Ben Suriye’nin hemen yanı başındaki bir yerde büyüdüm. Suriye’nin bazı köyleri sınırdan görünür, geceleyin ışıkları parıldardı. Öyle ki bazı yerleşim yerlerinde karşılıklı birbirlerine eşya bile atarlardı. Örneğin Türkiye’den İbrahim Tatlıses’in kasetleri sınırın ötesine atılırdı. Babam bir ara öğreneceğim diye bindiği bisikleti durduramayınca Suriye sınırını aşmıştı.

Bu kadar içli dışlı olduğumuz bir ülkenin Kürt ahalisinin bir kısmı, 1925 Şeyh Said kıyamından sonra Türkiye’den gitmişler. Orada yıllarca kimliksiz yaşamışlar. Vatandaşlığa dahi alınmamışlar. Onlar bazen Türkiye’deki akrabalarını ziyarete gelirlerdi. Yönetim ile ilgili birkaç kelam ettiğimizde hemen susup, bizlerin de konuşmaması için uyarı yaparlardı. Oluşturulan korku havası o kadar güçlü idi ki sınırın bu tarafına dahi sirayet ediyordu.

Buna rağmen “El-Muhaberat” denilen Suriye haber alma teşkilatının işkencehanelerde neler yaptıklarına dair bazı anlatıları olurdu. Uyduruk bazı suçlardan ötürü gözaltına alınanların nasıl kaybedildiği ile ilgili olarak söyledikleri kan donduruyordu. Örneğin tutuklu bazı bayanların şalvarlarının içine bir kedi koyup hayvanı dövüyorlarmış.  

Burada bir paragraf açıp, Molla Ahmet’ten bahsetmek gerekiyor. Bu şahıs aslen Midyat’ın Selhê (Barıştepe) Köyünden olup, ailesi buradan Suriye’ye göç etmiş. Malum Cumhuriyet sonrası Türkiye’de Müslüman avı başlatıldığı için Kürt illerinden birçok aile Suriye’deki akrabalarına sığınmak durumunda kalmıştı.

Molla Ahmet’in ailesinin de böyle bir sebeple Suriye’ye göç etmiş olması muhtemeldir. Suriye’de İhvan hareketine karşı başlatılan kıyım harekâtından sonra bu göç, tersine dönmüş ve Suriye’den kaçanların bir kısmı Türkiye’ye gelmişlerdi.

Gelenler arasında Molla Ahmet de vardı. Kendisi hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmeden; dergâhta, bargahta, arabada, düğünde, seyranda, her nerede olursa olsun ayağa kalkar ve tebliğde bulunurdu. Bu hususta medeni cesareti çoktu ve konuşmaktan çekinmezdi.

Belki de İhvan tarzı çalışma stilinin bölgede oturmasına vesile olan kişilerden biri idi. Ancak bu kadar çalışkan ve dur durak bilmeyen bir şahsın kem gözlerden uzak kalması imkânsızdı. El Muhaberat isimli Suriye gizli teşkilatı, birkaç teröristini göndererek Molla Ahmet’i şehit ettiler.

Suriye “Baas” rejiminin zalim olduğu su götürmez bir hakikattir. Zaten ben de birkaç örnek ile söyleyeceklerimi delillendirmek istemiştim. Şimdi benim Suriye ile ilgili söyleyebileceğim şey şudur: Kendi halkının başına musallat olmuş bu zalim Baas rejiminin sonu geldi. Hafız Esed’in kurup sistematik hale getirdiği ve oğlu Beşşar’ın devam ettirdiği baskı rejimi sona erdi. Suriye halkı bunlardan kurtuldu.

Yeni gelenlerle ilgili bir şey diyemiyorum. Çünkü onları daha tanımıyorum. Haklarında fazla bir bilgim yok.

Konu ile ilgili en önemli delil şudur: “Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz.” (Hûd:113)

Dikkat edersiniz Allah’ın buradaki muradı zalimlere eğilim göstermememizdir. Yani onlara yakınlık göstermemek, düşüncelerine ortak olmamak, destek ve yardımda bulunmamak, kalbimizin onlara meyil etmemesi gerektiği, aksi halde onların ateşinin bize de dokunacağı hususu bildirilmiştir.

Reel politik bazı gerekçeler ile süslü üç beş kelamın arkasına sığınarak bir halkın çektiği çileyi görmezden gelmek, zalime meyletmek anlamına gelir.

Böyle bir durumda ateş bize de dokunur.