Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı’na “Sözde” sıfatını yakıştırdı ya. Kanaatimce çok fazla anlam yüklememek lazım. Çünkü CHP, daha birinci Cumhurbaşkanına ne diyeceği üzerinde ittifak etmiş değil.

Kimi Mustafa Kemal diyor, diğeri Gazi Mustafa Kemal, beriki Mustafa Kemal Atatürk diyor. CHP’li zevat, kendi Genel Başkanını; “Eğer ben size ‘Kemal’ dersem saygısızlık olur. Onun için siz de Atatürk’e, adı ve soyadı ile Mustafa Kemal Atatürk diye hitap ediniz” diye, kürsüden, mikrofondan, herkesin önünde uyarıyor.

Aslında Türkiye siyaset arenasında, CHP aldığı oy oranı ile tezat bir değer görüyor. Türkiye’de yapılan seçimlerde bu parti üç aşağı beş yukarı % 22 veya 25 oy kapasitesine sahip bir muhalefet partisi.

Yani eski parlamenter mecliste vasat bir muhalefet partisi olacak bir oy oranına sahip. Son seçimlerden bu yana CHP içinden birkaç parti çıkardı veya çıkaracak. Bilindiği üzere Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz, CHP yönetimi ve Genel Başkanı ile ters düştüğü için partiden ihraç edildi ve hali hazırda Yenilik Partisi’ni kurdu.

Biraz daha ağır toplar peşi sıra geliyor. Bu partinin içinden sivrilip, Şişli Belediye Başkanı iken epey isim yapan Mustafa Sarıgül de, Türkiye Değişim Partisi’ni kurdu. Gayet kendinden emin bir şekilde kameralara; “Değişim başlıyor” gibi iddialı bir slogan ile yola çıktı bile.

En son parti ise kuruluş aşamasında. Muharrem İnce, başlattığı “Memleket Hareketini” partileştirmek üzere. Sonuncusu yetki ve etki bakımından diğer ikisinden daha çok ses getirecek gibi. Çünkü CHP’li yetkililer dahi kendisinin ayrılmasına pek sıcak bakmıyor. Bir de en son girilen Cumhurbaşkanlığı seçiminde Muharrem İnce’nin aldığı oyun, Parti oylarından fazla olması, toplumsal karşılık olarak İnce’yi ön plana çıkarıyor.

Netice itibariyle % 22-25 bandında olan bir partiden üç parti ayrılmış olacak. Bu durum var olanın daha da küçülmesini sağlayacak. Hal böyle iken CHP’ye daha fazla misyon yüklenmesinin tek sebebi Cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeniyle kurulan ittifaklardır.

Kendi arkadaşlarınca terk edilen CHP, bir tarafına İYİ Parti’yi, diğer tarafına HDP’yi ve arkasına Saadet’i alıp, kendinden büyük olarak görünebiliyor. Kısacası bu ittifak sayesinde CHP hacminden büyük iş yapıyor. Durup dururken üç-dört partiye liderlik etmek, toplumdaki karşılığını suni olarak büyütüyor.

Cumhurbaşkanı bu hamleleri görüp, Türkiye’de yeni ittifak hamlesi diyebileceğimiz bir ziyaret gerçekleştirdi. Saadet’in ağır toplarından Oğuzhan Asiltürk’ü ziyaret edip, yaptığı açıklamada ittifaka aralık bıraktı.

Daha önce HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam ve ekibi ile de bir görüşme gerçekleştirmişti. Daha çok Kürd Meselesinin gündem edildiğini okusak bile, bu görüşmeden sonra Oğuzhan Asiltürk ile gerçekleşen buluşma, akla kendi tabanına yakın olanlarla bir görüşme sürecinin başlatılmış olduğu izlenimi geliyor.

Bu tür görüşmelerin devam edeceğini bizzat Cumhurbaşkanı açıkladı. Yine İYİ Parti her ne kadar Millet İttifakında olsa bile, AK Parti tarafından küstürülmemeye çalışılıyor. Bu ittifaktan alınıp Cumhur ittifakına dâhil edilmesi veya en azından CHP ve HDP’den ayrılması politikası güdülüyor.

Anladığım kadarıyla Cumhurbaşkanı, Türkiye’deki seküler partileri bir tarafa, muhafazakâr partileri bir tarafa toplamak istiyor. Hiç olmazsa muhafazakâr partilerin üçüncü bir ittifakta buluşmasını sağlamak da bir başka alternatif olarak duruyor.

Kısacası hedef iki bloklu bir ittifak ile seçmenin huzuruna çıkmak.