Konya’nın Yunak İlçesi sınırlarında, 26.06.2020 günü Şanlıurfalı mevsimlik gezici tarım işçilerini taşıyan minibüsün kaza geçirmesi sonucu, 7 kişi feci şekilde can verdi. 12 kişi de yaralandı. Vahdettin İnce, sosyal medyada “Ağıtların Dili” başlığı ile bir ağıt eşliğinde kaza görüntülerini paylaştı. Hem ağıt hem de görüntüler iç parçalayıcıydı.

Konuya başlamadan önce eskilerin ırgat dediği bu kişilere neden mevsimlik gezici tarım işçisi dendiği üzerinde birazcık durmamız gerekir. Özellikle Şanlıurfa olmak üzere bazı illerimizden her yıl Anadolu’nun belirli illerine tarım işçilerinin göçü yaşanmaktadır. Bunlar sadece bir yere değil, hasat zamanına göre birden fazla şehre gitmektedirler. Örneğin kayısı zamanında Malatya’ya, pancar zamanında Konya’ya, fındık zamanında Düzce, Adapazarı’na ve hatta çay toplama için Karadeniz’e bile gittiklerinden kendilerine mevsimlik gezici tarım işçisi denmektedir. Nisan ayında memleketlerinden ayrılanlar, bu illeri geze geze ortalama Ekim ayında geri dönebilmektedirler.

Tarım ile ilgili yayımlanan bazı yazılarda; Şanlıurfa’nın Türkiye’deki tarım alanlarının % 4,9’una sahip olduğu ve bu özelliği ile Konya ve Ankara'dan sonra, arazi dağılımı bakımından üçüncü sırada yer aldığı belirtilmektedir.

Zaten bu özelliği göz önüne alınarak, GAP diye bir projenin başşehri olarak seçilmiş durumdadır. Dünyanın ilk defa tarım yapılan yeri sayılan Göbekli Tepe’nin burada olması, bölge toprağının tarıma elverişliliği hususunda bizlere bir veri sunmaktadır. 12 bin yıl önce bölgede buğday ekildiğine göre, bu ilin sadece GAP’ın değil, Türkiye’nin tarımsal başkenti olması icap ediyordu.

Şanlıurfa’nın bunca elverişli ortamına rağmen, Türkiye’de en fazla mevsimlik işçisini çeşitli yerlere gönderen bir il konumunda olması ve özellikle İç Anadolu yollarında her yıl yukarıdakine benzer acıların yaşanması, sizce de bir çelişki değil midir? Neden Türkiye’nin tarımsal üçüncü potansiyele sahip bir ili, başka başka illere tarımsal işçi göndersin ki?

Konu ile ilgili Şanlıurfalı tanıdıklarla görüşmelerim oldu. Özellikle HÜDA PAR Şanlıurfa İl Yönetiminin, konu hakkında akademik hassasiyet ile hazırlamış olduğu rapor, sorunun birçok veçhesini aydınlatıcı yönde veriler içermektedir. Bilgilerini benimle paylaştıkları için HÜDA PAR Şanlıurfa İl Yönetimine teşekkürü bir borç bilirim.

Gelelim işçi göçü meselesine. Şanlıurfa’da bahsettiğimiz göçün başlıca nedeni; ilde sanayinin gelişmemiş olmasıdır. Çünkü Şanlıurfa oldukça yoğun bir genç nüfusa sahiptir. Tarımsal aletlerin gelişkin olması insan gücüne olan ihtiyacı azaltmaktadır. Ya da ekilen tarımsal ürünler insan gücüne pek ihtiyaç duymayan, daha çok makinalarla işlenen ürünlerdir. Nüfus, kendi ikametgâhında tarımsal iş bulamadığı ve istihdam edilecek bir sanayi tesisi de bulmadığından dolayı, başka illere ırgat olarak gitmek durumunda kalıyor.

Bir de olayın Türkiye’de en fazla Suriyelinin bulunduğu illerden biri olmak gibi bir tarafı da var. Elbette ki bu yazı Suriyelilerin memleketimizde bulunmaması gerektiğini savunmamaktadır. İnsanlık dramını yaşayan Suriyelilere kesinlikle yardım etmeliyiz. Biz burada konunun yazımızı ilgilendiren veçhesini ele alarak, sadece olayı tespit etmek amacıyla yazmaktayız.

Ülkemize muhacir olarak gelen Suriyeliler, aynı zamanda ucuz işgücünü de oluşturmaktadırlar. Yasal boşluklardan istifade eden işverenler, kendi mekânlarında düşük ücretle Suriyeli çalıştırmaktadırlar. Fabrikasından atölyesine, pastanesinden lokantasına, tarlasından bahçesine kadar her alanda, Suriyeli ucuz iş gücünü bulmak çok kolaydır. Zaten ihtiyacından fazla nüfusu bulunan Şanlıurfa vatandaşı, Suriyeli ucuz işgücü nedeniyle işsiz kalmakta ve mecburen dışarıya gitmek durumunda kalmaktadır.

Bir de bölgenin feodal yapısından kaynaklanan bir durum var. Bilindiği üzere bölge arazilerinin büyük bir kısmı, belirli ailelerin elinde toplanmıştır. Bazı ailelerin binlerce dönüm arazileri varken, buna mukabil diğerlerinin 50-100 dönümlük arazileri mevcuttur. Düşük düzeyde arazileri bulunan ailelerin mirasçıları fazla olunca, mevcut durum onların geçimine elvermemektedir. Örneğin 9-10 kardeşin sahip olduğu 100 dönümlük arazi, onların geçimini sağlayamamakta, kardeşler hisselerini bir kardeşe devretmekte ve sonuçta Anadolu’nun yollarına düşmektedirler.

Ana başlıklarla bahsettiğimiz bu sebeplerin yanında mevsimlik işçi göçüne neden olan başka unsurlar da vardır. Ancak konunun en can alıcı noktası, mevsimlik gezici tarım işçiliğini bölgenin kaderi haline getiren hassas bir durum daha var. HÜDA PAR’ın raporuna da yansıyan bu durum, mevsimlik gezici tarım işçiliğinin eğitime vurduğu darbedir.

HÜDA PAR’ın, Milli Eğitim verilerine dayanarak verdiği rakamlara göre; geçen yıl ailelerin mevsimlik göçlerden dolayı 21.000 öğrenci daha Nisan ayında okulu bırakıp gitmiştir. Okullar açıldıktan sonra bir ay gecikmeli dönen işçi çocukları, ortalama 3 ay eğitimden uzak kalmaktadırlar. Bu nedenle sağlıklı bir eğitim almayan ailelerin çocukları da, istisnalar hariç yine mevsimlik işçi oluyorlar. Böylece sistem kendi kendini besliyor.

Biliyorum, yerimiz bütün sorunları dile getirmeye yetmemektedir. Belki HÜDA PAR’ın yaptığı gibi hükümet ve akademik çevrelerin konuya el atmaları ve hazırlanacak raporlara göre tedbirler geliştirmeleri gerekmektedir.

Yoksa Yunak’takine benzer ağıtları her yıl dinlemek zorunda kalırız.