Her yıl 10 Muharrem günü, tarifi imkânsız bir acı düşer müminlerin gönüllerine. Çünkü bu gün günlerden Kerbela’dır. Tarihin tanıklık ettiği en vahşi katliamlardan biri yaşandı bahsettiğimiz Kerbela çölünde. Biraz ötede akan Fırat’ın suyundan mahrum bırakılarak, susuz bir şekilde son Peygamber’in hanedanı paramparça edilerek katledildiler o matem gününde.

Kurban olduğum Peygamberim dünyada iken rahat yüzü görmedi. Alay, işkence, ambargo, boykot, savaş, açlık vb. her türlü olumsuzluğu yaşadı. Üstüne üstlük hanedanının da değerini bilemedik.

Hanedan dendiğinde; yönetici, idareci sınıf gelir akla. Yani herkesten daha iyi yaşayan, devletin tüm imkânlarından istifade edenler grubudur genellikle söz konusu olan.  Ama Peygamber hanedanı diğer hanedanlara benzemez. Onlar tarihin kendilerine yüklemiş olduğu misyona ve Allah’ın muradına göre hareket etmek zorundadırlar.

Öncelikle Allah’ın muradı hususunun önemsenmesi gerektiğinin altını çizmek gerekiyor. Çünkü hem Peygamberimiz hem de hanedanı Allah’ın muradı üzere hareket ettiler. Örneğin Peygamberimizin anne ve babasının vefatından tutun da, erkek evlatlarının kendisinden önce ahirete irtihal etmeleri, bir kader çizgisi dâhilinde, Allah’ın muradına göre vuku bulan olaylardı.

Allah, Peygamberliğin babadan oğula geçen bir sisteme dönüşmesini murat etmiyordu. Belki bu sebeple son Peygamberin erkek evlatları daha küçükken vefat ettiler. Bu durum Âs bin Vâil gibilerinin diline dolansa da, Allah Resulünün nesli kızından devam etti.

Bilindiği üzere o Aziz Peygamber bir veliaht tayin etmeden Rabbine gitti. Böylece hanedanlık rejiminin önüne geçmiş oldu. Eğer vefatından hemen sonra Hz. Ali halife olsaydı, insanlar hanedanlık rejimini meşru görmeye başlayacaklardı.

Hz. Ebubekir, Peygamberimizin ailesinden değildi. Teym Kabilesine mensuptu. Hz. Ömer, Beni Adîyy kabilesindendi. Hz. Osman ise Ümeyye oğulları ailesinin bir ferdi idi. En son Halife Hz. Ali, Hz. Peygamber’in mensup olduğu Haşimoğulları kabilesindendi. Böylece Peygamberlik sonrası halifelerin sırası dahi hanedanlık rejimine tevil edilebilecek yolları tıkamaktadır.

Günümüzde İslam yönetimine saltanatı sokan kişi olarak Muaviye suçlanmaktadır. Çünkü kendisinden sonra oğlu Yezid’i veliaht olarak tayin etmişti. Eğer aynı şeyi Hz. Ali yapsaydı, bu kez kendisi suçlanacaktı.

Ancak Hz. Hüseyin’in bu oldubittiye karşı kıyam etmesi de gerekiyordu. Eğer olayı kabul etse idi, kendisinin bu tavrı örnek alınacak ve saltanat uygulamalarına ses çıkarmayacaktık.

Yezid’in kadın oynatması, şarap içmesi, hayvanlarla eğlenmesi gibi nedenler göz önüne alındığında, bu fenalıkları kaldırmaya Hz. Hüseyin herkesten önce gelirdi. Yani kendisini halife olarak ilan ettirmek değil, Yezid’in bu makama layık olmayışı kıyamın esas gayesi idi.

Bunun için Yezid’in halifeliğine onay vermeyen Hz. Hüseyin, ilk etapta Medine’den Mekke’ye gitmekle tavrını ortaya koydu. Nitekim sonra Kufe’den mektuplar gelmeye başladı. Yani Hz. Hüseyin Kufe’den gelen mektuplar üzerine değil, Yezid’in o makama gelişini tasvip etmediğinden kıyam etti.

Kıt imkânlarla da olsa sonu Kerbela’da bitecek o meşhur yolculuğu engellemek için birçok kişi devreye girdi. Ancak Hz. Hüseyin, Allah’ın muradına uygun bir şekilde hareket edip, kıyamete kadar kıyam edecek Allah erlerine örneklik teşkil etmek amacıyla yolundan şaşmadı.

Ciğerimiz yanıyor ama böyle bir serverimizin olmasından da gurur duyuyoruz.