Tarihte genellikle bir Türk devletinin enkazı üzerine bir başka Türk devleti kurulmuştur. Anadolu Selçuklu Devletinin yerine, Osmanlının kurulması gibi.
Türklerin İslam dinini kabul etmesinden bu yana kurulan devletler, bazı eksik ve aksaklıklara rağmen İslam motifli olmuşlar. Bu tezin tek istisnası, Osmanlıların enkazı üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletidir.
Osmanlı paşaları arasından daha çok “Batıcı” diye tanımladığımız şahsiyetlerin kurucu unsuru olduğu son Cumhuriyet, esas itibariyle Anadolu halkları tarafından kurulmuştur. Anadolu halklarının fedakârlıkları sayesinde kurulan Cumhuriyet, yönünü Batıya çeviren idarecilerce, halkın ananeleri ile çelişen bir sisteme evirilmiştir.
Çok uzaklara gitmeye gerek yok diyorsanız, yakın zamanda yaşadığımız 15 Temmuz`a da bakabiliriz. Belirtilen tarihte yaşanan darbe girişimine ilk etapta karşı çıkan; köprülere, televizyonlara, havaalanlarına koşup, mevcut hükümete destek verenlerin çoğunluğu, mütedeyyin, dindar veya biraz daha keskin bir ifade ile İslamcılardı.
O gece çekilen kamera kayıtlarını incelemek herhalde bizlere yeteri kadar bilgi verecektir. Darbecilere karşı göğsünü siper edenler ve bu uğurda canını verenlerin profilleri incelendiğinde, ne demek istediğimiz daha çok anlaşılacaktır.
Fakat her hikmetse darbe girişiminden sonraki süreçte karlı çıkmaya çalışanlar, o gece bir yerlere sinen, saklanan veya “Bir bakalım işin sonu ne olacak, ona göre tavır alırız” şeklinde düşünen insanlardır.
Esas fedakârlığı yapanlar, potansiyel suçlu konumundalar. FETÖ denilen yapı sanki İslam`ı veya tüm cemaatleri temsil ediyormuş gibi bir hava oluşturulup, İslamcılara veya camiaların tümüne şüphe ile bakılır hale gelindi.
Öz benliği ile halkın kazandığı zaferleri çalmayı alışkanlık hale getirenler, bütün İslami çevreleri potansiyel suçlu ilan ettirip, kendilerini yeniden ön plana çıkarmanın gayret ve cehdi içerisindeler.
Birçok yazarçizerin belirttiği gibi Türkiye, kendinden önceki idareye tepki olarak, Osmanlı`nın üzerinde yükseldiği değerlerin tam aksi uygulamalar gerçekleştirmiş.
Örneğin; çok uluslu bir yapı yerine, tek uluslu bir rejim benimsemiş. Veyahut İslam motifli devlet anlayışından, laik-seküler bir ideolojiye geçilmiş.
Türkiye`nin batısında belirli bir kabul gören bahse konu bu idare, Doğu`da pek rağbet görmemiş ve birçok sıkıntı yaşanmıştır.
Şeyh Sait`ten bu yana yaşanan İslami veya ulusal kıyam ve başkaldırılar sonucunda; yaşanan siyasi dalgalanmaların esasında, yukarıda bahsettiğimiz düşünceye karşı duruş söz konusudur.
AK Parti hükümetleri zamanında belirli bir rahatlama yaşandıysa da, sorunu temelden çözecek girişimler maalesef kısır kalmıştır.
Şu an ulusalcı Kürtlere karşı elde edilen operasyonel başarılar, Kürt sorununun ötelenmesine; 28 Şubat sonrası uygulamalar ile tam hesaplaşılmadığı için, yine İslami taleplerin dikkate alınmamasına sebebiyet teşkil ediyor.
Tabi İslami yapılar beklenti içerisinde olup, bazı hak taleplerinde bulunurken, son zamanlarda yaşanan 28 Şubat`tan kalma görüntüler, dikkat ve tepki çekiyor.
Örneğin 28 Şubat ve FETÖ yargıçlarınca mahkûm edilen yüzlerce kişi, yeniden yargılanma hakkı beklentisi içerisindeyken, HÜDA PAR idarecilerine FETÖ ile iltisaklı oldukları tescilli yargıçlarca verilen mahkûmiyet kararlarının, Yargıtay tarafından onanması, bir duygusal kopuş sendromuna neden olacak cinsten bir uygulamadır.