Bilindiği üzere II. Abdulhamid, Siyonist politikalara ters düştüğü için, içeriden ve dışardan tasarlanan bir oyunla, İttihat ve Terakki tarafından yönetimden uzaklaştırıldı. Sadece Filistin topraklarını koruduğu için değil, Osmanlı`nın ömrünü uzattığı, ekonomik hamleler gerçekleştirdiği ve en önemlisi Batı`nın çıkarlarına hizmet etmediği için tahttan indirilmesi gereken bir padişah konumuna geldi. Süreç içerisinde Yahudilerin bu konuda bulundukları nokta önemliydi. Çünkü Siyonizm`in istemediği bir hükümdar, bütün Batı tarafından istenmiyor hale geliyordu.

Böyle bir durumda hemen kalemşörler devreye giriyor. Müthiş bir kampanya başlatılıyor. Karikatüristler başlıyor elleri kanlı karikatürler çizmeye. Batı halkları hedefe alınan şahsı kafa kesen, canavar ruhlu, çocuk katili olarak tanımaya başlıyor. Hele hele hedefteki kişinin kendinin öyle olmadığını batı âlemine kabul ettirme gibi bir derdi varsa, artık iflah olmaz. Alaşağı edilecektir. Çünkü Batı`ya karşı alttan alma rolüne girecek ama karşılarındaki çakal sürüsü bundan anlamayacaktır.

Siyonist liderler, Türkiye`de hükümet ve devlet farkının olduğu dönemlerde, rejim ile bir sorunlarının olmadığını, bütün sorunun Recep Tayyip Erdoğan`dan kaynaklandığını, kendisini istemediklerini ayan beyan söylüyorlardı. Tayyip Erdoğan`ın açıklamaları ile Saddam Hüseyin veya Muammer Kaddafi`yi andırdığını, böyle bir kişilik ile çalışamayacaklarını belirtiyorlardı.

Günümüzde Recep Tayyip Erdoğan`ın Batı`dan bağımsız bir dış politika izlemeye çalışması, Ortadoğu`daki çıkarlarını Batı`nın çıkarlarının önüne koyması ve kurulu düzenin içine çomak sokup, “Dünya beşten büyüktür” demesi, O`nun hedefe konulması ve II. Abdülhamid gibi hal edilmeye çalışılmasına yeter de artar bile.

Ancak Erdoğan hayli karizmatik bir lider ve halka kendini çok iyi ifade edebiliyor. İçeriden seçimlerle yıkılmayacağı aşikâr olduğundan bu yana, gayrimeşru yöntemlerle onu indirmeye çalışıyorlar. FETÖ gibi kullanılmaya müsait bir yapının vurmaya çalıştığı hükümet, bu güne kadar ayakta kalmaya başarabildi.

Artık Batılı ülkeler bizzat devreye girmiş bulunmaktadırlar. Üst akıl için ekonomik göstergeler hayli önemlidir. Bu göstergelerin bozulması için gereken ortamı sağlamaya çalışmaktadırlar. Beraberinde terörün arttırılması ve finanse edilmesi gelmektedir. Yani kaos oluşturma planı.

Tabi Tayyip Erdoğan`ı eleştiren içten bir gurubun olması çok elzemdir. Bu nedenle Ak Parti içinde bu işe müsait olanları harekete geçirmek istemektedirler. Fakat bu güne kadar orta yere çıkanlar hep kaybettiler. Hatta siyasi kariyerleri bitti. Bunun için korkup sinen bir sürü politikacı vardır. Kendileri ortaya çıktıklarında Erdoğan`ın karizması karşısında mağlup olacaklarının ve siyasi geleceklerinin biteceğinin hesabını yaptıklarından dolayı gizli kalmayı yeğliyorlar. Ama uygun ortamı yakaladıklarında ortaya çıkacaklarından kimsenin şüphesi olmaması lazımdır. Kısacası Ak parti içinde pusuda yatan birçok siyasetçinin olduğunu bilmek gerekiyor.

Bütün bu oyunların farkında olup, bazı ilkeleri bahane ederek Tayyip Erdoğan`ı olumsuz eleştiren çevreler şunu bilmeliler ki, Batı âlemi ilkesizdir. Batı hiçbir zaman ilkeli hareket etmemiş ve bu gün ak dediğine yarın çok rahatlıkla kara diyebilmiştir. Onun için Batı âleminden ilkeli bir duruş sergilenmesini beklemek saflıktır, aptallıktır.

Bir de Recep Tayyip Erdoğan da dâhil olmak üzere, şu Avrupa sevdasından milletçe vazgeçmemiz gerekecek. Bu kadar düşmanlıklarını gördüğümüz, düşmanlarımızı apaçık desteklediklerine şahit olduğumuz ve darbenin başını çiftliklerde beslediklerini bildiğimiz bu âlemin bir üyesi olmaya çalışmak yüzsüzlüktür.

Öyle diplomatik bir dil kullanmaya bile gerek yok. Alın üyeliğinizi başınıza çalın deyip, bu katiller grubuna girmeyi reddetmeliyiz.

Onlar bizi kabul etseler dahi…