Sanırım bu günlerde herkesin cevabını aradığı soru bu olsa gerek. Son zamanlardaki karşılıklı açıklamalar işin ciddi ve daha derinlerden kaynaklandığını gösteriyor. Ak Parti`nin 2023 hesaplarının yapıldığı bir dönemde çatlakların meydana gelmesi, yaklaşan seçimler açısından da hiç de iyiye yoracak durumlar değil. Herkesin ince hesaplar yaptığı bir dönemde böylesine ciddi bir çatlağın oluşması, elbette tabanda güvensizliğin oluşmasına sebep olacak, kararsızların daha da kararsız olmalarına yol açacaktır. Bu iç huzursuzluğun sinyalleri mit müsteşarının adaylık başvurusunda ortaya çıktı ama bir tarafın ferağati ile çözüldü. Fakat bu son açıklamalar işi kamplaşmaya kadar götürecek çıkışlardır ve bunun tamiri artik imkânsızdır. Çünkü yapılan açıklamalar öyle böyle üstü kapatılacak, yenilir yutulur meseleler değil. Ancak bir tarafın kopması ile sonuçlanabilir. Hükümet ile Cumhurbaşkanı arasındaki meseleler arttıkça, bundan nemalanmak isteyen siyasiler de bu işe benzin dökmeye başlayacaklar. Zaten pusuya yatanların beklediği, bir kıvılcımdır. Bunu da son zamanlarda, gerek hükümet, gerekse cumhurbaşkanı fazlasıyla çaktılar. Başkasının bunu yapmasına gerek kalmadı. İnsanın hayrete düştüğü mesele ise, bunca yıllık beraberliğe rağmen, her hafta görüşüp konuşmaya rağmen nasıl oluyor da böyle hayati hatalar işleyebiliyorlar? Yoksa güç tutulması denilen olay bumudur? Hele bu işle alakası olmayan Gökçeğin buraya balıklama dalmasına ne demeli? Olay hükümet ile Cumhurbaşkanı arasında bir polemik iken Gökçeğin bu gereksiz çıkışı tam bir patavatsızlık örneği? Hani derler ya "delinin biri kuyuya bir taş atar kırk akıllı çıkaramaz" diye. Tam da bu mesele üzerinden fazla zaman geçmeden öyle bir tivit attı ki, bu ya kendi kellesini yâ da karşıdakinin kellesini götürür. Başka da bir yolu yok gibi. Türkiye`nin tam da tüm önemli meselelerin ve sorunların arifesinde bulunduğu bir sırada hükümette meydana gelecek bir çatlak, millete pahalıya mal olacak. Bir an önce sorumluların akıllarını başlarına almaları ve günlük siyasi hesaplardan sıyrılmaları lazım. Bu gidiş böyle devam ederse Ak Partinin sonu Doğruyor ve Anap`tan farksız olmayacak. Herkes kendi işini yapmalı. Eğer Erdoğan Cumhurbaşkanlığını aldıysa orada oturmalı. Hükümet işini de, Davutoğlu`na verdiyse o işi de ona bırakmalı. Ancak bu şekilde, işler rayına oturur. Yoksa hükümet hiç bir icraat yapamaz hale gelir. Hem Cumhurbaşkanı hem de hükümet bu işin altından kalkamazlar. Herkes birbirinin yetkisine ve makamına saygı göstermeli. Bu arada hükümete bel bağlayan İslami kuruluşların da artık kendi öz gücüne dayanacak çalışmalar yapmalarının vaktinin de geldiğini anlamaları lazım. Sonuçta siyaset de bir yere kadardır. Bir gün bu siyaset de miadını dolduracak. Biz nimetini görmüyor olsak da, ümmetin savunulmasında ve sahip çıkılmasında bir ses olan bu hükümetin ve cumhurbaşkanının karşı karşıya gelmesi hayırlı bir mesele olarak görmüyorum. Bu şekilde bir hesap görme yöntemi ancak kendi hesaplarını gördürür.