Çok garip bir ülkede yaşıyoruz. Ülkeyi yönetenler ülkedeki sapık kuruluşlardan, bataklıklardan şikâyet ediyor. Tabi bize de saç baş yolmak düşüyor!
Allah aşkına toplumu çökerten, bünyemizi bir ur gibi kaplayan bu habis hastalıklardan ne zaman kurtulacağız? Siz yöneticiler bunu devlet eliyle yapmaz iseniz, halk mı bildiği yollarla yapsın? Biz bu yollardan çok geçtik, çok bedeller ödedik. Devletin yapması gerekenleri halk yapınca toplumsal hareketler meydana geldi ve olayların önü alınamadı. Nice acılar yaşandı. Bunlar bize ders olmadı mı?
İktidar sahipleri artık bataklığı kurutmak için tedbir almalı. İktidar olmak şikâyet etmek değil şikâyetleri bitirme makamıdır! Bataklıkları kurutmanın zamanı gelmedi mi? Nedir bu bataklıklar; 1- İstanbul sözleşmesi, 2- Kontrolsüz internet, 3- Genç evlilik mağdurları, 4- Ahlaksızlığın serbest olması, 5- Kutsal değerlere hakaretin serbest olması, 6- Eğitimde ahlakın olmaması, 7- Uyuşturucu madde kullanımı, içkinin serbest olması, 8- Faiz, 9- Evden uzaklaştırma ve ömür boyu nafaka, 10- Mahkemece suçu sabit olmayanın cezalandırılması.
Yani bir toplumun çökmesi için bunlar yetmez mi? Ahlaken, bedenen ve ekonomik olarak çöküntünün olması için bütün sebepler hazır değil mi? Bu hastalıklara bir toplumun dayanması mümkün mü?
Ne yazık ki bunlar iktidar eliyle sürdürülüyor. Bu bataklıkları kurutmak için etkili adımlar atılmıyor. Atılıyorsa da geciktiriliyor. Hastalık bünyeni öldürdükten sonra ilaç tedavisine başlıyor. Bu da artık fayda etmiyor.
Şu anda bir nesli kaybetmek üzereyiz. Gerek kontrolsüz internet, gerekse eğitim ve öğretimin disiplinsizliği, ahlaksızlığın serbest olması, bünyelerinde büyük tahribatlar oluşturmuş. Tamamen internet kültürünün oluşturduğu bir nesil olma yolunda hızla ilerliyor.
İktidar sahipleri artık ciddi önlemler almak zorunda. Toplumları fakirlik değil ahlaksızlık çökertir. Ekonomiyi düzeltmek için verdiğiniz çabayı ahlakı düzeltmek için de vermek zorundasınız. Yaptığınız hizmetlerin değerini bilmeyen, tarihin, dinin değerini bilmeyen bir nesil yıkımdan başka bir şey getirmez.
İktidar mal, can, akıl, din ve neslin korunması için etkili tedbirler almak zorunda. Bu devletin asli görevidir. Ama ne yazık ki bu alanların tümünde bir başıbozukluk var. Malın korunması gerekirken faiz ve haksız kazanç almış başını gidiyor. Canın korunmasına ciddi cezalar getirilmiyor. Aklın korunması önemsenmiyor. Birçok içki devlet tarafından üretiliyor. Uyuşturucu almış başını gidiyor. Din devletin hizmetinde, dine hakarete caydırıcı ceza yok. Din eğitimi ciddi değil. Neslin korunması zaten yok.
Artık olayların sonuçları üzerinde değil sebepleri üzerinde kafa yorup çözüm üretmeliyiz. Sebepler ortadan kalkmadan sonuçlar değişmez.
Bataklıklar kurutulmadan sinekler bitmez.
Bunu da yapacak olan iktidar sahipleridir.