Önümüzdeki Pazar günü sandık başına gidiyoruz. Ülke olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile idare edilecek yeni bir devreye gireceğiz. Şurası bir gerçektir ki bu seçim, Cumhuriyet tarihinde yepyeni bir idarenin başlangıcı olacak.
Ancak sistemin yan etkileri var mı? Bu günden görünen ve ileride uygulama ile birlikte ortaya çıkacak olanlar olmak üzere, olumsuz sayılabilecek yan etkileri olabilir.
İlk etapta Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin ayrı ayrı olması bir dezavantaj sayılabilir. Çünkü edindiğim izlenim; Cumhurbaşkanlığında Recep Tayyip Erdoğan`a oy verecek bir kesimin AK Parti`ye oy vermeyeceği şeklindedir. Bunda Erdoğan`ın kişisel karizması, HÜDA PAR gibi bazı parti ve yapıların, Cumhurbaşkanlığında Erdoğan`ı destekleyecek oldukları halde, milletvekilliği seçimlerinde Cumhur İttifakını rakip olarak görmeleri gibi nedenler sayılabilir.
Bir de bizler yıllarca koalisyon hükümetlerinin dezavantajları ile uğraşan bir ülkeyiz. Bu tecrübelerle koalisyonsuz hükümetler için uğraşır dururuz. Ama görünen o ki bu ittifaklar bir nevi koalisyon vazifesi görecek. Bu da yeniden pazarlıklar döneminin geri gelmesi anlamına geliyor.
CHP`de seçimden sonra liderlik tartışması devam edecek. Muharrem İnce`nin oyları CHP`nin aldıklarından fazla çıkması halinde, liderlik yarışının kızışacağı kuvvetle muhtemeldir. Hele hele diğer adayların İnce lehine yarıştan çekileceği bir ikinci tur seçimin yapılması durumunda, Muharrem İnce doğal liderlik konumuna yükselecek.
Kanaatimce İYİ Parti olduğundan fazla şişiriliyor. Seçimden sonra oyların beklenenden az çıkması durumunda, bu partide çarşının karışmasına neden olacak. Çünkü beklenti çıtası yükseltilmiş durumda. Bu beklentiyi karşılayacak oranın yakalanmaması durumunda, belki de yuvaya dönüşün yaşanmasına ve İYİ Parti`nin küçük partilerden biri olarak kalmasına neden olabilecek.
Yine etrafında fırtınalar kopartılmaya çalışılan Saadet Partisi`nin de aslında o kadar büyütülmemesi gerektiği noktasına varacağız gibi geliyor bana. Karamollaoğlu`nun gelişi bir hareketlilik getirse bile bunun tam bir kırılmaya sebebiyet vermeyeceği düşüncesindeyim. Bu şekilde gerçekleşecek bir sonuç, tabanda CHP gibi bir parti ile yola çıkmanın nedenselliği sorusuna yol açacaktır.
MHP ile AK Parti`nin ittifakı biraz zorunluluktu. Çünkü 15 Temmuz sonrası MHP yanaşacak güçlü bir liman aradı. Aynı şekilde Erdoğan`ın da darbe gecesi destek gördüğü ve özelikle de idari makamlarda bulunan bürokrat kesime duyduğu ihtiyaca binaen gerçekleşen ittifak, önemli bir virajda. MHP baraj sorununu bu şekilde çözmüş olacak ama ittifaka beklenen bir oy çoğaltması yapmayacak.
HÜDA PAR daha önce lokal olarak girdiği seçimlere ilk defa 81 ilde girecek. 79 ilde parti adına, Diyarbakır ve Batman`da bağımsız olarak temsiliyet arayacak. Seçimden sonra 79 artı 2 ildeki aldığı oyların toplamı, bundan sonraki yol güzergâhını belirleyecek. Çünkü lokal girilen seçimler kendileri için bir değerlendirme kıstası olarak kabul ediliyordu. Oysa Türkiye geneli girecekleri ilk seçimler olan 24 Haziran seçimleri, potansiyellerinin ortaya konması açısından önemlidir. Oy oranlarının artması halinde artık Binali gibi düşünenlerin hesap değişikliğine gitmesi anlamına geliyor.
HÜD PAR`ın parti olarak değil de bağımsız olarak girdiği iki ilde meclise girme olasılıkları görünüyor. Çünkü HDP`nin oy oranı % 9-11 bandında dolaşıyor. Bundan şu anlam çıkıyor. HDP baraj altı kalırsa HÜDA PAR`ın bağımsız temsiliyetleri kesinleşiyor. Fakat bölgede yaptığım gözlemlere göre kendileri, HDP`nin baraj altı veya üstü kalması gibi bir hesap içinde değiller.
Her halükarda alınacak sonuçların, sadece niceliksel olarak kalmayacağı, seçimden öte bir seçim süreci yaşıyoruz.