Dünya hızla ekonomik bir krize doğru gidiyor. Bu krizin en büyük meselesi kaynakların israfıdır. Bir tarafta açlıktan ölen insanlar diğer tarafta ise yemekleri çöpe döken insanlar. Bu durum artık toplumsal değil kıtalar arası bir sorun haline geldi. Parası olan için, israf artık bir hakmış gibi algılanıyor. Parası varsa, onu istediği gibi har vurup harman savurabiliyor zannediyor. Evet, para senin istediğin gibi dağıtabilirsin, ama kaynaklar senin değil, o bütün dünyanın, ihtiyacından fazla tüketemezsin. Çünkü ihtiyaçtan fazla tükettiğin an bil ki, başkasının ihtiyacını tüketip onu mahrum bırakıyorsun. Buna hakkın yok.
İslam bu yaraya parmak basmış ve kangren olmadan meseleyi halletmiş. Dolayısıyla israfı yasaklamış. Her türlü israfı yasaklamış. Malın sahibi olabilirsin ama o malı israf edemezsin. Sahip olduklarının hakiki sahibi Allah’tır ve o nerde ve nasıl kullanman gerektiğini sana bildirmiş. Dolayısıyla nefsinin heva ve hevesine göre kullanamazsın, hele hele israf hiç edemezsin. İstersen bir akarsuyun kenarında bulun ama o suyu israf edemezsin.
Lakin bugünkü kapitalist ve liberal ekonomik sistemlerde paranın sahibi olan, bu para ile istediği gibi israf edebilir, buna kimse karışamaz. Dolayısıyla bir bakıyorsun ki israf öyle boyutlara ulaşmış ki çöpe atılan gıdalardan bir kıta beslenebilir. Açlık çeken insanlara el uzatılmaz iken evcil hayvanlar, balolar, partiler ve toplantılarda yemekler, içecekler ve ikramlardan bir ısırık alınıp gerisi çöpe atılıyor. Hem de tonlarca. Üretilen her şeyin üçte biri çöpe gidiyor. Üretim aşamasında yapılan israfa da hiç girmiyorum.
Sadece sivil kurumlar mı? Hayır, ne yazık ki resmi kurumlar da aynı savurganlıkta. Bir tarafta devletin kasasını doldurmak için vergi üstüne vergi, zam üstüne zam konulurken, diğer tarafta devlet kurumları yaptıkları etkinliklerle israfın alasını yapıyorlar.
Evet, belki israfın belgesini gösteremeyiz ama nerde bir belediyenin yaptığı konser varsa, orda her bir fotoğraf karesi israfın bir belgesidir.
Nerde serpme bir kahvaltı varsa, orda çekilen her kare israfın bir belgesidir.
Nerde toplu verilmiş bir yemek varsa, çöpe giden her bir tabak yiyeceğin israfının bir göstergesidir.
Nerde işin ehli olmayan bir insan atanmışsa israfın bir belgesidir. Torpil, adam kayırma, liyakatsizlik israfın alasıdır.
Denetim mekanizmasını etkin çalıştırmayan kurumlar müsrifliğin doruğunu yaşıyorlar. Çok kazanayım diye milletin masasını ihtiyaçtan fazla donatanlar, müsrifin ta kendileridirler.
Evet, bugün resmi kurumlardan sivil kurumlara, devlet memurundan üretici ve tüketici vatandaşa kadar, herkes neyi israf ettiğine bir baksın ve bir an önce bundan vazgeçsin.
Devlet de etkin bir kontrol mekanizması ile israfın önüne geçsin. Aksi takdirde bilinsin ki israf kıtlığın ve mahrumiyetin sebebidir.
Ve ülkemiz de dünya da yaptığı israf ile hızla bu kıtlığa doğru yol almaktadır.