Proje olduğuna kuşku yok.
Amaç bir Kürt Devleti ya da Kürtlerin gasp edilmiş haklarının iadesi falan değil.
Zira PKK-PYD`nin Kürtlerin hak talepleri ile ilgili ciddi bir talebi veya projesi yok.
Üstelik PKK-PYD`nin gerçekte ne veya kimin için savaştığı ciddi anlamda izaha muhtaçtır.
Bu yapısı ile PKK-PYD`yi adeta koruma çemberine alan küresel güç odaklarının Kürtlerin eşitlik ve adalet temelindeki hak taleplerini görmezden gelmesi, işin rengini ortaya koymaktadır.
Son zamanlarda çok sık karşılaştığım sorulardan biri de şu:
“Nasıl oluyor da dindar-muhafazakâr Kürt toplumunda laik-seküler, marksist-leninist bir örgüt taban bulabiliyor?”
Bunu anlayabilmek için Kemalist Türk modernleşmesine bakmak yeterli.
Müslüman Türk halkının inanç ve değerlerine taban tabana zıt olan Kemalizm, dindar Türk halkının üzerine nasıl çöktü?
Teorik ve pratik çerçevesi ile algı eşiği iyi kurgulanmış bir kandırmaca, dönemin algı oluşturma araçları ve korku imparatorluğu eşliğinde yürürlük alanına kondu.
Şaka gibi ama halkın uğruna savaştığı ve çok ağır bedeller ödediği bütün “değerler” bir bir yok edildi.
Millet, fakr u zaruret içinde iken modernleşme adına Ankara`nın ortasına opera binası dikildi.
Dindar halk, Kuvvayı-ı Milliye birliklerine olağanüstü destek vererek “Tekalif-i Milliye Emirleri” gereği iki çorabından ve çift sürdüğü iki öküzünden birini orduya vermiş olmasına rağmen yok sayıldı.
Ezcümle, bir lider kültü etrafında asırlık bir modernleştirme projesi uygulama alanına kondu.
Türk modernleşmesinin hangi boyutlarda uygulandığını daha iyi anlamak için Arap kültürünü çağrıştırdığı gerekçesi ile uzun yıllar arabesk müziğin nasıl yasaklandığına bakmak yeterli olacaktır.
Siyah beyaz ekranlı TRT televizyonu her türlü Batı müziği ve sanatçısına açık hale getirilirken Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay, İbrahim Tatlıses gibi sanatçılar uzun süre bundan mahrum bırakıldı.
ABD ve NATO`nun her darbenin arkasında olması, 15 Temmuz darbe girişimine açıktan destek vermesi, ABD`nin FETÖ elebaşı Gülen`i ısrarla sahiplenmesi, Almanya ve İngiltere`nin darbenin arkasında FETÖ`nün olmadığına dair resmi beyanları ve son dönemlerde Batı`nın kendi modernist projelerini akamete uğrattığını düşündükleri Sn. Erdoğan`a yönelik karşıtlıkları vs.
İşte bu projenin nerede ise aynısı uzunca bir süredir “Geç kalınmış Kürt milliyetçiliği” sosuyla Apoizm üzerinden uygulama alanına konuyor.
Benzerlikler şaşırtıcı…
Sözgelimi HDP`li hiçbir belediyede Kürtçe kursu yok ama dans, tango kursları çok.
Kılık-kıyafet, yaşam tarzı, modernite üzerinden dayatılan ideolojik bir anlayış…
Laik ve seküler yaşam tarzının bekçiliği üzerinden küresel güçlere verilen mesajlar…
Buna her evden bir ölüm, cezaevleri, devletle karşı karşıya getirme üzerinden oluşturulan ciddi mağduriyetleri de eklemek gerekir.
Ayrıca Çözüm Süreci ile devrin siyasi iradesi tarafından ortaya konan ve örgütü iki yılda otuz yıl büyüten küresel ajandalarla uzlaşı ve uyum içindeki icraatlar…
Yine aynı süreçte belli ki yine aynı uyum gerekçesi ile verilen operasyonsuzluk kararı aşamasında örgüt tarafından Suriye Kürdistan bölgesine kaçırılan binlerce çocuk…
Bu konuda geçtiğimiz günlerde Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi`nde çözüm süreci ile alakalı itiraflarda bulunan S. Süreyya Önder`in savunmasındaki şu ifadelere bakmak yeterli olacaktır:
“…Sürekli Kandil`e gidiyorduk, hükümetin ricalarını iletiyorduk… Kandil`e bombardımanı Sadullah Ergin durdurdu…”
Kemalist Türk modernleşmeciliğinin Türklük adına asırlık Osmanlı`yı redd-i miras etmesi ve hatta Türklüğe ihanet ettiğini düşünmesi ile PKK-PYD`nin Kürtlük adına Kürt Devleti kuran Sn. Barzani`ye düşmanlık etmesi ve Kürtlüğe ihanet içinde olduğuna dair algı oluşturmaya çalışması bire bir örtüşmektedir.
Yapılması gereken, PKK-PYD`nin Kürt halkı içinde taban bulmasına karşı Kürt halkını suçlama kolaycılığına kaçmadan topyekûn bu projelere karşı çıkmak ve kendi özümüze dönecek adımlar atmaktır.