Adana`da İslami faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarına, yaptıkları yasal faaliyetlerden dolayı yine yargılanıp, 115 yıl ceza aldılar.

Türkiye Cumhuriyeti'nde halk adına devlet yönetilir. Mahkemeler halk adına karar verir. Meclis halkın seçtiği vekillerle halk adına yönetilir. Mi acaba? Hayır.

Sözde öyle olsa bile uygulamada hiç de öyle değil. Türkiye`de devlet parti başkanları adına yönetilir. Yargı kendini o makama getirenler adına kara verir.

Eğer öyle olmasaydı halkın büyük teveccühler gösterdiği İslami sivil toplum kuruluşu stk`lara bu cezalar verilebilir miydi?

Devletin resmi organlarından alınan resmi izinlerle yapılmış ve halkın büyük teveccühler gösterdiği etkinlikleri, kalkıp başka yerlere çekerek, onlara ceza vermek, halk adına değil, başka kurum adlarına verilmiş cezalardır.

Çünkü halkın kendisi bu faaliyetleri destekliyor. Zaten son zamanlarda yargı içinde meydana gelen çok başlılık da bunu göstermektedir.

Kimi bırakıyor, kimi tutukluyor. Bir taraf adamını bırakıyor, diğer taraf düşmanım diyerek tutukluyor. Artık adalet senin benim adamıma, senin benim düşmanıma göre işliyor. Ama İslami sivil toplum kuruluşlarına verilen cezalara ise kimse ses çıkarmıyor.

Çünkü bu kuruluşlar kendi adamları değil? Heeey! Vicdanı telefon tellerine ve faks kâğıtlarına bağlananlar; bunlar Allah adamları. Aç gözünü de iyi bak. Bunların çabaları ve çalışmaları Allah`ın rızasını kazanmak içindir. Başka da bir gaye ve hedefleri yoktur. Onlar sizin gibi birilerinin adamı değiller. Herhangi bir kulu razı etmek için çalışmıyorlar. Sadece Rablerini razı etmek için çalışıyorlar.

Cezalardan, mahkemelerden ve cezaevlerinden korksaydık bu davayı yüklenmezdik. İslami çalışmalardan dolayı açtığınız her dosya bizim sebebi iftiharımızdır. Ama her bir dosya da sizin için alnınıza sürülmüş kara bir lekedir. Mahşer günü bu dosyalar önünüze açıldığı zaman "hangi suçtan dolayı cezalandırdın?" denildiğinde yüzünüzün kap kara kesileceği dosyalardır. İktidar sahiplerine de "sen niye göz yumdun?" denileceği zaman nutkun tutulacağı zaman olacaktır.

Evet, ahir zamanda olduğumuz için olsa gerek, zaman ve olaylar öyle bir hızla ilerliyor ki; geçmiş zamanlarda Ashab-ı Kehf'in görmek için yüz yıllarca uyuduğu zamanı biz birkaç yıl içinde yaşıyor ve görüyoruz.

Devrilmez, yıkılmaz denilen yapıların paldır küldür düşüp yıkıldıklarını görüyoruz. Kendini dün devletin sahibi görenlerin bugün zindan ehli olduklarını müşahade ediyoruz.

Mazluma sahip çıkmayan, seslerine ve feryatların kulak tıkayan, bununla kalmayıp zulme ortak olanların akıbetlerinin hiç de iyi olmadığını görüyoruz. Sorumluluk makamında olanlar sorumluluklarını yerine getirmeliler.

Hak ve hukukta tarafgirlik içinde olmamalılar. Seyhan nehri kenarında zulme uğrayan mazlumlara sahip çıkmalılar. İslami toplumun temelini oluşturan İslami Sivil Toplum kuruluşlarına sahip çıkmalılar.

Mazlumların kimliğini sorup onlara sahip çıkmayan iktidar sahiplerine ateşin dokunmasından korkarız. Kimliğini sorupta kimliğinden dolayı sahiplenmediğiniz bu mazlumların dosyaları mahşer günü önünüze açılacak. Hangi suçtan dolayı cezalandırıldılar diye soracaklar size? Sahi hangi suçtan dolayı cezalandırıldılar?