Bilindiği üzere 1923 yılı, Osmanlı’dan sonra kurulan bir Cumhuriyet olarak, coğrafyamız için kırılma anını ifade etmektedir. Çünkü yeni kurulan Cumhuriyet, ideolojik olarak Batılı bir yaşam biçimini esas almıştı.

Ancak Osmanlı’nın 1839’dan sonra, ortalama 200 yılı zaten Batılılaşma hareketleri ile geçmişti. Devletin bazı kurumları dirense de sonraki gelişmeler, geçiş sürecindeki sancıların Cumhuriyet gibi bir doğum ile sonuçlanmasını engelleyemedi.

Çünkü Birinci Dünya Savaşı kaybedilmiş ve ülke perişandı. Devletin çaresizliği ile karşı karşıya kalan Anadolu halkları, tamamen tarihin tozlu sayfalarına çekilmektense, inisiyatif alarak oluşturdukları Kuvay-ı Millîye birlikleri ile küllerinden yeniden doğmak için ikinci bir sancı başlatmışlardı.

Osmanlı’nın bakiyesi olan topraklarda yaşayan Anadolu halkları, yiyecek ekmekleri olmadığı halde, destansı bir kurtuluş mücadelesi verip; din, iman, vatan, ezan şiarlarıyla son bir hamle yapmışlardı.

Osmanlı’dan kalma düzenli ordularda yetkin olan Mustafa Kemal ve arkadaşları, Kuvay-ı Millîye’yi bir çatı altında toplayarak, doğacak Cumhuriyetin Batılı bir eksene kaymasını temin ettiler. Oysa Anadolu halkları, başta İngilizler olmak üzere, Fransa, İtalya ve bunların öncü birlikleri Yunanlılarla savaşmıştı. Gariptir, kurulan Cumhuriyetin öncelikli dostları yine bu devletler olmuştu.

Aslında yapacak bir şey yok gibiydi. Çünkü “Tarihi Determinizm” gereği, Mustafa Kemal olmazsa bile; Ahmet Kemal, Mehmet Kemal veya Ali Kemal diye biri çıkar ve bunca sancıdan sonra doğacak olan çocuğun sarı saçlı, mavi gözlü olmasını sağlardı. Tekraren belirtelim ki; Osmanlı’nın son 200 yılı, yoğun olarak Batılılaşma faaliyetleri ile geçmişti. Bu nedenle imparatorluktan sonra kurulan Cumhuriyetin, Batı eksenli olması normaldi. Oysa Anadolu’daki vatan evlatlarından binlercesi, “İtilaf” denilen ve yukarıda zikredilen devletlerin kurşunları ile toprağa düşmüşlerdi.

Nitekim sarı saçlı, mavi gözlü İngilizler, Osmanlı’nın son başkenti İstanbul’u kuşatma altına almış, tabiri caizse buraya çökmüş -ki İstanbul’un işgali Cumhuriyetin kuruluşundan sonra resmi olarak 6 Ekim 1923’te sona erdi- ve istediğini almadan da çekilmemişti. Batılı ülkeler, o gün bu gündür Anadolu coğrafyasından vaz geçmediler ve vazgeçmeye de niyetli değildirler. Bizzat kendilerinin deyişiyle, Haçlı Seferleri devam ediyor.   

1923-2023 aralığındaki 100 yıl, tamamen kuruluş sancılarının devamı şeklinde geçti. Ezanın Türkçeleştirilmesi gibi ucube yöntemler dahi uygulandı. Ama Anadolu halkı; din, iman, vatan, ezan demeye devam etti.

İki binli yıllardan sonra yavaş yavaş Batı’nın kontrolü dışında, tam bağımsızlık adına ülkenin menfaatlerini koruyan adımlar atılmaya başlandı. Bizzat Cumhurbaşkanı tarafından “Eyyyy Batı!” hitabıyla büyük büyük laflar edildi. İş o kerteye vardı ki; artık Türkiye’yi dışarda tutmak için, NATO’nun dağıtılması ve yeniden kurulması bile söz konusu edildi/ediliyor.

Ancak Ülkenin Güneydoğusunda, 6 Şubat 2023 günü hiç beklenmedik bir deprem yaşandı. Hükümet, “Türkiye Yüzyılı” sloganı ile seçimlere gitmeye hazırlanırken, yüzyılın felaketi denilen bir deprem ile karşı karşıya kaldı. Deprem 10 ilimizde etkin oldu. Kış mevsiminde, Şubat’ın kar ve ayazında, uyku vakti olan seher vaktinde, hem de iki kez gerçekleşen bu deprem ile adeta yıkıldık.

1920’li yıllara benzeyen iflah olmaz acılar yaşıyoruz. Anadolu büyük bir yara aldı. Ancak Anadolu insanı asildi. Nene Hatunlar tarihin sayfalarından çıkıp, görünmeye başlamışlardı bile. Nitekim insanlarımızın; çoluk-çocuk, kadın-erkek, yaşlı-genç demeden kenetlenmesi ve herkesin bir diğerine bakmadan “Ben ne yapabilirim?” diyerek ortaya atılması, Anadolu insanının 1923’ten önceki silkinişine benziyor.

Çocuklar harçlıklarını, kadınlar ördüklerini, fırınlar ekmeklerini, şirketler iş makinelerini paylaştı. Velhasıl Anadolu halkı inisiyatifi tekrar eline aldı. Eşi benzeri belki de görülmemiş bir dayanışma örneği gösterdi/gösteriyor.

1923’te küllerinden doğmak için, Batılı devletlerin bombardımanları sonucu tarumar olan toprağının altından ayağa kalkan bu halk, 2023’ün başlarında depremin oluşturduğu enkazın altından da kalkmayı başaracaktır.

Haydi Bismillah.