Başlıktaki isimle yazılmış kitabın yazarı Thomas P.M. Barnett, günümüz ABD savaş politikalarının nasıl oluştuğuna ve küreselleşme dışında kalan devlet veya unsurların sisteme dâhil edilmek için hangi badirelerden geçirildiğine dair Pentagon`a strateji sunuyordu.
Hem çarşamba günü kaldığımız yerden hem de bunları kendisinden dinlemeye devam edelim:
“…Biz dünyanın Leviathan(*) kuvvetiyiz. Ülkeler arasında savaşın hangi şartlar altında yapılacağına biz karar veriyoruz. Bu koşullar var olduğu zaman bizim Leviathan kurallar dizini, MAD (karşılıklı yıkım) olarak bilinen daha geniş kurallar dizisine boyun eğecektir. Amerika'ya böyle bir saldırıyı gerçekleştirebilme kapasitesi olan ülkeler (Britanya, Fransa, Rusya, Çin, Hindistan) küreselleşmenin işleyen merkezi dâhilinde olduğu için, sistem için tehlike arz eden önemli tehdit kaynağı olarak geriye sadece nükleer silah sahibi olmak isteyen ya da aslında sahip olan Boşluk ülkeleri kalmaktadır.
Boşluğu küçültmek sadece para ile olacak bir şey değildir; bu işleme kan dökmek de dâhil olacaktır.
Bu yüzden Pentagon'un asıl görevi ekonomik entegrasyonu sekteye uğratan ulusal ve bölgesel alanlara güvenlik ihracı sağlamaktır.
Sonuç olarak boşluk içindeki iktidarı terk etmek istemeyen Küba'nın Castro`su, Venezuela'nın Chavez'i, Zimbabve'nin Mugabe'si, Libya'nın Kaddafi`si gibi aklımıza ilk gelen baskıcı rejimler, birer sorun teşkil etmektedir.
Ayrıca Tunus, kapı komşusu Kaddafi olmadan; Botsvana, komşusu Zimbabve'nin devlet başkanı Mugabe olmadan; Lübnan, Suriye'nin Esad`ı olmadan ve Orta Asya, zamanları dolduğu halde görevlerini terk etmek istemeyen liderleri olmadan çok daha başarılı ve mutlu olabilir.
Kısacası boşluk içerisinde nerde güvenlik zafiyetimiz varsa, o boşluğu kötü aktörler dolduracaktır.
İşte bu yüzdendir ki Boşluk`un tüm Saddamlarını alaşağı etmek iyi bir iştir; çünkü her bir rejim değişikliği, kırılan camları tamir etmek demektir.
Bunu yaparak Merkez, temsil ettiği kurallarını uygulamadaki ciddiyetine ilişkin sinyallerini diğer kötü rejimlere göndermektedir.
Benim Amerika'nın gelecekteki askeri gücü ile ilgili vizyonum kaos, belirsizlik ve sürekli savaş kavramları içinde yaşayan birçokları için hiç şüphesiz mükemmel görünüyor. 20. yüzyıl itibarıyla bizim bildiğimiz şekliyle savaş ve barış, 21. yüzyılda çok fazla görülmeyecektir. Amerikan barışının İkinci Dünya Savaşı`ndan sonra küreselleşmenin yeniden doğuşunu ve gelişimini sağladığı gibi yeni Amerikan Savaşı, dünyayı yeniden yapılandırmak için ortaya çıkmaktadır; bizim tarafımız sadece kazanmakla kalmayıp aynı zamanda büyümektedir…”
Kitap, özetle bu tespitleri içeriyor.
Meraklısının bu kitabı mutlaka okumasını tavsiye ediyorum.
Verilen örnekler ve tavsiyelerin küreselleşme adına şu an nasıl hayatiyet bulduğuna hep beraber şahit oluyoruz.
Küreselleşme dışında kalan ülkelerin halklarının kaos, belirsizlik ve sürekli savaşlarla nasıl canlarından bezdirildiğini ve bunun üzerinden sisteme dahil edilerek bütün iradeleri ile nasıl teslim alınmak istendiğini kahrolarak izliyoruz.
Sünnî dünyanın bağrından çıkmış olmasına rağmen İHVAN geleneğinin küresel şarlatanlar ve onların uşaklığını yapan, üstelik Sünnî olduğunu iddia eden ülkelerce neden terörist ilan edildiğini de bu vesile ile izah etmekte fayda var:
Küreselciler, İHVAN geleneğini küreselleşme karşısında durma ve alternatif oluşturma konusunda oldukça başarılı görüyorlar!
Kendilerinin ve etki alanlarındaki ülkelerin İHVAN`a yönelik katı düşmanlığının altında yatan ana neden budur; zira yazarın da belirttiği gibi bu durum, dünya imparatorluklarını kurmalarının önündeki en büyük engellerden biridir.
ABD`nin vehmettiği tanrısal gücü reddeden bütün devletler ve yapılar, Boşluk içindeki yerlerini alarak Yeryüzü tanrılığına soyunan bu şarlatanlara karşı Tevhid mücadelesi vermeyi en başta gelen öncelikleri arasına katmalıdırlar!
* (Toplumda yaşayan) İnsanlar birbirlerine 'Ben haklarımdan vazgeçiyorum ve tüm haklarımı bu insana ya da insanların meclisine veriyorum' demelidirler. Böylece bütün güç ve kudret tek bir insanda toplanır. Bu, Büyük Leviathan'ın doğması demektir.