Müsaade ederseniz Ahmet Ağırbaşlı’nın “Mutluluk Yolunda Düşündüren Öyküler” isimli kitabından bir hikâyeyi özetlemekle başlamak istiyorum: “Adamın birinin yaramaz mı yaramaz, kavgacı bir oğlu varmış. Adam, oğlunu bu huyundan vazgeçirmek için epey uğraşmış fakat her gün kavga yaparak eve dönen oğlunu bir türlü ıslah edememiş. Bir gün baba elindeki tahtayı, çekiç ve çivilerle birlikte oğluna vermiş; “Oğlum, kavga yaptığın her gün için bu tahtaya bir çivi çak” demiş. Delikanlı daha ilk günden birkaç tane çivi çakmış. Böylece tahta zeminin üzerindeki çiviler her geçen gün artıyormuş. Fakat bir süre sonra durulmaya başlamış. Ve gün gelmiş ki artık tahtaya çivi çakmaz olmuş. Bir süre sonra babası; “Artık her kavga yapmadığın gün için tahtadan bir çivi sök” demiş. Bunun üzerine delikanlı her gün tahtadan bir çivi sökmüş. Aradan belli bir süre geçince sökülecek çivi kalmamış. Baba son ders için oğlu ile birlikte tahtanın başına gelmiş: “Tahta panoya dikkatlice bak. Söktüğün çivi adedince oyuklar göreceksin. Artık bu tahta eskisi gibi değil. İnsan kavga ettiği, tartıştığı insanlara kötü sözler sarf eder. Her kötü kelime bir iz, yara, delik bırakır. Pişman olsan ve attığın oku çıkarsan bile açtığın delik kapanmaz.”

 

            CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu uzun zamandır helalleşmeden bahsediyor. Daha önce de yazdım. O helalleşme talebinde bulunabilir. Ama haklarını helal edecek olanlar, daha son sözlerini söylemediler.

 

            Şimdi Kılıçdaroğlu bu helalleşme işini bir tık daha ileriye taşıyarak, başörtüsü hakkında yasal güvence için yasa teklifini vereceklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, geçmişte yaptıklarından dolayı pişman olduğuna dair bir cümleyi de açıklamasına ekledi: “Türkiye'yi barıştırma yolu zor ve engebeli bir yol. Ve bu yolda hep beraber yürümek zorundayız. Bu yaralardan biri de başörtüsü mevzusu. Burada bizim de yanlışlarımız oldu geçmişte. Ama değişmeyi, öğrenmeyi bildik. Şimdi bir sonraki aşamaya geçme zamanı.”

 

            Bir sonraki aşama dediği başörtüsü için yasal güvence sayılacak bir kanun teklifi. Tabi daha önce bunlar ne yapmıştı ki diye bir soru gelebilir insanın aklına. Türkiye’de Kemal Kılıçdaroğlu’nun öncesi ve sonrasında laik seküler zevat, başörtüsü yasağını uygulayarak ya da yasağın devam etmesi için gerekli şartları sağlayarak, milyonlarca vatan evladının geleceklerini karartmışlardı. Örneğin; Abdullah Gül’ün eşi Hayrunnisa Gül’ün eğitimine engel olmuşlardı.

 

            Siyasi simge ve laikliğe aykırı diye yasakladıkları başörtüsünü, İslam’ın bir emri ve kulluğun bir gereği değil, müesses nizama karşı bir isyan veya Bülent Ecevit’in deyimiyle bir “Meydan okuma” şeklinde tanımlamışlardı. İlk önce kapalı kamu mekânlarında, sonra kamu binalarının bahçelerini de kapsayacak şekilde yasağı genişletmişlerdi.

 

            AK Parti ve MHP’nin; “Anayasa'nın 10. maddesinin son fıkrasına "... ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında" ibaresini, 42. maddesine de "Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yüksek öğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir" fıkrasını ekleyen değişikliğin Cumhurbaşkanı tarafından yayımlanması üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokratik Sol Parti milletvekilleri Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi'ne, anayasa değişikliğinin "iptali veya yok hükmünde kabul edilmesi ve yürürlüğünün durdurulması" için başvurdu ve sonuçta iptal edildi.

 

            "Türban çuldur türban bir metrekarelik bez barçasıdır" diyen Kemal Kılıçdaroğlu, bir CHP milletvekili olarak Mahkemeye iptal için başvuranlar arasında bulunmaktaydı. Yine aynı Kılıçdaroğlu; "Başörtüsü ile okula gidilmesi hukuka ve laikliğe aykırıdır" diyerek, o zaman ki CHP’nin bakış açısını dile getiriyordu.

 

            Şimdi ben pişmanım diyor. Bırakalım pişman olsun. Ancak muhafazakâr seçmendeki korkunun, yani CHP iktidar olursa başörtüsü yasakları tekrar başlar endişesinin bu tür bir girişime sebep olduğunu da vurgulayalım. Aslında Kılıçdaroğlu bu hamlesini bizzat CHP’ye karşı yapıyor. Ve dahi bu teklife en çok CHP’lilerin ne diyeceği merak konusudur.

 

            Peki, ne yapılması gerekir? Bu hamleye karşı Anayasa değişikliği, yani daha büyük bir güvence ile karşılık vermek gerekir. Hem bu kanun lehinde oy kullanırken hem de mademki mutabakat sağlanmış o zaman Anayasa değişikliği ile bu işi daha bir sağlama bağlama hamlesi yapılabilir.

 

            Ancak ne yapılırsa yapılsın, CHP’nin çaktığı çiviler ve söktüklerinin izi olduğu gibi duruyor.