist ve siyonist güçler tarafından engellenmeye çalışacaktır. Bu hareketlerin faaliyet yürüttüğü coğrafyalardaki hükümetleri kışkırtıp darbe vurdurma ve faaliyetlerini sekteye uğratma çabaları zarar verse de ihlasa dayanan kararlı ve azimli adımlarla bertaraf edilebilir.
Mısır`dan Ürdün`e farklı ülkelerde faaliyet yürüten İhvan-ı Müslimin, Filistin`den Hamas ve İslami Cihad, Lübnan`dan Hizbullah, Türkiye`den Mustazaflar Hareketi, Pakistan`dan Cemaat-ı İslami, Endonezya`dan Muhammediye Hareketi, Nijerya`dan Hizbullah ve bunların dışında dünyanın farklı yerlerinde faaliyet yürüten irili ufaklı İslami hareketler Kudüs`ün işgalden kurtulması için çabuk elden görüşmelere başlamalıdırlar. İlk görüşmelerden sonra Kudüs`ü işgalden kurtarma kongresi düzenlenmelidir. Hareket temsilcileri tarafından kongreye sunulan teklifler değerlendirildikten yol haritası tayin edilmeli, alınan kararların uygulanması için uygulama ve gözetleme organizasyonları kurulmalıdır.
Faaliyetlerin sağlıklı yürütüleceği uygun bir ülke merkez olarak tayin edilebilir. Bu ülke Mısır, Sudan, İran, Filistin ya da Lübnan olabilir. Ancak bu türden bir yapılanmanın riskleri bulunduğundan, bahsi geçen ülkelerden bazıları emperyalist ve siyonist baskıdan çekinip bu riski göze almaktan kaçınabilirler.
 
İslami hareketler birliğinin öncelikli hedefi Kudüs`ün kurtuluşu olduğundan, bunun için gerekli ekonomik ve askeri alt yapı oluşturulmalıdır. Şartlara uyan bütün Müslümanların iştirak edebileceği, gönüllülerden oluşan Kudüs ordusu kurulmalıdır. Ekonomik ayağının güçlenmesi için İslami hareketler birliğine bağlı İslami grup ve hareketlerin faaliyet yürüttüğü alanlarda geniş kampanyalar düzenlenip ekonomik yardımlar toplanmalıdır. Emperyalist ve siyonist medya organlarının yalan ve uydurma haberlerini engellemek amacıyla dünya halklarına sağlıklı haber ulaştıracak geniş haber ağları kurulmalıdır.
İslami hareketler birliğine katılmak isteyen hareketlerin önüne bazı kıstaslar yerleştirilmelidir. Birliğe katılmak isteyen hareketlerin öncelikle emperyalist ve siyonist güçler ve onların işbirlikçileriyle hiçbir anlaşma ve bağlantılarının olmaması, mezhebi ve kavmi her türlü taassuptan uzak, mezhebi, meşrebi ve milliyeti ne olursa olsun bütün Müslümanları kardeş kabul etmeleri temel şartlar olarak önlerine konmalıdır.
 
Böyle bir oluşum, yeryüzünün dört bir yanından Müslüman gençleri cezp edecek ve büyük bir seferberliğin oluşmasına neden olacaktır. Bütün ümmeti tek bir hedefe kilitlediğinden, güç birliği doğuracak, emperyalist ve siyonistlerin engelleme çabalarını boşa çıkaracaktır. Allah`ın izniyle Kudüs`ün kurtulması, İslam ümmetinin izzetli günlerinin geri dönmesine neden olacaktır. Kudus`ün özgürlüğü uzun zamandır beklenen ümmete doğru gidişin ve İslam asrının başlamasının da harcını oluşturacaktır.
 
Müslümanların izzet ve vahdetini canu gönülden isteyen ve İslam ümmetinin görkemli günlerine dönüşünü arzulayan bir Müslüman olarak bütün İslami cemaatleri böyle bir oluşum için harekete geçmeye ve çağımızın Selahaddinleri olarak Kudüs`ün özgürlüğü için birlikte çalışmaya davet ediyorum.