Son zamanlarda Yunanistan ve Amerika beraber Ege’de onlarca askeri üs kurdular. Bunların hepsi de Türkiye sınır bölgesinde. Bununla da yetinilmedi Yunanistan adaları da silahlandırılıyor. Hâlbuki adaların yapılan antlaşma gereği silahtan arındırılmış olması gerekiyor. Ama Yunanistan bunu da ihlal etti. Kıbrıs’ta zaten üsler var, Akdeniz’de savaş gemileri dolaşıyor, Suriye’ye onlarca üs kurmuş. Irak’ı zaten söylemeye gerek yok. Orası tamamen Amerika’nın kontrolünde olan bir ülke. Dolayısıyla şöyle bir baktığımızda Amerika etrafımızı üslerle çevrelemiş durumda. Bu hiç de iyi niyetle yapılan bir çalışma değil. Bunun bir açıklaması da olamaz. Adamlar resmen bir planı adım adım uyguluyor.
Türkiye bu çemberden her ne kadar çıkmaya çalışsa da çevresinde ciddi bir destek alacağı ülke yok. Çünkü kendisi hala Amerika’ya rest çekmiş değil. Böyleyken kimin kapısına gidip yardım isteyebilir ki?
Dolayısıyla kaldı kendi başına. Kendisi de içeride rahat değil. Muhalefetin büyük bir kısmı Amerikancı. Zaten ABD başkanı da açık açık bunu dile getirdi. Muhalefeti destekleyip hükümeti indirmeyi planladıklarını söyledi. Hiçbir muhalefet partisi çıkıp da ‘ey Biden sen ne diyorsun? Biz senin paralı askerlerin miyiz?’ demedi. Buna sessiz kaldılar. Ne yazık ki işin ciddiyetinin de farkında değiller. Onların derdi ne pahasına olursa olsun Erdoğan’ı devirmek.
Halbuki mesele hükümet, muhalefet meselesi olmaktan çıkmış. Adamlar başka plan ve hesapların peşinde. Başka hesaplar yapıyorken bizimkiler hala gündelik didişmelerin peşinde.
Türkiye gelecek bir cendereden kurtulmak istiyorsa öncelikle iç işlerindeki meseleleri hal etmeli. Doğudan da kuşatılmak istemiyor ise önce Kürt meselesini hal etmeli. Kürtlerin anayasal haklarını vermeli. Dil ve kimliği anayasal güvence altına almalı. Okullarda Kürtçeyi ikinci resmi dil yapmalı. Kürtlerle arasındaki sorunları hal edip onlarla barışmalı. Şu veya bu parti ile değil. Doğrudan halk ile hal etmeli. Veya kendi yanından bunu direk yapmalı. Şundan bundan korkmamalı. Şöyle olur, böyle olur dememeli. Belki birileri diyebilir ki; yahu siz de dönüp dolaşıp bu meseleyi getirip önümüze koyuyorsunuz. Başka mesele kalmadı mı? Kardeşim senin şu an sırtını dayayabileceğin Kürtler var. Bunlarla da kavgalı isen nasıl güvende hissedersin? Eğer benim ihtiyacım yok dersen yarın düşmanın oradan sana öyle bir cephe açar ki, Suriye’ye yığdığı bütün silahları bir anda sınırda ve şehirlerinde sana çevrilmiş görürsün. Hiç olur mu deme? Irak’a bak, olmadı Suriye’ye bak nasıl ve ne hale geldi? İran’a bak en ufak bir meselede ne hale geliyor! Senin ondan çok da farkın yok. Onun için içteki meseleleri acil bir şekilde hal et. Toplumsal barışı sağla. O zaman düşman hangi cepheden gelirse gelsin.
“Girmeden tefrika bir millete düşman giremez.
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”