Halit Dede sen ne güzel bir adam idin! Sana bakanın gönlü açılırdı. Yaptığın amellerin etkisi dünyanın öbür ucundan his edilirdi. Müslim-gayrimüslim ne kadar vicdan ehli varsa, sana hayranlık duyardı. Senin o gül yüzün, sakalın, sarığın… Senin o tebessümün… Senin o Rim’i kucaklayışın, sevişin, öpüşün, koklayışın… Gazze’nin sokaklarında kedileri besleyişin….Yaşlı annene güller hediye edişin… Yetim çocukların başını okşayışın… Of of hangisine hayran olmadık ki? Ey Halit Dede, Rim’in Dedesi, sen ne güzel bir insan idin. İnsanlığa insanlığını öğrettin. Senin gibi İslam erlerinden dolayı Allah’a hamdolsun. Senin gibi insanlar yetiştirdiğinden dolayı Gazze daim var olsun.

Sana ancak vahşi canavarlar düşman olur. Sana ancak siyonist barbarlar kin duyar. Sana ancak insanlıktan nasibi olmayan domuz ve maymunun evlatları kıyar. Ki öyle oldu. Bir sabah gördük ki Halit Dede şehit olmuş. O mübarek başına şehadetin kanları akmış. Sakalları nurlanmış. Hele yüzü, Rabbine ve Rim’ine kavuşmanın huzuru ile tebessüm etmekte. İnsan nasıl ölüme güler ki! Ölüm ile karşılaşıp bağırıp çağıranlar, kaskatı kesilenler varken bir de tebessümle karşılayanlar, uykuya dalar gibi olanlar, öldüğüne inanamadığın, bir seslenmede uyanacağını zan ettiğin mesrur olanlar var. Aşığın maşuğuna kavuşması gibi ölenler var. İşte sen Halit Dede, Rim’in Dedesi, Gazze’nin Dedesi, seni böyle gördük elhamdülillah. Herkesi kıskandıran bir ölüm tebessümü ile bu dünyaya veda ettin.

Gazze’nin erleri bunca ölüm ve yıkımın arasında kendini kaybetmedi. Gazze’nin kahramanları sadece savaş meydanında kahraman değiller. İnsanlıkta, merhamette ve güzel ahlakta da kahramandırlar. Her birisi insanlığa bir armağan gibi. Savaşın da bir ahlakı olduğunu bize gösteriyorlar. Bir tarafta esirlere yapılan muamele, diğer tarafta ele geçirdiği evlerde kadın ve çocuklara yaklaşımları, beri tarafta her şeylerini kaybettiği halde insanlığını ve İslamlığını kaybetmeyen yiğit erlerdir bu Gazze’nin Müslümanları.

Ey ümmeti Muhammed vallahi bu erleri kaybetmek ülkeleri kaybetmekten daha acıdır. Bunun vebali çok ağırdır. Bunlara sahip çıkmak boynumuzun borcudur. İnsanlığımızın ve İslamlığımızın bir gereğidir. Ama ne yazık ki onları birer birer kaybediyoruz. Bu siyonist canavar birer birer onları yutuyor. Biz de seyrediyoruz. Allah bunu kabul etmez. Bunun vebali hem dünyevi olarak ve hem de uhrevi olarak çok büyük olacak. İşte bak önce Filistin sonra Lübnan şimdi de Suriye. Birer birer canavara yem olmakta. Kendini emniyette görenler zan ediyorlar ki bu canavar ile dostluk onları kurtaracak? Heyhat bu ne gaflet! Canavarın elinden kurtulan var mı ki sen kurtulasın?

Ey zalimler ülkesi, bilesin ki gecenin en karanlık zamanı sabaha en yakın olan zamanıdır. Senin de sonun yakındır. Biizinillah şafağın emareleri belirmiştir. Senin de hesap vaktin yakındır! Zalimin zulmü varsa mazlumun da Allah’ı vardır!

“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.” İbrahim-42