Milyonlarca öğrenci yeni eğitim-öğretim yılına başladı. Öncelikle hayırlı olsun. Neslimiz ve milletimiz için yeni ufuklara vesile olmasını diliyorum.
Bu ülkede ve İslam ülkelerinde milli eğitim sistemine baktığımızda, aslında milli olmadığını görüyoruz. Bu ülkede yıllarca eğitimi Amerikan’ın plan ve programları yönetti. Emperyalizm, kendi çıkarları doğrultusunda bir anlayışı eğitime yerleştirdi. İnsanımızın gelişimini ve ilerleyişini durdurdu. Tarihte medeniyetlere öncülük etmiş olan İslam milletleri, bir anda çorak topraklara döndü. Ne bilim ne de ilim alanında bir verim elde edemedi. Hâlbuki bir avuç kadar yeri olan bazı batılı devletler, insanlığa birçok bilim adamı ve bilimsel buluş kazandırdılar. Tek başına bu ümmetin toplam nüfusundan daha fazla katkıda bulundular. Hâlbuki bu bilime ters bir meseledir. Çünkü nüfus çoğaldıkça içindeki zeki insanların da sayısının artması lazımdı. Bu insanların bilimsel olarak da gelişmesi lazımdı. Ama bizde hiç de öyle olmadı. O zaman bu işte bir terslik olmalı.
Evet, bu işte bir terslik vardı. Derinlemesine incelendiğinde bu tersliğin eğitimden kaynaklandığını görüyoruz. Eğitim sistemimizi kontrole alan emperyalistler bütün müfredatı gelişmeme üzerine kurmuşlar. Önce ilkokul ve liseden buna başlamışlar. Sonra üniversitelerde kısır bir döngü oluşturmuşlar. Bilim, fen ve sosyal ilimleri boş uğraşlarla ve zamanı geçmiş bilgilerle doldurmuşlar. Ayrıca ideolojik yaklaşımlarla önce bir fikirsel çatışma başlatmışlar. İnsanlar bu fikirsel çatışmalardan zaman bulup da bilime ve ilime eğilememişler. Eğilenleri de yerli işbirlikçileri marifetiyle susturmuşlar veya göç ettirip, batılı devletlerin kucağına atarak ondan faydalandırmışlar.
Dolayısıyla bu ülkede ne yazık ki yerli ve milli bir eğitim sistemi oluşturulamadı. Kendi kökenine dayanan, kendi bilimsel tarihini oluşturan ve zamanın bilimini yakalayan bir sistem geliştirilemedi. O kadar üniversite ve bölüm var bir Bayraktar şirketi kadar bir mesafe kat edilemedi. Bunun sebebi elbette oradaki bilim insanları değildir. Bunun sebebi yanlış eğitim sistemidir. İnsanları bir ideolojiye kurban edip, akıllarına kilit vurmaktandır. Nasıl ki maddi olarak insanların önüne engel koyduğunda gelişemiyor iseler, bilimsel olarak da engel konulunca gelişemezler. Her sektörde gelişmenin öncüsü özgürlük ve bağımsızlık olduğu gibi bilimin de öncüsü özgürlük ve bağımsızlıktır. Önce sağlam bir inanç, manevi ve milletin değerlerine bağlı bir sistem, zamanın bilimini okuyan ve özümseyen bir eğitim ve öğretim ile bu sıkıntıları aşabiliriz. Yoksa sistemin dayattığı bir ideoloji ve önüne koyduğu tabular ile bir mesafe kat edilmez. Hiçbir bilimsel, ahlaki ve birleştirici özelliği olmayan ideolojileri eğitim ve öğretime dayatarak gelişmek mümkün değildir ve olmamıştır da.
Önce maneviyat ve ahlak, sonra milletin değerleri, sonra sanat ve bilim öğretilmeli. Böylece manevi ve maddi bir kalkınma sağlanabilir. Milletimizin hak ettiği muasır medeniyet seviyesine ulaşabilir. Hatta bu medeniyete öncü olabilir. Yeter ki özümüze dönelim.