18 Aralık 1996 günü Milliyet gazetesi, MGK Takip ve Yönlendirme Kurulu’nun 20 Kasım 1996 tarihli “Sorunlar ve Çözüm Önerileri” başlıklı raporunu manşet yapmıştı.

“Çoğunlukla Kürtlerin oturduğu bölgelerde doğurganlık oranı ve nüfus artışı diğer bölgelere nazaran daha yüksek. Araştırmalara göre Kürt nüfusu 2010 yılında toplam nüfusun yüzde 40’ına, 2025’te yüzde 50’sinin üzerine çıkma eğiliminde. Nüfus artışı, Kürt milliyetçiliğinin içte ve dışta canlı tutulmasıyla birlikte düşünüldüğünde, parlamentoya da yansıyarak uzun vadede Türkiye için vahim bir tehdit oluşturabilir. Bunun için bölgede nüfus planlaması seferberliği elzemdir. Az çocuğa prim ve çok çocuğa vergi gibi radikal önlemler gereklidir. Bölgedeki imamların yüzde 90’ı, gardiyanların yüzde 80’i, öğretmenlerin yüzde 43’ü Kürt’tür. Oysa bölge halkından personel istihdamının makul oranda tutulması gerekir.”

Önceki hafta TÜİK 2021 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarını açıkladı. Açıklanan verilere göre Türkiye’de ikamet eden nüfus, 31 Aralık 2021 tarihinde 84 milyon 680 bin 273 kişiye ulaştı. MGK’nın Kürt nüfusa dönük önlemler almayı kararlaştırdığı 1996 yılında 59 milyon 442 bin 502 olan Türkiye nüfusu bugün 25 milyon 417 bin 771 artmış görünüyor.

1996’da MGK’nın ırkçı ve dışlayıcı raporuna göre, Kürt nüfusu ne 2010’da yüzde 40’a ulaştı ne de 2025’te yüzde 50’nin üzerine çıkacak. Ya ne oldu?

Doğurganlık hızı en çok Kürt illerinde oldu. İlk on ilin tamamı bu iller ama dikkat edin nüfusu en çok artan iller bunlar değil. Bir taraftan doğum oranı en yüksek ama diğer taraftan nüfusu artmıyor. Neden? Çünkü bu illerden başka illere göç var. Bugün bütün büyükşehirlerde önemli bir Kürt nüfus var. Büyükşehirlerin çoğunda nüfus önemli oranda Kürt illerinden gelen vatandaşlarla doldu. Bunu siyasi parti oy dağılımında da rahatlıkla görebilirsiniz.

Devletin güvenlikçi siyaseti Kürtleri dağıttı. Siyasetin dengesini değiştirdi. Bugün Kürtlerin oyunu almayan hiçbir parti tek başına ülkeyi yönetemez.

Hal böyle iken ve Kürtler bu ülkede Türklerden sonra en çok yaşayan bir halk iken, devlet yönetimi ne yazık ki onlar yokmuş gibi davranıyor. Devlet hizmetlerinin hiçbir aşamasında Kürtçeye yer vermiyor. Sanki Kürt demek, Kürdistan demek hemen ülkeyi bölüp parçalamak demek gibi suç sayılıyor. Yahu kardeşim TRT Kürdi 2009’dan beri 24 saat Kürtçe yayın yapıyor. Kürtçe dergiler, kitaplar ve gazeteler basılıyor. Kimse bu ülkeyi bölmedi parçalamadı. Ama devlet içinde Kürtlere ait olan haklar verilmediği için Kürtler rahatsız. Türkiye’de yaşayan herkes Türk sayıldığı için Kürtler rahatsız.  İngilizce, Almanca, Fransızca, Arapça dillerinde halka hizmet eden kuruluşlar mesele Kürtçe olunca sağır sultan kesiliyorlar. Etmeyin eylemeyin kardeşim, biz de bu memleketin vatandaşlarıyız. Vergimizi veriyor, askerliğimizi yapıyoruz. Ama bu ayırımcılık bizi çok yaralıyor. Bu yoldan dönün. Bu yanlıştan vazgeçin. Adil bir kardeşlikle beraber yaşayalım. Kardeşlik hukukunu kardeş payı ile pekiştirerek sağlayalım.

Bizi dışlamayın. Denize düşen yılana sarılır bir hale getirmeyin. Kürt kimliğini ve dilini anayasal güvenceye alın. Türkçenin yanında Kürtlerin yoğun yaşadığı yerlerde Kürtçeyi de remi dil olarak öğretin. Kardeşlik edebiyatını değil,  kardeşlik hakkını bize verin.