Hasip Kaplan, 8 Nisan günü Twitter üzerinden; “HDP ile HÜDA PAR, aradaki buzları eritmelidir, Kürt halkının özgürlüğü için zorunludur” diye bir paylaşım yaptı. Adı geçenin HDP’nin eski milletvekili ve Abdullah Öcalan’a avukatlık yapan biri olması nedeniyle, yani hem siyasi hem de hukuki kişiliğini göz önünde bulundurarak, mesajını anlamlandırmaya çalışıyorum.

İlk etapta düşünülmesi gereken özelde Kürt halkı, genelde ise tüm Türkiye halklarının maslahatıdır. Tabi Hasip Kaplan bu maslahatı gözetti mi bilmiyorum? Çünkü alması gereken veya kendisinden beklenen tavırları, zamanında ve zemininde almayanların, zamansız veya zeminsiz yaptıkları açıklamaları şüphe ile karşılanmaktadır.

Ne mi demek istiyorum? Açıklayayım.

Efendim, Hasip Kaplan Şırnak’ın İdil İlçesinin Dirsekli (Xirabê Şeref) Köyündendir. Meman aşiretine mensuptur. Meman aşireti içerisinde ve hatta o havalide saygın bir kişilik olan Molla Ahmed’in oğludur. Yani babası alim biridir. Varsın olsun, nice alimlerin çocukları seküler bir hayatı tercih etmişlerdir. Tabi bunun tam tersi de var. Yani ateist ailelerin çocukları dindar olabiliyorlar.

Neyse, biz esas konumuza dönelim. Molla Ahmed üç evlilik yaptı. Hasip Kaplan, babasının son evliliğinden dünyaya geldi. Kuşak olarak, solculuğun zirve yaptığı zamanlarda yaşadıklarından, sosyalist olmaları normal karşılanabilir. Ama Molla Ahmed’in tüm oğullarının, en ılımlısınının CHP’li olacak şekilde solcu olmaları ilginçtir. Yoksa DDKD (Devrimci Demokratik Kültür Derneği)’den TSİP (Türkiye Sosyalist İşçi Partisi)’e kadar her çeşit solcuyu barındıran bir yapıları vardır.

Bir de ailenin bir özelliği daha var. Aile müntesiplerinin fiziksel olarak sesi yüksekti. Gerek minberde babaları, gerekse kürsülerden çocuklarının sesi hep yüksek olarak çıkmıştır. Ayrıca gerçekleri açıklama babından da takdir edilecek yanları mevcuttur. Özellikle Molla Ahmed’in kardeşi, Molla Hüseyin’in, molla olan dört oğlu, doğruları hep yüksek sesle dile getirme derdinde oldular.

Aile Hizbulah-PKK çatışmasını istemiyordu. İşin ilginç tarafı, PKK’nin Hizbullah’a karşı yaptığı ilk saldırı, dolayısıyla bölgede çatışmayı çıkaran eylemi, Hasip Kaplan’ın köylüleri ve aşiretinden, belki de uzaktan akrabalarına karşı yapıldı. Bilindiği üzere bölgede Hizbullah ile PKK’nin çatışmasını ateşleyen ilk saldırı, 07/05/1991 tarihinde PKK’den gelmiş ve bu eylem sonucu Faka Sabri Karaaslan ile eşi Hayriye şehid edilmişlerdi.

Tabi PKK bu kadarla yetinmedi. Bir süre sonra, 28/12/1991 günü, Karaaslan ailesinin büyük oğlu olan Mehmet Şerif”e suikast düzenledi ve şehit etti. Peki, bitti mi? Hayır bitmedi. Ailenin gıda üzerine ticaret yaptığı büyük bir dükkânlarını da yaktılar.

İlk olay olan Faka Sabri ve eşinin şehadetinde Hasip Kaplan İdil’deydi. Çünkü kendi aşiretine mensup ve köylüleri olan şehit karı kocanın cenazesine katılmıştı. Kalabalığa katılmamakla birlikte, cenazeyi tekbirler eşliğinde defneden kalabalık kitleye, şöyle 50 metre geride duruyormuş.

Fakat PKK’nin bu eylemini tasvip etmediği hal ve hareketlerinden veya konuştuklarından belli oluyordu. Ancak bu düşüncelerini hiç bir zaman PKK’ye tavır koyacak şekilde, alışıldığı üzere yüksek bir sesle dile getirmedi. Köylülerinin masum olduğunu, zulmen katledildiklerini adı gibi biliyordu. O zamanlar İdil’in tek avukatı olarak, hakkı dile getirmeliydi diye bir beklenti vardı. Ama Hasip Kaplan cılız bir kaç kelamdan başka bir şey söylemedi.

Aynı şekilde Mehmet Şerif Karaaslan’ın şehit edilmesi veya dükkanlarının yakılması olayında da bir açıklamasını duymadık. PKK, göz göre göre, zulmen bir ailenin kökünü kazıyordu. Ailenin masum olduğunu bütün İdil ile birlikte Hasip Kaplan da biliyordu. Üstelik kökü kazınan aile onun köylüsüydü.

Aslında Yasin Börü ve arkadaşları hunharca katledildikleri zaman, yapılanın canice, vahşice, vandalca veya kendisinin bu anlamda belirleyeceği bir sıfatla yapıldığına dair bir açıklama yapsaydı, bu gün yaptığı açıklamaya bir samimiyet katardı. Fakat o gün de bir şey söylemedi.

Ancak yine de HÜDA PAR camiasını, Hatip Dicle ve Hasip Kaplan gibi eski HDP’lilerin daha iyi tanıdığı kanaatindeyim. Bu ikili ve eski arkadaşları, HÜDA PAR’ı, yeni yetme tufeyli HDP’lilerden daha iyi bilirler.

Son olarak, Selahattin Demirtaş’ın, ittifaklar açısından yaptığı üçüncü yol açıklamasına denk gelen Hasip Kaplan’ın bu çıkışı, HÜDA PAR ile ittifak olmazsa dahi karşı tarafa itmeme gibi bir siyasi amacı da olabilir.

Netice itibariyle, söylememiz veya yapmamız gereken şeyleri, zamanı ve zemininde söylememiz veya yapmamız, hayati anlam taşımaktadır.