Meş`um kalkışmanın üzerinden bir yıl geçti. Geriye baktığımızda halkın ortaya koyduğu direnişin gür sesi hala semada yankılanmakta, o ruh hala zalimleri korkutmaktadır.

Halkın askeri cuntayı bastırması öyle küçümsenecek bir mesele değildir. Bazı insanların iktidara takılıp halkın direnişini görmemesi büyük bir eksikliktir. Bu halk kendi kendine, daha kimse onu sokaklara çağırmadan cuntacılara hücüm etmiş, şehit vermeye başlamıştır. Eğer Mısır`da halk meydanlarda toplanacağına darbecilere hücum etseydi, aynı burdaki gibi, sabaha varmaz işleri biterdi. Allah bu millete öyle bir feraset verdi ki, direk darbecilere hücum ederek daha toparlanmalarına fırsat vermeden hepsini derdest ettiler.

Türkiye tarihinde doğudaki halkının ayaklanması dışında, görülmemiştir ki, halk asere karşı gelmiş olsun. Halk askeri sokakta gördümü hemen evine çekilir ve ortalığın yatışmasını beklerdi. Ama 15 Temmuz darbe girişiminde böyle birşey olmadı. Halk evine çekilmedi adrbecilerin üzerine üzeine gitti. Darbeye karşı canını ortaya koydu ama darbecilere yol vermedi.

Bugün görüyoruz ki bu darbenin arkasında doğusundan batısına dünyada ne kadar islam düşmanı varsa hepsi tarafından desteklenmiş ve teşvik edilmişitir. Bu darbe iktidar karşı yapılmış değildi, onlara göre rotasından çıkan bu millete karşı yapılan bir darbeydi. Çünkü artık bu milleti balans ayarları ile yola getirme umutları kalmamıştı. Yeniden dizayn etmek istedikleri ortadoğuda bir engel olarak görülüyordu.

Ama Allah`ın yardımıyla halk bu Amerikan uşaklarına teslim olmadı. Bir domino taşı gibi yıka yıka geldikleri İslam coğrafyasında yıkamadıkları bir halka tosladılar.

Dolayısıyla bu halkın ortaya koyduğu direniş küresel emperyalizmin içimizdeki politik, askeri, brokratik ve oligarşik yapısına vurulmuş ciddi bir darbedir. Bu darbeyle herşey bitmiş midir? Elbetteki hayır. Asıl şimdi sahip çıkmamız gereken bir konumdayız. Çünkü Arap baharı denilen halk ayaklanmalarında diktatörler ülkeden kovulmasına rağmen batı tarafından bu halk devrimleri çalınmıştır. Bu müslüman halklar bir buhranın içine çekilmiş, halk eski zalimleri arar duruma gelmiştir.

Dikkat edilirse ülkemizde de birileri bu oynu oynuyor. Bir tarafta rant peşinde olanlar, diğer tarafta adaletsizce mağdur edilen insanlar, beri atrafta güya adalet arayan zalimler. Küstürülen dostları ve yoldaşları saymıyorum bile.

Bu halk tekbirlerle, bayraklarla, tevhid bayrakaları ile, ezanlar, selalar ile darbeci asekrin üzerine yürüdü. Bu halk bu yönetimi ele geçirdi. İktidar bunun gereğini yapmalı! Bu iktidarı bu halka teslim edecek düzenlemeleri acil olarak hayata geçirmlidir. Halkı bu kısırdöngüden kurtarmalıdır! Şu anda git gide sanki herşey iktidar için yapılmış gibi bir algı oluşmaya başladı.

Gelinen noktada Allah için can verenler demokrasi şehidi oldu, bir kısın insanımızın elinden tevhid bayrakları alındı, parti, dernek ve sendika flamalarının kullanımı yasaklandı. Korkarım bir adım sonrasında getirilcek tekbirler de kısıtlanırsa artık ortalık şarkıcı ve türkücülere kalacak. Böylece müslüman halkın kazanımları şarkı ve türkü meydanlarına kurban edilecek.

Halbuki 15 Temmuz müslüman bir halkın yönetimini eline almasıdır. Tekbir, ezan, bayrak ve kelime-i tevhid sancakları kıyamın rengi ve nişanıydı. Allah için can verme bu kıyamın ruhuydu. Bu ruhu öldürmeyin! Müslüman halkı ne idüğü belirsiz demokrasinin şehidi yapmayın! Kelimei etvhid için can veren bu milletin elinden tevhid sancakalrını almayın! Bırakın kim kendini nasıl ifade etmek istiyorsa öyle ifade etsin. İlkgünkü gibi.

Eğer bu yapılmaz, resmi dayatımlarda bulunur, bu kazanımlara sahip çıkılmaz ise 15 Temmuz bir kutlama ve festiavle dönüşür, yine eski tas eski hamam oluruz.