Türkiye, tarihi boyunca farklı etnik kökenlerden, dillerden ve inançlardan insanlara ev sahipliği yapan bir ülkedir. Bu durum, zengin bir kültürel mozaiğin oluşmasına katkıda
bulunsa da, ırkçılık ve ayrımcılık gibi sorunların da ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Son yıllarda, Türkiye’de ırkçılık olaylarında artış gözlemlenmektedir. Bu olaylar, fiziksel saldırılardan sözlü hakaretlere ve nefret söylemine kadar çeşitli şekillerde kendini göstermektedir.
Irkçılık olaylarının artmasında birçok faktör rol oynamaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:
Artan milliyetçilik: Son yıllarda, Türkiye’de aşırı milliyetçi ve ırkçı söylemlerde artış gözlemlenmektedir. Bu söylemler, farklı gruplara karşı önyargıların ve nefrete dayalı
duyguların oluşmasına zemin hazırlamaktadır.
Siyasi kutuplaşma: Farklı siyasi görüşler arasındaki kutuplaşma, ırkçılık ve ayrımcılık gibi sorunların artmasına katkıda bulunmaktadır. Siyasi liderler tarafından kullanılan dil ve yapılan uygulamalar, belirli gruplara karşı nefreti körükleyebilmektedir.
Ekonomik eşitsizlik: Ekonomik eşitsizlikler, farklı gruplar arasında gerginlik ve çatışmaya yol
açabilmektedir. Özellikle göçmenler ve mülteciler, işsizlik ve yoksulluk gibi sorunlarla daha fazla karşılaşmakta ve bu durum onları ırkçı saldırılara karşı daha savunmasız hale getirmektedir.
Yetersiz eğitim: Irkçılık ve ayrımcılıkla mücadele için eğitim oldukça önemlidir. Fakat, Türkiye’de ırkçılık ve ayrımcılığın kökenlerine dair yeterli eğitim verilmemektedir. Bu durum, ön yargıların ve nefret söyleminin toplumda yayılmasına katkıda bulunmaktadır.
Irkçılık ve ayrımcılık, sadece hedef alınan gruplar için değil, tüm toplum için zararlıdır. Bu sorunlar, sosyal barışı ve istikrarı zedelemekte, insan hakları ihlallerine yol açmakta ve toplumun kalkınmasını engellemektedir.
Irkçılık ve ayrımcılıkla mücadele için tüm toplum kesimlerinin birlikte hareket etmesi gerekmektedir. Bu mücadelede sivil toplum kuruluşları, insan hakları savunucuları, eğitimciler ve siyasi liderler önemli rol oynayabilir.
Irkçılık ve ayrımcılığın kökenlerine dair farkındalık yaratmak, eğitim programları geliştirmek ve yasal düzenlemeler yapmak bu mücadelenin önemli adımları arasındadır.
Ülkemizdeki ırkçı saldırıları birileri özellikle kışkırtmaktadır. Bunu da herkes biliyor. Bu kışkırtmaları kimi zaman bizatihi kendisi yapmakta, bazen de çevresini yönlendirmektedir.
Ne yazık ki bu oyuna gelen pek çok kişi ve kesimler de vardır. Bir zamanlar Avrupalıların bize yaptıklarını şimdi de biz başkalarına yapıyoruz.
Osmanlının bakiyesi bu topraklarda görülmeyen bu hastalık ne yazık ki erdemli yönetim şekli olarak tanıtılan bu cumhuriyette(!) almış başını gidiyor. Allah’tan hükümet bu olayların üzerine gidiyor. Geç de olsa hesap soruyor. Yoksa Osmanlıyı parçalayan bu hastalık bizi bir daha parçalanmaya ve bölünmeye doğru adım adım götürecekti.
Irkçılık en başta kendi ırkına ihanettir. Çünkü seni küçültüp zayıflatmakta. Sonra da insanlığa ihanettir çünkü beraber yaşama kültürünü öldürmekte. İslam’a ihanettir çünkü ümmet olma şuurunu yok etmekte.
Galiba bunu yapanlar da zaten böyle olmasını isteyen insanlar. Bunlar insanlıktan çıkmış şeytani mahluklardır. Şeytan ve dostlarından Allah’a sığınırız. Allah bizi şeytanın adımlarına uyanlardan eylemesin.