Şimdiye kadar yaşadığımız Filistin süreci bizlere şunu iyice belletti. Halkları Müslüman olan devletlerin idarecilerinden etkin bir tavır beklemek beyhudedir. Argo tabirle bu yönetimlerden bir cacık olmaz.

Bütün bu devletler bir Güney Afrika edemedi. Ortada toplu katliam diye bir cürüm var. Siyonistler bu cürmü işliyor. Suçun faillerini mahkemeye sevk eden Hıristiyan bir devlet. Üstelik Uluslararası Adalet Divanı’na.

Bu sürecin hiçbir yerinde İslam devletleri yok. Varlıklarını ABD’ye borçlu olan Körfez ülkelerinin, ABD’ye rağmen bir tepki koymaları mümkün mü? Hadi akılları bilmem nerelerinde olan Körfez ülkelerini geçtim. Sözde İslami hassasiyeti olan Müslüman devlet başkanları da bugüne kadar sloganik bir iki kelam etmekten başka bir şey yapamadılar. Özür dilerim ama sözün bittiği yerde olduğumuzu herkes görüyor.

Bir de emperyalizme karşı olduklarını söyleyen solcular var. Bazı solcu liderlerin hakkını yememek lazım. İsrail’in yaptıklarını “Holokost” ile kıyaslayanlar bile var. Batı’daki solcular bir şekilde tepki veriyorlar. Meydanlarda “Live Palestine” diye tempo tutturuyorlar.

Ama Müslüman ülkelerde yaşayan solcuların emperyalizm gibi bir dertleri yok. Sanki varlık nedenleri İslam’a muhalefet etmekmiş gibi yatıp kalkıp “Şeriat” düşmanlığı yapıyorlar. Beri tarafta yeryüzünün vampirleri kan emmeye devam ediyor.

Sadece Batı’da yaşayan solcular değil, aynı zamanda Batı halkları da duyarlı bir tavır takınıyorlar. Daha iki gün önce ABD’li bir asker kendini İsrail Büyükelçiliği önünde yaktı. ABD Hava Kuvvetlerinden bir asker; “Ben bu suça ortak olmak istemiyorum” sözleri eşliğinde, yanında taşıdığı benzini üzerine dökerek çakmağı çaktı. Filistin’e özgürlük sloganları eşliğinde yanmaya başladı. Haber kaynaklarının bildirdiğine göre ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan asker, hayatını kaybetti.

Aslında varmak istediğim sonuç şudur:

Müslüman halklar kendi mahallelerinden olaya tepkilerini meydanlarda, sıkılı yumruklar eşliğinde dile getiriyorlar. Ama iş bundan daha büyük ve acildir.

Ramazan ayı yaklaşmaktadır. Gazze halkı açtır. Böyle giderse İsrail’in bombalarına gerek kalmadan açlıktan ölecekler. Fıkhi olarak eşek eti yiyecek duruma dahi gelmişler. Kısacası meydanlardaki söz ve protestolarımız kâr etmiyor.

Kanaatimce bütün Müslüman halklar Filistin’e doğru yürümelidirler. Müslüman halklar bulundukları ülkelerden harekete geçerek Gazze’ye doğru yürüyüşe geçebilirler. Örneğin Türkiye’dekiler Suriye sınırına doğru gidip sınırda bekleyebilirler.

Diğer Müslüman halklar da kendi ülkelerinin sınırına doğru gidip bekleyebilirler. Eğer sınırlar açılırsa kontrollü bir şekilde sınırdaki diğer devletlere geçerek böylece Filistin’e kadar gitme olasıdır.

Müslüman halklar en azından Avrupalı çiftçilerin sergilediği kararlılığa sahip olmalıdırlar. Medyadan izlediğimiz kadarı ile Avrupalı çiftçiler uzun zamandır kendi ülkelerinin tarım politikalarını protesto ediyorlar. Bunu mütemadiyen yapıyorlar.

Avrupalı çiftçilerin derdi tarımsal mahsulleridir. Ama bizim meramımız Müslüman bir halkın toplu kıyıma uğratılmasıdır. Kadın, kız, yaşlı, genç ayırımına gitmek yanlıştır. İsraillileri kadın, kız, çocuk öldürüyor diyerek kınamak, sanki yetişkinleri öldürme hakları varmış gibi bir söyleme zemin hazırlıyor. İsrail’in ne yetişkin ne çocuk hiç kimseyi öldürmeye hakkı yoktur. Çünkü kendileri gâsıp ve işgalcidir.

Velhasıl halkı Müslüman olan devletlerin idarecilerinden bir şey beklemek yanlıştır.

Müslüman halklar inisiyatifi ele almalı ve en azından Gazze’ye doğru sınırları aşan bir yürüyüş başlatmalıdırlar.