İnsan yaşamında 1400 yıl öncesine göre büyük değişiklikler kaydedildi. Gelişen dünyanın sunduğu imkân ve irtibatları Resulullah (sav)`ın dönemiyle mukayese etmek mümkün değil. Dünyanın baş döndüren gelişmelerine rağmen hayatımızın en üst köşesine oturttuğumuz Resul-i Ekrem (sav)`in hayatı, bugünkü hayata örnek bir yöntem, uyulması gereken bir model olabilir mi? Kur`an-ı Kerim`in esasları ve Resul–i Ekrem (sav)`in sunduğu öğreti modern çağın insanlarının devasa sorunlarını çözmeye kadir midir?

Bu ve benzeri sorular gerek İslam dünyası gerekse de Batı dünyasının düşünür ve filozoflarının kafalarını uzun süre meşgul etmiş, üzerinde önemli tartışmalar yapılmıştır.

Resul-i Ekrem (sav)`i daha çok tarihi yönüyle tanıyoruz. Doğumu, çocukluğu, büyümesi, evliliği, peygamber olarak gönderilmesi, Mekke ve Medine hayatı ve Refik-i Ala`ya yükselişiyle biliyoruz. Ancak takipçileri olarak Resul-i Ekrem (sav)`in hayatının başka yönlerini de tanımalıyız. Bizim için numune teşkil edecek ve hayatımıza yön verecek yönlerini bilmeden Resul-i Ekrem (sav)`i yeterince tanıyamayız.

Resul-i Ekrem (sav)`in yaşadığı ve topluma sunduğu model, hayatın en güzel ve geçerli modelidir. Aslında bu, bozulmamış insan fıtratının arzuladığı bir modeldir. Fıtri oluşuyla her zaman ve ortamda herkese hitap etme özelliğine sahiptir.

Büyük değişimlerden bahsediyorsak, işlerle ilgili sorunlarda ve meselelerin detaylarında önemli değişiklikler yaşandığı doğrudur. Ancak hayatın genel kaideleri eskiden olduğu gibi varlığını sürdürüyor. Örneğin toplumsal hayatta dostluk, adalet, meşveret, yardımlaşma… gibi konular bir zamana ya da bazı insanlara has değildirler. Resul-i Ekrem (sav) döneminden bugüne temel konularda bir değişiklik görülmemiştir.

Beşer kültüründe önemli mesafeler kat edilmiş, imkânlar artmış ve iletişimde ciddi gelişmeler yaşanmışsa da, fıtri kanunlar değişmemiştir. Meseleler şekli değişikliğe uğrasa da, fıtratı ilgilendiren temel konular ilk günden bugüne aynıdır. Allah Teâlâ`nın insanları biçimlendirdiği, –Kur`an`ın tabiriyle– “ilahi fıtrat” değişikliğe uğramamıştır. Örneğin hangi zamanda olursa olsun fıtratlarını koruyan insanlar ilahi fıtratla düzenlenmiş yaşama ihtiyaç duyarlar. Zaten bu Resul-i Ekrem (sav)`in olgu olduğu ve çerçevesini çizdiği hayat şeklidir. Dolayısıyla zaman, ortam ve şartların şekli ne olursa olsun, Resul-i Ekrem (sav)`in hayatı insanlığın önünü açacak ve sıkıntılarına son verecek bir model olarak canlılığını korumaktadır.

Peygamberin hayat modelini siyeri vasıtasıyla tanırız. Siyer, Onun hayatındaki genel öğretilerin tümünü gözler önüne serer. Resul-i Ekrem (sav)`i model alma, zamanın sunduğu imkânlardan el etek çekip hayatı tamamıyla o zamana uyarlama değildir. Resul-i Ekrem (sav)`i olgu kabul etmek, Onun hayat modelini bugünkü dünyada ortaya koyup yaşamaktır.

İnsanlarla ilişki kurup onlara mesajını iletmede Resul-i Ekrem (sav) dostluk ve diyalog yönteminden önemli ölçüde yararlanıyordu. Onun toplumsal dönüşüme ön ayak olmada istifade ettiği bu yöntemden günümüzde etkin olarak istifade edenler önemli başarılara ulaşabiliyorlar. Birebir ilgilenerek, saygı ve hürmet çerçevesinde, cehaletlerinden dolayı dışlamadan, tedrici olarak mesajını iletebilmiş, taş yürekli kaba insanları yumuşatıp kirlerden temizlemeyi başarmıştı.

Resul-i Ekrem (sav) insanlarla ilişkilerinde bu yöntemi kullanırken zalim ve insanlık düşmanlarına ise hiçbir müsamaha göstermemişti. Hakikati götürdüğü insanlara dostça davranıp diyaloglar geliştirerek gönüllerini fethedip İslam`a kazandırıyordu. Resul-i Ekrem (sav)`in sanatı olan bu yöntem İslami tebliğle ulaşanlar için en iyi modeldir.

İnsanları cezp eden ve hakikate yönlendiren Hz. Resul–i Ekrem (sav)`in yumuşak huyu birçok kilidi açıyor, inatçıları, taş yüreklileri ve toplumun dışına itilmişleri etkileyebiliyordu. Bu ruhiye olmasaydı, gönüller arasında bağ kurulmayacak ve büyük değişim gerçekleşemeyecekti. Allah Teâlâ bu hakikati Al–i İmran Suresinin 159. ayetinde beyan etmektedir:

“O vakit Allah`tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet Sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et…”

Resul-i Ekrem (sav)`in olaylara bakış şekli, siyasi hayatı, tebliğ hayatı, idare hayatı… gibi hayatının farklı şekillerini araştırıp ilişkilerimizde ve İslami hayatımızda model olarak istifade etmeliyiz.

Birçok alanda olduğu gibi idare alanında da Resul-i Ekrem (sav)`in hayatı önemli numuneler içermektedir. İnsanlarla ilişkilerimizde bir sorun varsa yöntemimizin yanlışlığından ve Resul-i Ekrem`in (sav)`in yönteminden gereği gibi istifade etmeyişimizdendir. Görevliler işlerini aksatıyorlarsa, Resul-i Ekrem (sav)`in işlerin ehline verilmesiyle ilgili prensibinin uygulanmayışındandır. Örneğin Resul-i Ekrem (sav) bir yere yönetici tayin edeceği sırada görevlendireceği şahsı bütün yönleriyle ele alır, işin ehliyse görevlendirirdi.

Olayları değerlendirmede itidale önem veren Hz. Peygamber (sav) toplumu tedrici olarak değişime tabi tuttu. Şartları, yeri, zamanı ve fertlerin durumunu göz önüne alarak değişim için gerekli ortamı hazırladı ve büyük değişimi gerçekleştirdi.

İstikbarın her alanda etkin olduğu bugünkü dünyada başarılı olmanın yolu Hz. Peygamber (sav)`in hayatını olgu edinip Onun yöntemiyle çalışmaktan geçmektedir. Bu doğrultuda çalışanlar her zaman muvaffak olmuşlar. Hayatımız ve çalışmalarımızdaki yöntemimiz Onunkine benzedikçe daha fazla başarılı olabileceğiz.

Sadi, bu hakikati şu beyitiyle dile getirir:

“İnsani hayat yaşamak istiyorsa biri

Peygamberin yol ve yöntemini izlemeli!”