İnnalillahi veinna ileyhi raciun

Abdulkadir Hoca ile Gaziantep Nizip’te tanıştık. Tanıyanın hemen kanı ısınırdı. Güzel bir hitabeti, tatlı bir dili vardı.

Sonraki zamanlarda beraber İslami çalışmalarda bulunduk. O köyde imamlık yapıyordu. Ben de ilçede öğretmen idim. Köye ziyarete gittiğimde sürekli etrafında gençler ve çocuklar vardı. Gündüzleri camide, akşamları evlerde sohbetler yapardı. O doksanlı yılların zor döneminde İslami davayı omuzlamış, hem kendi hem de çevre köylerde çalışmalarda bulunuyordu. Bazen Antep’e, Nizip ve Suruç’a da sohbet etmeye gidiyordu.

Çok güzel bir ilmi ve hitabeti vardı. O konuşunca herkes susar onu dinlerdi. Konuşmaları yerinde ve etkiliydi. Çünkü gönülden konuşuyordu. Çünkü derdi ve davası için konuşuyordu.

O daha biz tanışmadan İslami çalışmalara başlamıştı. Akraba, aile, eş ve dost çevresinde İslami şuuru yaymış bir alim ve hareket adamıydı. Tehdit ve zorbaları takmadan davasını sürdürüyordu. O zamanlarda İslami davayı omuzlamak er kişi işiydi. İşte o kişilerden biri de Abdulkadir Hoca idi. Bir tarafta polis, diğer tarafta PKK insan avındaydı.

Bu İslami çalışmalardan dolayı Nizip’te bize bir operasyon yapıldı. Birçok kişi ile beraber ben ve Abdulkadir Hoca da alındık. İşkenceler gördük. Ama İslami şahsiyetinden zerre kadar taviz vermedi Abdulkadir Hoca. İslam’ın ve alimliğin izzet ve şerefini muhafaza etti.

Daha sonra beraber tutuklanıp cezaevine gönderildik. Cezaevi sürecinde ilmiyle ve irfanıyla bizlere yine hocalık etti. Başına gelen musibetten bir gün şekva etmedi. Sabrı ve selimliği ile hepimize örnek oluyordu. İçeride de bizlere Kur’an, tefsir ve fıkıh dersleri vermeye devam ediyordu. Geceleri namaz kılar, Allah’a ağlayarak dua ederdi. Her gün düzenli Kur’an okur, pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmaya gayret ederdi.

Abdulkadir Hoca, toplumdaki dertlerin devasının İslam’da olduğunu biliyor ve bu toplumun dünya ve ahiret saadeti için var gücü ile çalışıyordu.

Cezaevinden çıktıktan sonra da bu İslami faaliyetlerine devam etti. İslam için çağrıldığı her hizmete severek gitti.

Taziye, düğün, dernek ve meclislerin imam ve hatibiydi. Yanında kalanların kendisinden feyiz ve bereket aldığı bir alimdi. İlmiyle amil bir muttakiydi.

Sevgili Hocam, kıymetli dava arkadaşım, gidişin bizi hüzne boğsa da, sen Allah’a kavuştun. Davasını sürdüğün ve aşığı olduğun Muhammed Mustafa (SAV)’e kavuştun. Aklın başında, İmanın kalbinde ve davan omuzlarında olarak bu dünyadan göçtün. Biz Allah’tan gelene lebbeyk dedik.

Güzel insan, muttaki mümin, ilmiyle amil Hocam. Biz senden razıydık. Allah da senden razı olsun. Sana kavuşuncaya kadar bizlere ve sevenlerine sabırlar versin.

Allah’ın rahmeti üzerinden eksik olmasın. Allah bizleri cennetinde cem eylesin. Rahmeti Rahmana emanet ol.