Türkiye’nin ormanları yanıyor. Küresel olarak baktığımızda dünyanın ciğerleri yanıyor. Hepimiz aynı gemide olduğumuzdan, Patagonya’daki ormanların yanması dahi bizleri derinden sarsmalıdır. Sadece insanoğlu açısından değil, bin bir canlı türüne ev sahipliği yapan yaşam alanları yanıyor.

Genellikle yangın sonralarında toplumda çeşitli spekülasyonlar dolaşır. Son yangınlarda sosyal medyanın da katkısıyla her zamankinden daha büyük çapta algı operasyonları ile karşı karşıyayız. Bunlara çanak tutmak istemem ama bunca yangının peş peşe gelmesi ve bazı yerlerde dört ayrı köşede eş zamanlı olarak yangın çıkması, ister istemez kundaklama şüphesini beraberinde getiriyor.

Kanaatimce bu yangınların insan eliyle çıkarıldığı şeklindeki argümanların içi boş değil. Yukarıda saydığımız unsurlar bir araya getirildiğinde kundaklama şüphesi kuvvetle muhtemeldir. İsterseniz Can Ataklı’nın temennilerini yerine getirmek isteyenlerin işi, ister Karabağ’ı kaybeden Ermenistan’ın teşviki, isterseniz de PKK’nin “Ateşin Çocukları İnisiyatifi” aracılığı ile çıkarılan yangınlar deyin ama bunca yangının aynı anda çıkması doğal olaylara bağlanamaz.

Ancak zamanlama olarak hemen bu yangınların sürdüğü bir sırada, Konya’da katledilen bir Kürt aile dikkatleri başka bir noktaya kaydırdı. PKK mal bulmuş mağribi gibi olayın üstüne atladı. Olay mahalline ilk olarak giden bir muhabirin anlattığına göre, HDP’ye yakınlığı ile bilinen avukatlar, ilk andan itibaren cinayet mahalline gitmişler.

Tabi benim amacım olayı siyasi boyuttan mahalli boyuta çekmeye çalışmak değildir. Ancak insanın bir iddia ortaya atması için bazı dayanaklara ihtiyaç duyacağı aşikârdır. Karslı Dedeoğlu ailesi ile cinayeti gerçekleştirenler arasında yaklaşık 11 yıllık bir anlaşmazlık var. 2010 yılında çıktığı anlaşılan bu anlaşmazlık, iki komşu arasında bildik yer yurt paylaşımı, kedi köpek davası gibi basit şeylerden başlamış.

Ancak ailelerin karşılıklı olarak taviz vermemesi nedeniyle, iş husumete kadar varmış. Aileler arasında yakın zamanda iki kavga meydana gelmiş. Bunlardan biri 12 Mayıs 2021 tarihinde gerçekleşmiş. Olay 16 müşteki ve şüphelinin olduğu bir dosya olarak yargıya intikal etmiş. Konu ile ilgili 6 kişinin tutuklanmasına karar verilmiş olup, halen 2 kişinin tutukluluk hali devam etmektedir.

İkinci olay, 22 Mayıs 2021 günü vukuu bulmuş. Yine vaka yargıya intikal etmiş ve 20 kişi şüpheli ve müşteki olarak tespit edilmiş. Bu olayla da ilgili olarak adli tahkikat devam etmektedir. En son 30 Temmuz 2021 günü saat 19.00 civarında bildiğimiz katliam olmuş. Son cinayet olayından dolayı 10 kişi tutuklanmış durumdadır.

İşin garip tarafı 7 kişinin katili olarak belirlenen Mehmet A. isimli kişinin yakalanmamış olmasıdır. Yakalanması halinde, tabi ki vereceği ifade şu anki bilgilerimizi alt üst edebilir. Yine ilgi çeken bir bilgi olarak şunu söyleyebilirim. Konya merkezli Haber Dairesi isimli siteye göre Mehmet A., 11 yıl önce iki aile arasındaki olayda tüfekle ateş açmış ama ölen veya yaralanan olmamış. Bu olaydan mütevellit Mehmet A. hakkında “Genel güvenliği kasten tehlikeye düşürmek” suçundan işlem yapılmış.

Olaylar bu minval üzere iken halktaki yansıması çok farklı olabiliyor. Örneğin çıkan orman yangınlarının PKK tarafından çıkartıldığına dair algı, Türk kamuoyuna yerleşmiş durumdadır. Batı illerinden birinde yaşadığım için çevremden edindiğim intiba bu şekildedir.

Güneydoğu’dan gelip Ülkenin batısına yerleştiğim için iki toplumun da neler hissettiğini tahmin edebiliyorum. Kürt kamuoyunda bu 7 kişinin katledilmesinin sebebi olarak, Türk-Kürt anlaşmazlığı algısının oluşturulduğunu da biliyorum.

Dolayısıyla bu saatten sonra iki kamuoyu için söylenecek sözlerin çok büyük bir anlamı yoktur. Çünkü algı oluşmuş ve toplum inanmak istediğine inanmıştır.