Sınırsız ve sınıfsız bir hayat isteyenler nasıl bir toplum istiyorlar? Böyle bir hayat mümkün mü? Asırların verdiği hayat tecrübesi ile oluşturduğumuz bu toplumsal yaşam alanları gereksiz mi?
Bir şeyi istemek ve düşünmek ayrı bir şey, var olan gerçeklik ise bazen ayrı bireydir. İnsanlar var olan gerçeklikten bıkıp yeni şeyler düşünürler. Ve bunu da bir kıvama getirip dillendirirler. Sonra bu toplum tarafından kabul görürse hayata geçer, görmez ise unutulup gider.
Bu anlamda peygamberler, filozoflar, düşünürler, devlet adamları ve bilginler çok çalışmışlar. Her birisi toplumu yeniden şekillendirmek için uğraş vermişler. Toplumların hayatında derin izler bırakmışlar.
Toplum tarafından en çok peygamberler, ahlakçılar ve ıslahatçılar benimsenmiş ve kabul görmüştür. Bunlar toplumsal hayatta karşılık bulmuş ve çok şeyleri değiştirmişlerdir.
Geldiğimiz çağda modern hayatın getirmiş olduğu modern toplumlardan bir kısmı değişik hayat tarzları istiyorlar. Değişik bir ahlak ve değişik bir toplumsal yaşamı hedefliyorlar. Bu hedefledikleri hayata da sınırsız ve sınıfsız hayat diyorlar. Aslında baktığımızda bu sunulan model ve modern toplumlarda sömürü ve haksızlık alabildiğine yayılmış. Devletleşen şirketler ve kişiler var. Bunlar dünyayı sömürmekte. Ama bunların servetlerine ve sömürüsüne karşı eylem ve söylemde kimse bulunmuyor. Sanki bir hakmış gibi topluma sunuluyor. Bu sömürü düzeninde açlıktan ölen insanların, yok edilen çevrenin hesabını kimse bunlara sormuyor. Bunlar cambaza bak cambaza deyip toplumun dikkatini başka yere çeviriyorlar ve cebini boşaltıyorlar.
Peki, bunlar insanları nereye kanalize ediyorlar? Tabii ki sınıfsız ve sınırsız bir topluma kanalize ediyorlar. İlk bakışta insan kulağına güzel geliyor. Herkes eşit, herkes aynı ne güzel! Ama öyle değil. Bunu savunanlar bunu istese de bunu ortaya atanlar bunu demiyorlar. Onlar kimse servetlerine göz dikmesin diye, onları dinin ve ahlakın üstüne savaşa yolluyorlar. Sınırsız diyorken cinsellikte sınırsız, sınıfsız derken cinsellikte sınıfsız. Yani her şeyi uçkur davasına getirip bağlıyorlar. Bunun için sınırsız ve sınıfsız bir poplum istiyorlar. Çünkü bizdeki uygulaması bu! Halka dayatılan meseleler bununla ilgili. Diğer bütün hak ve hukuk isteme meseleleri de buna ulaşmak içindir. Yoksa bu adamların Türkiye’deki servet babalarına tek laf ettiklerini duyan var mı? Holdinglerin kapısında eylem yapan var mı? Büyük şirketlerin mağazalarını boykot edeni duydunuz mu? Varsa yoksa orda çıplaklık eylemi, burada kadın hakları eylemi, şurada sapkınlık hakkı eylemi!
Bu maskeler artık bıktırdı. Bunlar derin sermayenin sömürü maskeleri. Bu ortalıkta eylem yapan favalılar da onların paralı işçileri. Hepsinin derneklerine milyon dolarları aktarmaları boşuna değil. Niye Afrika’ya ve dünyanın diğer bölgesindeki mazlumlara bir kuruş göndermiyorlar. Gönderdikleri bir kısım insanlar da aman göç edip biz egemlesin, orda kalsınlar diye korkularından gönderiyorlar.
Ahlak, erdem, saygı, sevgi, din ve toplum bütün insan medeniyeti boyunca var olmuş ve toplumlar bunu isteyerek yaşatmışlardır. Buna karşı gelenler sadece çağımızın büyük şirketleridir. Çünkü böylece insanları daha iyi sömürmeyi hedefliyorlar. Bunları savunanlar da batı tarafından organize edilmiş büyük şirketlerin ve devletlerin maşalarıdırlar. Sınırsız ve sınıfsız toplum aslında sahipsiz toplum demek. Böylece şirketler onları sahiplenip güzelce sömürecekler.