Son günlerde sık sık duyar hale geldiğimiz bir kavram bu.
AK Parti ile MHP arasında varılan uzlaşma sonrası her iki parti yetkililerince de sık sık dile getiriliyor.
Partilerin kendi aralarındaki ittifakları veya ittifaksızlıkları elbette kendilerinin bileceği veya karar vereceği bir husustur.
Prensip olarak ittifaklara karşı olmadığımızı da hemen belirtelim.
Ancak iki parti arasında varılan bir seçim mutabakatının “Millî Mutabakat” şeklinde lanse edilmesi doğru değildir.
Bu yaklaşım beraberinde ittifak dışında kalan partilerin gayr-ı millî olduğu anlayışını da getirir ki bu âdilce bir yaklaşım olmaz.
Mevzunun açıklığa kavuşturulması için elbette bu kavramsallaştırmanın bânilerinin bunu kamuoyuna izah etmeleri gerekmektedir.
Millî mutabakatla kast edilen tam olarak nedir?
Çerçevesi ortaya konulursa o zaman herkes veya her kesim buna karşı fikirlerini dile getirebilir; lehte veya aleyhte tavır takınabilir.
Kavram olarak “Millî Mutabakat” ifadesi “Millete ait olan uzlaşma” anlamına gelmektedir.
“Millî” kelimesi, “millet ve millete ait olan” şeklinde başlıca iki kavram üzerine oturmaktadır.
O halde millet nedir, millete ait olan nedir?
Millet, Arapça bir kelime olup İslam literatüründe din ve şeriat anlamlarına gelmektedir.
Millet kavramı, din terimi gibidir. Yüce Allah`ın peygamberleri aracılığı ile kulları için belirlediği hükümler manzumesidir.(Müfredat-Ragıp el-İsfahani-Millet kavramı maddesi)
“De ki; Hayır, biz batılı bırakıp Hakka yönelen İbrahim`in milletine uyarız.” (el-Bakara 02/135).
“De ki; Allah doğru söyledi. Öyleyse Hakka yönelen İbrahim`in milletine tabi olun.” (Ali İmran 03/95)
Osmanlının son dönemleri ile Cumhuriyet`in ilk yıllarında millet kelimesi belki de bilinçli bir çaba ile anlam daraltılmasına uğratılarak “ulus, kavim” anlamında kullanılmaya başlanmıştır.
Ulus ve millet arasındaki fark, milletin din unsurunu önde tutuyor olması, yani ümmet kavramını kapsamasıdır.
Oysa ulus kavramında ağırlık ırk, tarih ve törededir.
Görüldüğü üzere millet kelimesi asıl olarak aynı dinin bağlılarını yani ümmet anlamını içermektedir.
O halde milleti şimdilerde yapıldığı gibi tek bir etnik kimlikle izah etmek, ya cehalet ya da dalalettir.(Bilinçli saptırma)
Aziz İslam`ı kabul etmiş her kavim(Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Japon, İngiliz vs.) milleti oluşturmaktadır.
Millete ait olan ise bu kavimlerin inanç başta olmak üzere dil, kimlik, tarih ve töreleridir.
Yani bir mutabakatın millî olabilmesi için milleti oluşturan kavimlerin din, dil, kimlik ve tarihlerine yönelik tam bir serbestiyet öngörmesi gerekmektedir.
Aksi takdirde millilik değil, milliyetçilik söz konusu olur.
Milleti tek başına Türk kimliğine indirgemek millilik olmaz, milliyetçilik veya ulusçuluk olur.
Mesela, mecliste okunan Fatiha`yı meclis tutanaklarında hâlâ “X”, konuşulan birkaç Kürtçe kelimeyi de “Bilinmeyen dil” olarak tanımlamak millîlik değil, milliyetçiliktir.
“Türk milleti” yerine “Türkiye Milleti” dediği için seçilmiş bir insanın milletvekilliğini düşürmek millîlik değil, milliyetçiliktir.
Özetle dil ve din yasaklarını anayasal olarak ortadan kaldırmaya yanaşmayan ve farklı kavimleri “Türk” üst kimliğinde buluşturmaya çalışan anlayış millî değil, milliyetçidir.
Merhum Mehmet Âkif ise böyle bir anlayışı “küfür” olarak nitelemektedir:
“Hani milliyetin İslâm idi? Kavmiyyet ne?
Sarılıp sımsıkı dursaydın a milliyetine!
Arnavutluk ne demek? Var mı şeriatta yeri?
Küfr olur, başka değil kavmini sürmek ileri.
Arab'ın Türk'e, Laz'ın Çerkez'e yahud Kürd'e,
Acem'in Çinliye rüçhanı mı varmış, nerede?
Müslümanlıkta anasır mı olurmuş? Ne gezer?
Fikrî kavmiyyeti tel'in ediyor Peygamber.
En büyük düşmanıdır rûh-u Nebî tefrikanın,
Adı batsın onu İslâm'a sokan kaltabanın…”
Fazla söze gerek yok, Merhum Akif son noktayı koymuş.
Etnik kimlik üzerine inşa edilecek bir mutabakat “Milli Mutabakat” olmaz; “Milliyetçi Mutabakat” olur.
Bir asra yakındır içte yaşadığımız çatışma ve kaosun ana sebebi budur.
Çok daha net söyleyelim:
“Bu anlayış, içte çatışma çıkarır; dışta ise ülkeyi kaosla teslim almak isteyen emperyalizme yeni müdahale alanları açar.
Milleti bütün unsurları ile çatışmalardan uzak tutmaya çalışmak ve emperyalizmin müdahalesine açık alan bırakmamak bir ya da iki partinin ikbal ve istikbalinden çok daha önemlidir.