Kelime olarak yükselmek, yücelmek anlamına gelen Suud, aynı zamanda Hicaz bölgesinde kurulan Arabistan’ın da ismi. İngilizler tarafından kurdurulan Suudi Arabistan, tarihte genelde batının İslam toplumlarını egemenliğinde tutmak için kullandığı devletlerden biri.
Batı modernlik adına İslam toplumlarına Türkiye’yi rol model olarak seçerken, dindarlık adına da en katı dindarlığı uygulayan Suudi Arabistan’ı rol model olarak İslam toplumlarına sundu. Uzun yıllar Türkiye bu modeli çok katı ve en uç noktada uyguladı. İslam adına ne varsa yasakladı. Topluma katı bir dinsizliği dayattı. Halk artık dayanamaz bir hale geldi ve yavaş yavaş tekrar dine yöneldi. Dinsizliğin bütün uygulamaları ters tepti. Yönetim ne yaptıysa önünü alamadı. Hatta on yılda bir askeri darbelerle bunu kesmeye çalıştıysa da halk yine de vazgeçmedi.
Suudi Arabistan da kurulduğu günden beri yönetimin istediği ölçülerde dini kuralları katı bir şekilde uygulamaya başladı. Vahhabiliği de uygulamaların temeline oturttu. Bu katı dindarlık ise sadece kabuktan ibaretti. Kesinlikle dinin hikmet boyutu ile ilgilenmiyorlardı. Çünkü onlara bu rolü verenler bu şekilde oynamasını istediler. Yönetim kesimi lükse, israfa, günaha batmış, ama halk kesimlerine katı bir dindarlığı dayattılar. Aynı zamanda da katı bir yönetimle işleri çok sıkı tuttular. Çünkü zengin petrol yataklarını sömürmek için katı bir yönetim gerekiyordu.
Bu aşırılık gelinen noktada artık efendilerine de zarar vermeye başladı. Çünkü bu düşünceden beslenen kendini bilmez bazı topluluklar artık kontrol edilemez hale geldi. Çünkü keskin sirke küpüne zarar veriyordu. Bu sirkeyi artik inceltmenin zamanı gelmişti. Çünkü artık bu zamanda dinin katılaştırılması değil yozlaştırılması gerekiyordu. İşte tam burada tekrar Suudi Arabistan devreye sokuluyordu. Müslümanların kutsal mekanlarına hükmeden bu yapı ne kadar yozlaşırsa İslam toplumlarına da o kadar etki edecekti. Dolayısıyla batı emperyalizmi bir taraftan Müslüman toplumlardaki halk destekli İslami Hareketleri yok etmeye çalışırken, diğer tarafta da toplumlara artık İslam’ın sürdürülebilir, bu zamanda yaşanabilir bir din olmadığını Suudi Arabistan örneği üzerinden de pompalayacaktı. İşit ve benzeri tekfirci yapılar da bunlara çok güzel malzeme veriyor, bütün dünyada İslam’ın önünü kesmek için artık sebep aramalarına gerek kalmıyordu.
Suudi Arabistan kapalı kapılar ardında veya batıya gittiklerinde yaptıkları rezaletleri ülkelerinde rahatça yapmak için efendilerinden gerekli izinleri aldılar. Suudi Arabistan git gide Suudi Amerika olma yolunda hızla ilerliyor. Bu hızla da Allah’ın onlara bir bela göndermesi de yaklaşıyor. Ayrıca bütün pisliklerine de İslami bir kılıf ve bel’amlardan da birer fetva alıyorlar. Böylece Allah’ı ve Müslümanları kandırdıklarını düşünüyorlar. O kadar batıla dalmışlar ki Allah’ın ezelden yaptığı bu fermanları ne görüyorlar ne de duyuyorlar:
“Biz bir kenti helak etmek istediğimizde oranın varlıklılarına emrederiz. Onlar da (emirlerimize uymayıp) orada bozgunculuk çıkarırlar. Bunun üzerine artık söz hak olur ve orayı darmadağın ederiz.”(İsra -16)
Allah onların şerrinden İslam ümmetini muhafaza etsin.