Çetindir Ortadoğu siyaseti…
Kavga ise tarihle yaşıt.
İhanet desen, mebzul miktar!
Dımeşk, nam-ı diğer: Şam-ı Şerif!
Dünyanın merkezi!
Mehdi(as)`yi bekleyen de var,
Tanrı`yı kıyamete zorlayan da…
Karakterler muhtelif:
Fir`avun, Karun, Haman, Bel`am…
Samiri`sine kadar…
Gözü ile gördüğü hakikati tersyüz edebilecek kadar ecinni!
Cambaz, hokkabaz, bencil ve hâris.
Tuzağı yaman!
Dağları yerinden oynatır!
Asa sahibi Elçi(as)`ye İlahî levhaları fırlattıracak kadar...
Elçi kardeşinin saçını-sakalını çekiştirecek kadar…
Üç bin yıllık mirasın sahipleri…
Yaman tuzak kurdular bir kez daha!
Filistin`i sahipsiz bırakacak,
Okyanusları bebek mezarına çevirecek,
Çocukları açlıktan öldürecek,
İnsanlığın zirve noktası Îsar hasleti ile donanmış bünyeleri birbirlerinin kanına susamış canavarlara dönüştürecek,
Şişeden cin, öküzden-buzağıdan “tanrı” çıkaracak,
Ekini ve nesli bozacak-helak edecek,
Bir kez daha kelimelerle oynayarak ve asıllarından uzaklaştırarak,
Gen haritasını çıkardığı coğrafyada her bir planını bir haklılığın veya bir aidiyetin sırtına yükleyerek…
Fani adamın baki dizelerindeki gibi, ekolojik dengeyi çıldırtan dengeye dönüştürerek…
Her bir hamlesi asırlık bir plan…
Her bir adımında stratejik bir akıl…
Birbirinden bağımsız gibi görünen düzenli ve periyodik adımlar…
Bu siyasetle baş etmek kolay değil!
Tavla siyaseti güderek hiç olmaz!
At zarı…
Umut taciri misal, ya ‘düşeş` gelirse…
‘Hep yek` olursa peki?
Kaybedersin!
Çal yoğurdu göle!
Ya tutarsa?
Ya tutmazsa?
Başka söze hacet yok!
İşte hal-i pür melalimiz!
Tavla değil, satranç bilmek lazım!
Şahı mat edecek akıl ve iz`an lazım!
Ve Ramazan…
Şükür, takva ve Furkan!
Hele hele Furkan…
Muhteşem kitap…
Ve zat-ı risalet penahi!(SAV)
Hayatının her anı şeffaf bir elçi!
Daha ne söylesinler akıl sahipleri için?
Buyurun o zaman!
Halep orda ise, arşın burada!
Dost kim, düşman kim?
Şam`da başladı, Şam`da bitsin!