Ne zaman birlik-beraberlikle ilgili açıklama yapan resmi bir zevat görsem; “Bu Ülkede Türkü, Kürdü” diye başlar sonra; “Arabı, Lazı, Çerkezi, Abhazı birlikte kardeşçe yaşarlar” diye devam eder.
Aslında “Türkü ve Kürdü” diye başlanan ve sonradan eklenen etnik grupların ne için söylendiğini herkes biliyor. Bunu söyleyen de dinleyenler de anlıyor. Aslında Kürt unsurunu bunların içinde kaybetmek için kullanılırlar.
Küçümsemek için söylemiyorum ama bazılarının sayısı birkaç bin. Örneğin Rize ve Artvin dolaylarında 13 bin Hemşin yaşıyorken, bir Slav ırkı olan Pomaklar Türkiye genelinde 600 bin civarındadırlar.
Kürtlerin bazı hak talepleri olmazsa, inanın bunların ismini bilen dahi çıkmaz. Ama Kürtlerin milli bazı hakları gündem edilince; “Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez ve hatta Zaza bütün bunlar zaten kardeştir, ayrıcalık gayrıcalık yapmaya ne gerek var?” şeklinde açıklamalar duyarız.
Bir güne bir gün bir yetkili çıkıp da; Çerkez veya Lazlar ile ilgili şu şu haklar verildi veya şöyle bir gelişme oldu, diye bir açıklama yapmaz.
Fakat ismen de olsa sık sık gündem konusu edilirler. Bunun için diyoruz ki bu etnik gruplar, gündem konusu edilmelerini Kürtlere borçlular. Yoksa hiçbir resmi zevat onları hatırlamazdı bile.
Açıkça söylemek gerekirse; bütün bu etnik grupların varlıklarını devam ettirmesinde İslam Dininin katkısı var. Çünkü İslam`da asimilasyon diye bir politika yoktur. İslam her etnik grubu “Allah`ın ayeti” olarak değerlendirir ve olduğu gibi kabul eder. Hani bizler şimdi “Kendi dilinde eğitim hakkı” falan diyoruz ya, yıllarca medreselerimizde Kürtçe eğitim verilmiş.
Gönül ister ki günümüz Türkiye`sinde de bu tür haklar verilsin. Yukarıda ismini saydığım veya sayamadığım etnik gruplara tüm hakları teslim edilsin. Dikkat edilirse günümüz Avrupa`sını örnek göstermiyorum. Sadece atalarımızın halklara verdiği haklardan bahsediyorum. Yani tarihimizde bu tür hakların kültürel alt yapısı mevcut durumdadır.
Elbette ki bütün bu grupların bir üst kimliği olacak. Ama üst kimliğin adı “Türkçülük” olmayacak. Ancak ve ancak tüm milletleri bir arada tutacak unsur “İslam”dır. Hatta Ermeni ve Süryani gibi Hristiyan unsurlar dahi, bu kimliğin altında tüm dini haklarına kavuşmuş olacaklar.
Bu ülkenin başına gelen en büyük felaket “Ulusçuluk” hastalığıdır. Gariptir ki zorla aramıza sokulan hastalık, günümüzde İslamcı çizgide bulunanların dahi kanına sirayet etmiş ve zor kullansan dahi aramızdan çıkarılamaz hale gelmiştir. Vatan millet edebiyatı pek çok aydın tarafından dile getirilmektedir.
Birçok şeyin prototipini gördüğümüz siyerde, Resullulah (sav)`ın etrafında toplanan Bilal, Selman, Süheyb gibi sahabeler, konumuza en güzel prototip örnektirler. Zaten böyle güçlü örnekler sayesinde, bizler bunca milleti birlikte idare edebilmişiz.
Arap milliyetçiliği yapan Emeviler, ortalama 90 yıl ayakta kalabilmiş. Devletlerin yaşı göz önüne alındığında, hayli kısa olan bu süre içinde irili ufaklı yüzlerce isyan olmuş. Emevilerin ömrü iç karışıklıklarla mücadele ile geçmiş.
Tarihin önemli faydalarından biri toplumlarda ortak şuur oluşturma ve geçmişten ders çıkarmadır. Böyle olmazsa tarih öğrenmek, insan vaktini hikâye ile doldurmaktan öte bir şey olmaz.
Ancak gelin görün ki tarihte benzer olayların olduğuna dair söylenen “Tarih tekerrür eder” sözüne rağmen yine de tarihten ders çıkarılmaz ve her seferinde hatalar da tekerrür eder.