Mevsim kış, havalar soğuktu. Buna rağmen köyde herkes taşınma, daha doğrusu kaçma telaşındaydı. Etrafa bir korku sinmişti. Herkes alabildiği eşyayı at, eşek veya öküzlere yükleyip kaçışıyordu.

Köyün ağası İbo Beg idi. İbrahim olan isminden dolayı halk ona “İbo Beg” derdi. Kasrının terasından olan bitenleri izleyip, derin derin nefeslerle tütün içiyordu. Sigaradan dolayı sararmış bıyıkları, üzgün bir eda ile aşağıya sarkmış gibiydi.

Arkasında duran Hristiyan kâhyası “Haçik”e; “Ev halkına söyle de hazırlık yapsınlar, gidiyoruz buradan” dedi.

“Ağam gitmeseniz” dedi Haçik. “Biliyorsunuz Ruslar Hristiyan’dır. Ben de Hristiyan’ım. Buraya gelecek olan Rus komutan ile görüşür, ailenize kefil olurum, böylece sizlere zarar vermeden gitmelerini sağlarım.”

İbo Beg tereddütlü idi: “Yapabilir misin? Hem gelecek Rusların seni dinleyip-dinlemeyeceklerini nereden bilebiliriz ki? Doğrusunu istersen, ben de evimi barkımı terk etmek istemem ammma…” dedi ve Haçik’in yüzüne baktı.

“Ağam, ben yıllarca ekmeğinizi yedim. Bana bir hizmetli değil, evlat muamelesi yaptınız. Bunca iyiliğiniz dokundu bana. Bırak da ömrümde bir kerecik olsun sana bir iyilik yapayım. Ben sizi o adamlardan kurtarırım.”

İbo Beg endişeli bir şekilde kabul etti. Başlayan göç hazırlıklarını durdurdu. Köydeki herkes taşındı. Bir tek İbo Beg ve ev halkı kaldı. Ev halkı dediğimiz, kadınlardan oluşuyordu. Muhtemelen evin erkekleri Ruslara karşı savaşmaya gitmişti.

Rus ordusu köyün alt taraflarına yerleşti. İbo Beg’e ait kasrın bacasının tüttüğünü gördüler. Haçik yanlarına geldi. Kendini tanıttı. Rusça konuşmaya başladı. Yıllarca içinde biriktirdiği hainliği de ortaya çıkardı.

“Bu İbo Beg denilen kişi çok cesur bir adamdır. Gördüğünüz gibi herkes kaçtı ama o buralardan gitmedi. Bence böyle cesur bir adamı öldürmeyin. Fakat güzel bir karısı var ki Komutanımıza layık. Bir de gelini var. O da komutanın yaverine münasiptir. Ancak ben yıllardır Adle Hatun denilen kızına aşığım. Komutanımız onu da bana alırsa minnettar kalacağım.”

Rus Komutan ve Yaveri, Haçik ile birlikte Kasra çıkıp, bu minval üzere olan tekliflerini İbo Beg’e ilettiler. İbrahim Beg; hanımı, gelini ve kızı ile görüşüp, onların “Katlimizden sen sorumlu değilsin, kıyamet günü senden davacı değiliz” şeklinde onaylarını aldıktan sonra her üçünü öldürdü.

Böylece ev halkının canına kıydıktan, yani namusunu kendisince garantiye aldıktan sonra Rus komutan, yaver ve Haçik başta olmak üzere tüm heyeti öldürdü. Bu arada kendisi de öldürüldü.

Yukarıdaki olay Pasinler’de geçiyor. Halkın hafızasında yer edinmiş bu olay, Kürt Dengbêjler (Ozan) tarafından yılladır ağıt şeklinde işleniyor. İsteyen herkes internetten İbo Beg olayını dinleyebilir.

Ben de öyle yaptım. Sabah sabah bilgisayarımdan dinledim. Üzüldüm. Hatta kızı ile ilgili bölümde ağladım. Çünkü bir türlü tetiği çekemiyor. Kürtçe ağıtlarda bu durum şöyle belirtiliyor.

Derdê kezebê derdeki pêlümeye (Evlat derdi/acısı çok zor bir derttir)

Tılaye wi tetikê na gırê u na şuğlinê (Parmağı tetiğe varıp, çekemiyor)

Böyle ağlamaklı bir halde internetten günün haberlerine bakayım dedim. İstanbul İstiklal Caddesinde LGBTİ+’ler yürüyüş yapmış. Bu artı işareti, lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel ve interseksüel dışındaki cinsel sapmalar için kullanılıyormuş.

Bazı parti belediyeleri desteklerini belirtmişler. Kürtleri temsil iddiasında bulunan HDP de destek mesajı yayımlamış.  

İbo Beg’in kemiklerinin sızısını bütün Kürtler hissetmeli.