Ne bu kardeşim her yıl sınav sistemi değişiyor, bıktık artık, eğitim kırk yamalı bohça haline geldi…” şeklindeki serzenişler birçoğumuzun kulağına gelmiştir.
Tamamının haklılık payı var.
Kendi özü, inancı, tarihi ve sosyo-kültürel değerleri üzerine bir sistem inşa edememiş bir ülkenin yaşayacağı kaçınılmaz sorunlar bunlar.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da sebepler değil, sonuçlarla uğraşıldığı için bir türlü mesafe kat edilemiyor.
AK Parti`nin on beş yıllık iktidar döneminde de aynı hatalar yapıldı, yapılıyor.
Artık hiçbir bahane veya mazeretin arkasına sığınmadan hükümetin şunu acilen yapması gerekiyor:
“Sınav sistemlerini değil, eğitim sistemini değiştirmek.”
Parti programımızda da dile getirdiğimiz gibi,
“Eğitim, insanın doğuştan getirdiği yeteneklerini geliştirme ve şekillendirme; onu, din ve dünya ile ilgili vazifelerini hakkıyla yapabilecek duruma getirme faaliyetidir. Eğitimin esas amacı; bedenin ve aklın geliştirilmesi iradenin güçlendirilmesi, ruh ve bedene edebin verilmesi, güzel ahlak sahibi, iyi ve olgun insan yetiştirilmesi, yeni neslin hayata ve geleceğe hazırlanmasıdır.
Dün olduğu gibi bugün de bilgisini ve inancını kendisine rehber edinen, İslam`ı tam olarak özümseyip yaşama zevkini Allah sevgisiyle bütünleştiren, sosyal hayata aktif ve olumlu biçimde katılıp öncülük eden iyi yetişmiş bir nesle ihtiyaç vardır. Kuşkusuz bu ihtiyaç, bilgi ile hikmeti bütünleştiren, insanı aktif ve verimli kılan ideal bir eğitimle karşılanabilecektir.
Eğitim sisteminin, bugünün ve yarının anlaşılması için İslamî değerleri ve Müslümanların kabul görmüş tarihi tecrübeleri doğrultusunda düzenlenmesi, sadece bilgi devreden ezberci değil, insan yetiştiren, talim eden, terbiye eden bir anlayışla ele alınması gerekliliği üzerinde durulmalıdır.
Eğitim sistemi "eğitim" kelimesinden başlayarak terimleriyle, bilgi kaynaklarıyla, tanımlarıyla ve örnekleriyle baştan sona sorgulanmalı, Fransız eğitim sisteminin kabul edildiği 1867`den bu yana eğitimde kaybedilen bütün İslamî değerler, eğitim sistemine yeniden kazandırılmalıdır. Bununla kastedilen, mekânda ve araçlarda geriye dönüş değil, bütün unsurlarda batı taklidinden kurtulmak ve çağın gereklilikleri doğrultusunda eğitimi yeniden düzenlemek, tanzim etmektir. Hedef yeniden MAARİFE ulaşmaktır..."
Bu anlayış ve bu hedefler olmadığı takdirde daha nice körpe dimağlarımızı kurban vereceğiz.
Gelecekten hiçbir umudu olmayan, anlık zevkler peşinde koşan, hedonizm ve nihilizmin pençesinde kıvranan zavallı gençlerimiz, evlatlarımız…
Karma eğitim dayatmasının evlatlarımızı nasıl bir sapkınlığa sürüklediğini ne zamana kadar görmezden geleceğiz?
Basit bir öfke kabarmasında veya İlahî imtihanlar gereği, hayatın bir zorluğu karşısında gözlerini kırpmadan kendi canına veya başkasının canına kast eden gençlerin ruh halini ne ile izah edeceğiz?
Salt matematiğin rakamları veya kimyanın formülleri ile maddi-manevi gelişimlerini tamamlamış nitelikli insanlar yetiştiremeyeceğimizi anlamak için yaşanmamış hangi acıyı yaşamamız gerekiyor?
Paris`in şartlarına göre hazırlanmış bir sistemin İstanbul, Urfa, Yozgat, Trabzon veya Adana`nın derdine derman olamayacağını anlamak için kaç neslimizin daha sistemin çarkları arasında ezilmesine seyirci kalacağız?
Utanmadan sıkılmadan velileri, öğrencileri veya öğretmenleri suçlayan anlı şanlı yetkililerin bu sistemin bu evlatlarımızın celladı olduğunu anlamaları için daha kaç Özgecan`ın ya da Helin`in katledilmesi gerekiyor?
Evet, lafı oraya buraya çekmeden çok net olarak söylüyorum:”Bu eğitim sistemi, evlatlarımızın katili, celladıdır!”
Allah`ın adıyla başlayacak, evlatlarımıza insan hayatının kıymeti ve kutsallığını öğretecek, bir tek insanın hayatının bütün insanların hayatı ile eşdeğer olduğunu izah edecek bir “maarif anlayışına” su, ekmek ve hava kadar ihtiyacımız var.
Adalet duygusunu her şeyin önünde tutan; kendisi, ailesi ve toplumu ile barışık, ruh ve beden sağlığı yerinde nitelikli bireyler yetiştirecek bir “talim-terbiye anlayışına” şiddetle ihtiyaç var.
Yeter artık... Birbirimize hikaye anlatmayalım:
İsimlerinin önünde koca koca akademik unvanlar bulunan nitelikli dolandırıcılar, yolsuzluk ve hırsızlığın kitabını yazacak kadar tecrübe sahibi olan belediye başkanları, siyasetçi veya bürokratlar; ana-babasını, öz evladını veya masum insanları gözlerini kırpmadan katleden caniler vs. Burkina-Faso'nun değil, bu eğitim sisteminden yetişmişler.