Merakla beklenen Meclis Darbe Girişimini Araştırma Raporu nihayet kamuoyu ile paylaşıldı.

Yorumlar farklı farklı…

Kimine göre “Dağ fare doğurdu!”,  kimine göre “10 numara bir çalışma” oldu.

Meseleye yönelik hakkaniyetli bir yaklaşımın sergilenmesi adına şu hususların altını çizmek istiyorum:

Okuyabildiğim kadarı ile gayet önemli tespitlerin yanında son derece ciddi eksiklikler de var.

Her şeyden önce darbenin arkasında FETÖ ve irtibatlı olduğu CIA, dolayısıyla dış bağlantısının tespit edilmiş olması önemli.

HÜDA PAR olarak ilk günden itibaren “İşbirlikçi-Emperyalist darbe girişimi” ifadesini kullanmamız bu yüzden.

Yine bu hayasızca girişim ile ülkede bir kaos ve istikrarsızlık meydana getirilmek istendiğini, bunun arka planında ülkeyi Irak veya Suriye`ye dönüştürme sinsi planının yattığını,  bu anlamda da bunun bir işgal harekâtı olduğunu açıklamalarımızda defaaten dile getirmiştik.

Raporda da hemen hemen aynı tespitlerin yapılmış olması sevindirici.

6-8 Ekim 2014 Kobani bahaneli olaylar ile 27 Aralık 2014 Cizre katliam girişimlerinin açık bir FETÖ-PKK işbirliği olduğunu, bunu masa başında değil; bedel ödeyerek, şehid vererek öğrendiğimizi daha önce defalarca dile getirmiştik.

Gelinen aşamada bu kalleşçe işbirliğinin çok gecikmiş de olsa resmi bir raporda yer alması ve kayıtlara geçmiş olması önemli ve olumludur.

‘Dinler arası diyalog` projesinin küresel bir proje olduğunun tespiti ile örgütün en az yarım asırdır dış istihbarat servislerinin güdümünde bir casusluk şebekesi olduğuna dair tespit de bilinen ama resmileşmesi bakımından dikkate değer, diğer bir husustur.

Raporun haklı olarak eleştiri konusu olan hususlarına gelince;

Öncelikle yılan hikâyesine dönen veya bir muamma olma özelliğini sürdüren 15 Temmuz 2016 günü saat 14.30 ile saat 20.45 arası belirsizlik açığa kavuşmuş değil.

Konuya ilişkin kamuoyu ile paylaşılan ve eş zamanlı olarak da tartışmaları beraberinde getiren MİT raporunda Genel Kurmay`dan bu yönde bir istihbarat alınamadığına dair beyanat, işi de kafaları da iyice karıştırdı.

15 Temmuz darbe teşebbüsü ile alakalı çok merak edilen ve darbe girişimini MİT`e haber eden binbaşının ifadeleri de bu muammayı ve belirsizliği çözebilmiş değil.

Öyle görünüyor ki bu husus, darbenin siyasi ayağının ortaya çıkarılmasından çok daha öncelikli.

Siyasi ayak demişken biz bununla sadece AK Parti`nin kast edilmesini isabetsiz ve eksik bir yaklaşım olarak değerlendiriyoruz.

Doğru bir tanımlama ile “siyasi ayaklar” ifadesinin kullanılması gerekli, zira özellikle mecliste olan diğer partilerin de yoğun olarak ürkütücü ahtapot FETÖ şebekesinin temas ve yönlendirmesine maruz kaldığı aşikâr.

“Komisyonumuzda şimdiye kadar siyasi bir isim ortaya çıkmadı.” ifadesi raporun kamuoyunda inandırıcılığının sorgulanmasını da beraberinde getirecek bir husus.

Raporda FETÖ yapılanmasının bir cemaat olduğu ön kabulü ile sekter bir yaklaşım sergilenerek bütün cemaat ve tarikatların benzer özellikte olduğuna dair yapılan vurgu, ma`şeri vicdanı kanatacak türden.

FETÖ`nün bir cemaat olmadığı, bir casusluk şebekesi olduğunun raporda dercedilmiş olması, rapora dair bir çelişki, bir paradoks oluştururken; darbe karşıtı cephenin hatırı sayılır kısmının bu cemaat ve tarikat üyelerinden oluştuğu hususunun dile getirilmemiş olması, en hafif tabiri ile vefasızlıktır.

Bu hususta katledilen 250 insan ile 2 binin üzerinde gazinin profillerine bakmak yeterli olacaktır.

Bunu söylemek istemezdim ama sapla samanın karışmaması, Müslüman milletin zaferinin çalınmaması adına tarihe, halka ve Hakk`a karşı şahitliğin bir gereği olarak not düşmek istedim.

Raporu hazırlayan kadro ile ilk karşılaşmamızda hatırlatacağım ilk husus da bu olacak inşallah!

Hayırlı Ramazanlar!