Pazartesi günü Sn. Genel Başkanımızla beraber İstanbul-Fatih`te bazı gazeteci ve yazarlarla akşam yemeğinde bir araya geldik.

Referandum sonrası basınla yaptığımız ilk toplantı idi.

Gazetecilerin kafasında epey soru birikmişti.

Çoğunu sorduklarından eminim.

Sorulan sorular ve bunlara verilen cevaplar konusunda şu hususları sizlerle paylaşmak isterim:

“Referandumda çok kilit bir rol üstlendiniz, kararınız dengeleri değiştirdi, sizinle temas kuruldu veya size teşekkür edildi mi?”

Evvela kimsenin gönlünü kazanmak için değil,  Rabbimizi kendimizden razı etmek için ‘Evet` dedik.

Bölgesel, küresel ve ulusal vesayetin geriletilmesi bizim için önemli idi ve buna destek verdik.

“Küresel vesayetle kastınız nedir?”

İngiltere Kraliçesi pasaport taşımaz, yani kendisini dünyanın sahibi olarak görür.

ABD, büyükelçiliğinin bulunduğu her ülkede siyaseti dizayn etme, her işe karışma ve bu doğrultuda o ülkede karışıklık çıkarma hakkını kendinde görür.

Ulusal vesayet dediğimiz statükonun varlığı ise, Kürt meselesi başta olmak üzere birçok meselenin çözüme kavuşmasının önünde engeldi.

Bunu yanlış olarak gördük ve elbirliği ile bu yanlışı ortadan kaldırmaya çalıştık.

Şimdi doğruları inşa etme zamanı ve beraber inşa etmek istiyoruz.

“AK Parti`nin bölge özelindeki eksikliği nedir?”

AK Parti merkezde bir parti, tercih ettiği aday profillerini de ekseriyetle buna göre belirliyor. Bu da meselelerin çözümü noktasında bir dava şuurundan ziyade klasik partici reflekslerin devreye girmesine sebebiyet veriyor.

Çözülmediği takdirde halka zarar verecek sorunların varlığı karşısında yeteri direnç göstermeme veya bu konuda bedel ödemeyi göze alamama gibi hususları da beraberinde getiriyor.

“Referandumda kilit rol oynadığınız gibi 2019 seçimlerinde de yani Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de kilit bir rolünüz olacak. Artık şu Kürt meselesi çözülsün istiyorsunuz. Ne diyorsunuz?”

Seçim sonuçlarına bakın lütfen, Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı yerlerde ‘Evet` oylarının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu göreceksiniz.

Mesela dokuz vilayetten oluşan Güneydoğu`daki ‘Evet` oylarının oranı “% 53”, Türkiye ortalaması ise % 51.

“HAMAS`ın siyaset belgesi hakkında ne düşünüyorsunuz?”

Ağır şartların dayattığı mecburi bir açılım ve siyasi bir hamle olarak görüyoruz.

Kaldı ki HAMAS veya başka bir İslami Direniş Hareketi, siyonizmi tanımadığı ve siyonizmin meşruiyeti yönünde adım atmadığı müddetçe sorun yoktur.

Çünkü siyonizm insanlık düşmanı, zehirli bir fikirdir ve israil, dünyanın en büyük terör çetesidir.

HAMAS`ın siyaset belgesinde de bu hassasiyetler muhafaza ediliyor.

“Hükümetin yaptığı bazı yanlışların İslami kesimlerde yeteri kadar eleştirilmediği veya eleştirilemediği ifade ediliyor. Ne diyorsunuz?”

Sanırım sorun, sivilliğin biraz kaybedilip devletçi reflekslerin ön plana çıkması ile alakalı bir şey.

Ama biz eleştiriyoruz, yani doğruya doğru deyip desteklediğimiz gibi, yanlışa da yanlış deyip desteklemiyor, bilakis sahip olduğumuz siyasal imkânlar üzerinden ilgilileri vazgeçirmeye çalışıyoruz.

Üstad Bediüzzaman şöyle der: “Açgözlü canavardan merhamet dilenmek, sadece canavarın iştihasını artırır.”

Üstelik canavar, diş ve tırnağının da kirasını ister.

ABD veya İsrail gibi zalim ve merhametsizlere sığınmak da aynen böyledir.

Ümmet ve kardeşlik şuuru içinde kendi potansiyelimizle sorunlarımızı çözebilecek güçteyiz.

Geleceğe umutla bakıyor ve Rabbimizden hayır diliyoruz!